Gökçen Tuncer: Kentsel politikalarda yaşlı nüfusa odaklanılmalı

Ankara on yıl öncesine bakarak giderek yaşlanıyor. Yalnız yaşayanların sayısı hem yaşlılık hem de boşanmaların artışına bağlı olarak yükseliyor. Bütün ülkede yalnız yaşayanların sayısı başkentin nüfusuna yaklaşmış. Bundan sonrası için kentsel politikalar belirlenirken yaşlı nüfusa odaklanılması zorunlu hale gelecektir.

Yazar Hakkında

alinecatikocak@gmail.com |  + Yazarın diğer yazıları

1967 Ankara doğumlu. Gazi Üniversitesi Ekonometri Bölümünden mezun oldu. 1995 yılından bu yana kendi firmasında yayıncılık yapmaktadır. 2014-2019 arasında Çankaya Belediyesi Meclis Üyeliği yaptı.

Yaşlanan ve yalnızlaşan Ankara

Ankara’nın giderek yaşlandığını söylüyorsunuz, bunu konuşabilir miyiz biraz?

Bu mesele önce nüfus artış hızıyla başlıyor. Neden özellikle Ankara’yı ele aldım? Çünkü nüfus artış hızının Türkiye’de çok dramatik şekilde düşmeye başlamasının ardından, “Ankara için bu durum nasıldır?” bunu gösteren rakamları merak ettim.

Gazeteci Gökçen Tuncer

Öncelikli sorun nüfus artış hızının düşmesi

Nüfus artış hızı Türkiye genelinde 2022’de binde 7’ymiş, bu 2023’de binde 1.1’e kadar gerilemiş. 2024’de tekrar yumuşak bir artış var, binde 3.4 gibi.

Ankara’da ise daha dramatik bir değişim var. Bunun nedenini sadece doğumlar olarak almamalıyız. Genç nüfusun o şehri tercih etmesi, okumak için, iş bulmak ya da daha iyi bir işe geçmek için göç etmesi olarak da ele alabiliriz. Dolayısıyla nüfus artış hızını bu iç göçler ve eğitim de etkiliyor. 

Ankara’da nüfus artış hızı 10 yıl önce binde 20’ler seviyesindeymiş, 2023’e baktığımızda dramatik bir düşüş var binde 3.7’ye kadar gerilemiş. 2024’te ise binde 10.4. Bu sıçrayışın nedeni de elbette ki deprem. Deprem sonrası alınan göçün kaynağının hem deprem bölgelerinden hem de İstanbul gibi deprem korkusunun çok yüksek bölgelerden olduğunu söyleyebiliriz.

Yaşlı nüfus artıyor

Şimdi Türkiye yaşlanıyor endişemiz var. İktidarın bu yılı “Aile Yılı” ilan etmesi bu sebebe dayandırılıyor. Bunun sonuçlarını ileriki zamanlarda göreceğiz ama şu anda gerçekten yaşlanıyor muyuz, yaşlanmıyor muyuz diye baktığımızda şunu söyleyebilirim; yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı ilk defa çift taneli bir seviyeyi 2023’te gördü ve %10’u aştı. 2024’te %10.6 oldu. 

Ankara ise öğrenci nüfus nedeniyle hep Türkiye ortalamasının altında kalmıştı. Ancak şu anda Ankara geneli de Türkiye ortalamasına yaklaşmış durumda. Yani şöyle söyleyebiliriz; Türkiye ne kadar hızlı yaşlanıyorsa Ankara da neredeyse aynı hızda yaşlanıyor. Bir karşılaştırma yaparsak; 10 yıl önce yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı Türkiye’de %8’e yakınmış, Ankara’da ise %7.3’miş ve 10 yıl içerisinde bu oran Türkiye’de %10.6 Ankara’da ise %10.4’e yükselmiş.

Kentsel politikalarda artık yaşlı nüfusa odaklanılmalı

Elbette ki Ayrancı gibi eski semtlerde bu oranın biraz daha yüksek olduğunu görmemiz şu anda çok normal. Aslında gerçekten hızlı bir artış bu. Ankara’da 65 yaş üstü nüfus 2014 yılında 375 bin civarındaydı. Bu sayı 610 binin üzerine çıkmış durumda. Şehrin 5.8 milyon gibi bir nüfusu olduğunu düşünürsek 65 yaş üstü nüfus 1-2 sene içerisinde 2’ye katlayarak 750 bini görecek. O sebeple yaşlılar için yapılacak politikalara daha fazla odaklanılması gerek.

Ortanca yaş verilerine bakarsak; Türkiye geneli için ortanca yaş 2000 yılında 25 seviyesindeydi, 2025 yılında 34.4’e kadar çıktığını görüyoruz. Bu da çok hızlı bir artış. Ankara’da ise ortanca yaş bunun da üzerinde ve 35,9 seviyesinde. Yani öğrenci nüfusu nedeniyle daha genç olmasından övündüğümüz Ankara’nın da ciddi anlamda yaşlandığını görüyoruz. Ülkemizde yaşlı nüfusun en fazla olduğu Sinop’ta bile ortanca yaş şu anda 42.5. Ankara’da ise dediğim gibi 35.9. Bu yüksek bir oran.

Evlenme yaşı yükseliyor, doğurganlık düşüyor

Bunu başka bir veriyle somutlaştırmak istersek, ilk evlenme yaşı da yine “yaşlanan nüfus” konusunda dikkatle incelenen verilerden biridir. Türkiye’de ilk evlenme yaşı kadınlarda 24’lerden 26’ya kadar çıkmış durumda. Erkeklerde de 28’e çıkmış durumda. Bunun ekonomik nedenleri de var tabii.

Yine doğurganlık hızına da bakarsak Türkiye için toplam doğurganlık hızı 2001’de kadın başına 2.38 çocuk iken 1.51’e kadar gerilemiş durumda. 2019’da bu ikinin altına ilk defa indiğinde büyük bir panik yaratmıştı, şimdi 1.51. Ankara’da ise doğurganlık hızı 2018’de 1.65 çocuk olarak ölçülüyordu şu anda 1.20. Ankara gerçekten de beklediğimizden çok daha hızlı yaşlanan bir şehir gibi görünüyor bu verilere baktığımızda. 

Evlilikler artıyor, boşanmalar “daha da” artıyor

Gençlerin evlenmeye pek gönlü olmadığından bahsettik. Evlenme ve boşanma istatistiklerine baktığımızda şunu diyebiliriz; boşanma hızının artışı evlenmeye kıyasla biraz daha fazla. 

Ankara için de böyle.

Kaba evlenme hızı yani bin kişilik nüfus başına düşen evlenme sayısı tüm ülke için binde 8.35’ten 6.65’e kadar gerilemiş. Ankara için bu oran binde 6.43 iken şimdi 6.38’lere gerilemiş durumda. Boşanma istatistiklerinde Türkiye ortalaması binde 2.19, Ankara’da ise bu durum binde 2.65 diyebiliyoruz. 

Yalnız yaşıyoruz

Bu arada yalnız yaşayanların sayısının da arttığını görüyoruz. 2015’de yalnız başına yaşayanların sayısı 3 milyon civarlarındaymış şimdi 85 milyonluk ülkenin 5.3 milyonu yalnız yaşıyor. Neredeyse koca bir Ankara nüfusu kadar insan yalnız yaşıyor bütün ülkede. Gerçekten dramatik bir veri diyebiliriz buna. Bunun büyük çoğunluğu İstanbul’da. Yalnız yaşayanların 943 bin 363’ü İstanbul’daymış, 384 bin 201’i de Ankara’da yaşıyor. 24-40 yaş arası önemli bir artış var tabii yalnız yaşayanlarda. 

Eskiden Ankara’ya gelen öğrencilerin büyük kısmı Ankara’da kalmaya devam ediyordu. Çünkü burada kendilerine istihdam sağlanabiliyordu. Ancak bu durum artık değişmiş durumda. Gelen gençleri, özellikle yetişmiş mühendisleri kaybediyoruz. Ankara’da barınamıyorlar. Çünkü Ankara’da da artık yaşam koşulları pahalılaştı. Dolayısıyla gidebilenler yurt dışına gidiyorlar, gidemeyenler memleketlerine dönüyorlar. 

İstanbul’daki deprem korkusu, Ankara’da ulaşım sorunu var

Yıllardır Ankaralıyım. Uzun süre İstanbul’da da yaşadım. Ve artık kesinlikle “Ankara’da trafik sorunumuz var” diyebilirim.

Ayrancı’da yaşayan yaşlı nüfusun bütün yaşam alanı Ayrancı olabilir. Ancak başka yere gitmek istediğinde ciddi anlamda sorun yaşanıyor. Ankara’da şöyle bir sıkıntı var, her yere gitmek için Kızılay’a inmek zorundasınız. Haritadan size 10 dakika uzaklıkta görünen bir yer için bile önce Kızılay’a inmek zorundasınız. Sonra başka yerlere ulaşabilmek için otobüs, minibüs bulmanız gerekiyor. Birkaç vasıta değiştirmek yaş arttıkça çok daha zor oluyor. Yaşlılarımız için hastaneye gitmek aynı zamanda büyük bir ulaşım sorunu demek. Büyük bir Ankara sevdalısıyım ama “Ankara-İstanbul kıyasında en çok neyi eleştirirsin?” derseniz kesinlikle “Ulaşım problemi” derim. 

Ama hâlâ çok iyi bir şeyler var. Ankara bence hâlâ güvenli bir kent diyebiliriz. Bir kadın olarak İstanbul’da 10 yıl yaşadım. Son 2 senedir yeniden Ankara’da yaşıyorum. İstanbul’da yaşarken hissettiğim tedirginliğimin hiçbirini Ankara’da yaşamadım, hissetmedim.

Yaşlıların kent yaşamına katılımında, bu hizmetleri sunanlar anlamında ne tür hizmetlerin eksik olduğunu söyleyebiliriz?

Bence zaten belediye hizmetleri ve merkezi yönetim hizmetlerini ayrı ayrı düşünmek biraz üzücü. Bunun normali şu; merkezi yönetim ve yerel yönetim birlikte ve ortak akılla çalışabiliyor diye övebiliyor olmamız gerekir. Ancak ne yazık ki, böyle bir ayrım var bulunduğumuz noktada. 

Yaşlıların kültürel hakları göz ardı ediliyor

İkinci olarak kentsel ihtiyaçları mahalle mahalle değerlendirmek gerekiyor. Şimdi Ayrancı gibi, Kavaklıdere gibi Ankara’nın hem en eski hem belki yaş ortalamasının biraz daha yüksek olduğu, halk arasında “nezih” kabul edilen semtlerinde bu hizmetlerin daha iyi ve tam olduğunu görebiliriz. Ya da hizmetlerden memnuniyet oranlarının yüksek olduğunu görebiliriz. 

Peki Ankara’nın dış cepheleri, oralar ne şekilde? Mesela bir Kazan’da ne oluyor? Evren diye bir ilçesi var bu şehrin, oralarda yaşlılar yok mu? Oralardaki insanlar bu hizmetlere nasıl erişebiliyor? Elbette ki bir sağlık sorunu olduğunda bir şekilde buna cevap alıyordur. Peki bu yaşlılarımızın Kuğulu Park’taki bir festivali görme hakkı yok mu?

Kentsel hizmetler dediğimizde sadece sağlık, ulaşım gibi hizmetleri düşünüyoruz. Ancak sosyalleşme de, kültürel aktivitelere katılım da bir kent hakkıdır. Dolayısıyla ben bunun en başta Ankara’nın daha gelir seviyesinin düşük olduğu mahallelerdeki yaşlıların hakkı olduğunu düşünüyorum. İstanbul’da yaşayıp deniz görmeden yaşamını tamamlayanlar gibi Ankara’da yaşayıp kaleyi görmeyenler, Anıtkabir’e gitmeyenler var gerçekten. Bence çok ciddi bir eksiklik.

Otobüs duraklarındaki reklam panolarında bazı belediyelerin “Ankara gezilerimiz başlıyor” gibi ilanlarını görüyorum. Ben onlardan bir tanesine katılmıştım, kalenin eteğindeki kazı alanı gezisiydi. Çok etkilendim. 65 yaş üzeri komşularımızın sağlık koşulları, yürüme koşulları gibi koşullar da gözetilerek bu tür hizmetler sunulabilir.

Sağlık hizmetlerine erişimde randevu sıkıntısı

Bunların dışında sağlıkla ilgili sıkıntılar da var. Belediyelerin ambulans hizmeti, evde bakım hizmetleri var. Belli bir gelir seviyesinin altında olan yaşlılara yapılan maddi destekler var. Ama sadece yaşlılar için değil Türkiye’nin genelinde hastanelerden randevu alınamaması gibi önemli bir sorun var.

Oralarda da belli bir yaş üstüne yine öncelik sağlanıyor ama bazen çok mühim bir röntgen için işte birkaç ay sonrasına randevu veriliyor. Hastanelerde ayakta sıra bekleme dönemi bitmiş olabilir ama bu sefer de evinizde aylar sonrasına gelecek bir muayene ya da röntgen için sıra bekliyorsunuz. Bunların hızlandırılması adına hem yerel hem merkezi yönetimde bazı projeler geliştirilebilir diye düşünüyorum. 

Bu noktada şehir hastaneleri politikası çok eleştiriliyor. Etlik Şehir Hastanesi ve Bilkent Şehir Hastanesi arasında Ankara ikiye bölünmüş durumda. Her ikisine de Ayrancıdan ulaşmak çok zor. 

Muhtarlarımız aracılığıyla Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne dilekçeler verildi Ayrancı’dan şehir hastanesine doğrudan otobüs konulsun diye.

Burada hasta olan, rahatsız olan birisinin şehir hastanesine ulaşması kendi vasıtası varsa mümkün. Yoksa buradan otobüs bekleyecek Kızılay’a inecek, Kızılay’dan metroyu binecek, şehir hastanesinde inecek, metrodan hastaneye yeniden otobüse binecek hasta haliyle. Şehir hastanesi mantığı bu haliyle çok eleştiriliyor. 

Yaşlıların kente katılımı noktasında sitelerde yaşamayla Ayrancı gibi mahallelerde yaşamaları arasında bir fark var mı?

Bu tamamen aslında şehir bölge planlama uzmanlarının konusu. Her şey bir arada olsun, insanların alışverişini, sporunu yapsın ve bunları, o siteden asla çıkmadan yapsın. Neden? Çünkü “çok güvenlikli” mantığı yanlış bir mantık.

Çünkü bu sefer de yaşlıları insanlardan, toplumdan izole ediyorsunuz. Böyle olunca da toplumsal dayanışma kırılıyor. Yani birine ihtiyacınız olsa size ulaşan kişi sayısı azalmaya başlıyor. Diğer taraftan da eski mahallelerde düzgün olmayan ya da çok yüksek olan kaldırımlar, araç park yerleri, engelli vatandaşlarımızın sokakta rahat edememesi gibi başka bir problemler var.  Bu aynı zamanda ahlaki de bir problem ve her yere yansıyor.

Cumhuriyetin kuruluş dönemi kent planlaması daha doğruymuş

Ankara’nın Cumhuriyet dönemi planlaması aslında tamamlanamadı. Bir cumhuriyet aksı var Çankaya Köşkü’nden başlayıp Ulus’a kadar uzanan ve şehir bunun etrafında kuruluyor. Avrupa şehirlerinde de şehrin nehirlerin etrafında kurulduğunu görüyoruz. Bahsettiğimiz Cumhuriyet aksı aslında o kadar iyi plandı ki, bugüne kadar şehrin ihtiyaçlarını karşıladı. Burada daha fazla yeşil alan, daha fazla kamusal alanlar olduğunu görüyoruz. Her yaştaki yurttaşların buralardan faydalandığını da görüyoruz. Şimdi bu aksın dışına birazcık çıktığımızda planlamanın nasıl bozulduğunu, yurttaşlar için bir yerden bir yere gitmenin daha zor hale geldiğini görebiliriz. Dolayısıyla bir şehri planlarken her parametreyi hesaplamak zorundasınız.

Bu şu demek değildir; bizim yeni bir inşaat politikamız var, çok yüksek güvenlikli siteler yapacağız. O sitelerin içerisinde spor salonu da olacak, havuz da olacak, alışveriş merkezleri de olacak ve onun içerisinden çıkmayacaksınız. O zaman kent nereye gidiyor? Buna kent planlaması denilemez sadece site planlaması denir.

Şehrin diğer bölgeleri, ilçeleri arasındaki bütün iletişim kanallarını koparırsınız, insanları diğer insanlardan soyutlarsınız. Dolayısıyla bu tür yeni yapılaşma, yüksek güvenlikli siteler vs. toplumsal açıdan da, ekonomik açıdan da bir dejenerasyona neden oluyor. Onun yerine topluma nasıl daha fazla olumlu şey katabiliriz, şehirde bazı küçük şeyleri değiştirerek daha büyük faydayı sağlarız diye düşünülmesi lazım. Bu konunun daha çok konuşulması lazım.

Gökçen Tuncer kimdir

1985 yılında Ankara’da doğdu. 2007’de Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. 2010 ve 2012 yılları arasında İsveç Örebro Üniversitesi’nde küresel gazetecilik alanında yüksek lisans yaptı. Çeşitli yayın organlarında gazetecilik yaptı, şu anda Ekotürk TV Ankara temsilcisidir.

  • 93.584
  • 146
Ücretsiz E-Bülten Abonesi Olun

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir