Ayrancı sokaklarında yaşayan sessiz tanıklarımız
Hermann Hesse, Ağaçlar kitabında ağaçların yaşadıkları mekânları veya sokakları, bulunduğu ortamdaki duruşları ve çevreleriyle olan etkileşimlerini dile getiriyor ve diyor ki; “Üzgün olduğunuzda ve hayata katlanamadığınızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle; Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler…”


Bu kitaptan yola çıkarak Ayrancı sokaklarında yaşayan sessiz tanıklarımıza baktığımızda karşımıza at kestanesi, çınar ağacı, ıhlamur ağacı, tesbih ağacı, incir ağacı hatta nar ağacı bile çıkabiliyor ve belki de daha fazlası… Yürüyüş yaparken, işe giderken, markete giderken çevremizdeki ağaçları ne kadar fark ediyoruz yoksa sadece yaşayıp gidiyor muyuz?
İşte bu anlayıştan yola çıkarak tesadüfen tanıştığım ve çok şaşırdığım bir ağacı dile getirmek yerinde olur diye düşündüm. Yaklaşık olarak 10 veya 15 metre uzunluktaki Tesbih ağacı, Doğu Asya ile Himalayalar ile Avrupa’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç türü olmasına rağmen Yaylagül sokağa nasıl gelmiş olabilir?
Yaylagül sokağı esnaflarından TEK-TES Ticaret Hasan Tonguç’un oğlu ile konuştuğumda, Hasan amcanın 2000’lerde bu ağacın fidesini alıp ve diktiğini öğreniyorum. Aslında bu ağacın tesbih ağacı olduğunu bilmiyormuş. Bir gün tesbih ağacına araba çarpmış ve Hasan Bey ağacı bezle sarıp tedavi etmeye çalışmış. Kendi ellerimizle diktiğimiz veya ürettiğimiz şeylere nasıl özen gösteriyoruz değil mi?
