Sapsarı çiçekli, soğan köklü bu çiçek, açmak için baharın ilk günlerini bekler. Karlar erimeye başladığı anda yeryüzüne kavuşur. Baharın mis kokulu müjdecisidir. Ne çok soğuğu sever ne de sıcağı. Yerini de pek yadırgar, her yerde yetişmez. Orta Anadolu’yu mesken belirlemiş bu çiçek, endemiktir. Peki, nedir bu çiçek; Crocus Ancyrensis, yani Ankara çiğdemi.
Hem Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde kavuştukları Hıdırellez’de hem de doğanın soğuk bembeyaz uykusundan uyandığı Nevruz’da, çiğdem Orta Anadolu için daha çok kıymetlenir. Çünkü bu kökü soğan, yaprakları mis kokulu çiçekten pilav yapılır. Çiğdem pilavı, aynı zamanda ‘bahar pilavı’ olarak da bilinir. Anadolu’nun temel hububatından olan bulgur, coğrafyanın sunduğu çeşitlilikle tarih boyunca şekillenmiştir. Çiğdem pilavı işte bu çeşitliliğin en naif örneklerinden biri. Yani coğrafya kader değil, coğrafya yemektir.
Çiğdem pilavına değinmemin en büyük sebeplerinden birisi, tarihi olan yemekler kategorisinde hakkıyla yer aldığı için. Anadolu’nun bereketli topraklarında daha nicesi olduğu gibi, çiğdem pilavının kökleri de kadim. Yemek hem gündelik hayatın devamı için zaruridir, hem de kültürel mirastır. Şimdi, çiğdem pilavının lezzetli hikâyesi için birkaç bin yıl geriye gidelim:
Çiğdem’in tarihçesi
Anadolu toprakları üzerinde yaşayan her uygarlık hem bu toprakların sahibi hem de misafiri. İşin en etkileyici yanlarından biri, yine bu topraklar üzerinde yaşamış olan topluluklar, kültürlerini kümülatif olarak bir sonrakine mutlaka aktarmış. İşte bunun en güzel örneği, 2021 yılının Ankara’sında, bir bardak kahvemle bilgisayar başında, daha milat kavramı doğmadan önce, yaklaşık dört bin yıl evvel kurulmuş bir devletin kültürel mirasına ait bir çiçekten, onun gelişiyle kutlanan bayramdan ve bu çiçeğin yemeğinden bahsedebiliyor olmam.
Orta Anadolu’yu mesken bellemiş, ilk Anadolu uygarlıkları arasında yer alan Hititlerin, gündelik hayatlarını, yaşayış tarzlarını belirleyen en az 170 bayramı bulunmaktaydı. Bu bayramlar, aslında temelinde tanrılara en değerli yemeklerini ikram edip, onların gönlünü hoş tutma politikası temel alınarak düzenlenmişti. Hitit insanının, inandığı tanrısına minnet sunmasının en gözle görülür, en şaşalı vakti olan bayramlar, bu sebeple Hitit kültüründe oldukça öneme sahipti. Bayramların nihai getirisi olan bol, bereketli ziyafet sofraları, aynı zamanda sosyalleşme ve iktidarın halkla birebir temasta bulunduğu birer sosyal mekân haline gelmişti. Halkıyla tanrıları için yiyip içen kral, adadığı adaklar ve bol sunaklarla tanrısından güç almış ve iktidarını yine halkının önünde pekiştirmiştir.
İç Anadolu’nun geçit vermeyen kışları kurak ve soğuk iklimi, baharın gelişinin Hititlerde de coşkuyla kutlanmasına sebep olmuştur. Hititlerin en önemli bayramlarından birisi, ilkbaharın gelişi ile kutlanan AN.TAH.SUM.SAR yani ‘çiğdem bayramı’dır. Bu kadim çiçeğin karların altından o renkli yüzünü göstermesiyle birlikte 38 gün süren bayram başlar; kral, devlet erkânı ile ziyafet sofrasına otururdu. Bu ziyafet sofraları taşıdığı manaların dışında, Anadolu’nun eski yemek kültürünün anlaşılması açısından çok önemli.
Hitit yemek kültürünün en önemli besin maddelerinin başında ekmek ve hububat geliyor. Ekmek hem bir gıda maddesi hem de tabak yerine geçen, servise yardımcı bir eleman. Bunun dışında elbette Anadolu topraklarının bir getirisi olan buğday, Hitit yemek kültürünün de olmazsa olmazıydı. Genellikle lapa, bulamaç yahut kızartılmış olarak tüketilen buğday aslında günümüz pilavlarının ilkel versiyonu.
Uğruna bayramlar düzenlenen yemek
Gelelim uğruna bayramlar düzenlenen çiğdem pilavına; Anadolu’nun unutulmaya yüz tutmuş baharı karşılama ritüellerinden biri çiğdem pilavı pişirmek. Genellikle yöre halkları tarafından, baharın ilk günlerinde, çocuğundan yaşlısına herkesin emeğinin geçtiği, her kapının rızkıyla pişirilen çiğdem pilavı, kimi yerlerde pirinçle, kimi yerlerde ise buğdayla yapılır. Soğanlı bir bitki olan çiğdem, toplandıktan sonra kabukları çıkarılıp yıkanır, önce soğanlar doğranır ve çiçekler ayıklanır. Bir yandan da et doğranıp tencerede kavrulmaya bırakılır ve kavrulan etin üzerine buğday konur. Ardından baharın müjdecisi çiğdem çiçekleri ve soğanı bu karışıma eklenir, üzerine su koyulur, suyu çekene kadar pişirilir. Kökleri bu topraklarda hayat bulmuş ve binlerce yıldır yapılan, buram buram tarih kokan pilav afiyetle yenir.
Bu yemek kültürünün unutulmaması için Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, 2014’ten beri baharın gelişini kutlamak amacıyla Çiğdem Şenliği düzenliyor ve bu şenlikte çiğdem pilavı pişiriliyor. Hititler, her insan ve tıpkı insana benzeyen devletler gibi, doğdu; yaşadı ve öldü ama çiğdem pilavı görüldüğü üzere hala bizimle.
Çiğdem Pilavı (Kaynak: https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/yozgat/neyenir/cgdem-plavi)
Kaynakça
Ahmet Ünal, Hititler Devrinde Anadolu II, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2003.
Priscilla Mary Işın, Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2019.
https://evrimagaci.org/ankara-cigdemi-crocus-ancyrensis-7303
http://www.sokumenstitusu.org.tr/Faaliyet/32/%C3%87i %C4%9Fdem-%C5%9Eenli%C4%9Fi-2015
Yazar Hakkında
1996 Bursa doğumlu. Lisans eğitimini TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tarih bölümünde yaptı. Lisans bitirme tezini, “Osmanlı Saray Mutfak Kültürü ve Yemek-Siyaset İlişkisi” üzerine yazdı. 2019 yılında bu tezle mezun oldu. 2020’de Hacettepe Üniversitesi’nde tarih alanında master yapmaya başladı, tarihvetarif.com sitesini kurdu ve burada yazmaya devam ediyor.