Yazar Hakkında
2023 yılında Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden mezun oldu. Üniversite yıllarında Ankara’nın yerel basın organlarında reklam pazarlama ve editörlük alanlarında çalışarak önemli deneyimler kazandı. Şu anda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Milli Emlak Biriminde çalışıyor. Ayrancım Gazetesi’nde kent gündemine ilişkin yazmakta ve Ayrancım Derneği projelerinde görev almaktadır.
Eskiden yaşadığım mahalleleri düşününce aklıma elimde atlama ipim ve topumla sokak aralarında oynadığımız oyunlar, acıktığımda arkadaşlarımdan evi en yakın olanın kapısına gidip yediğimiz mini sandviçler geliyor. Mahallede herkes birbirini tanır, ailece akşam çayları içilir, ezan okunur okunmaz çocuklar evlerinin yolunu bulurdu. O yıllarda mahalleler sadece konutlardan oluşan yerleşim birimleri değildi; sakinlerine barınmanın ötesinde sıcacık dostluklar, güçlü komşuluk bağları, dayanışma kültürü ve birlikte üretilen canlı bir sosyal hayat sunardı.
Şimdi ise birçok mahallede 3–5 katlı konutlar yıkıldı; yerlerine, duvarlarıyla adeta kale gibi korunan lüks siteler yapıldı. Bu siteler, mahallenin ya da sokağın yarattığı kamusal alan hissini sorgulatırken, orada oturmayanların sokağından bile güçlükle geçebildiği kapalı alanlara dönüştü. Ortak alanlarımız giderek azalıp işlevini yitirdi; sitelerde çalışan görevliler belki güvenliğimizi sağlıyor ama çok katlı binalarda yaşayan yüzlerce insan birbirine yabancı. Artık anahtarımızı, tatile çıktığımızda çiçeklerimizi ya da evcil hayvanımızı emanet edebileceğimiz kimsemiz yok. Oysa asıl güven duygusu, birkaç görevliyle değil, kurulan bağlarla sağlanırdı. Kentsel dönüşüm dedikleri süreç, yalnızca binaları değil; dostluğu, komşuluğu ve dayanışmayı da dönüştürdü. Herkesin sitesine yabancıların rahatça giremediği bir gerçek; bu yüzden mahalle alışkanlıkları her yerde sürdürülemeyebilir. Yine de bina çevrelerinin taş duvarlarla örülmediği, güvenliğin komşular tarafından sağlandığı ve mahalle kültürünün hâlâ hissedildiği yerler hâlâ var; ve bu sıcaklığı canlı tutan en önemli unsur da insanların bir araya gelmesine olanak sağlayan sosyal etkinlikler. Parklarda düzenlenen aktiviteler, sokak şenlikleri, mahalle festivalleri ve ortak sofralar, sadece eğlenceli anlar sunmakla kalmıyor; komşuluk bağlarını güçlendiriyor, dayanışmayı besliyor ve kent yaşamına nitelik kazandırıyor. Bu buluşmalar, çocuklardan yetişkinlere herkese birbirini tanıma, paylaşma ve birlikte üretme deneyimi sunuyor. Üstelik tüm bu etkinlikler, büyük ölçüde gönüllülerin emeğiyle hayata geçiyor; mahalle sakinlerinin çabasıyla hazırlanan her atölye, her oyun ve her buluşma, kentteki sosyal yaşamı daha sıcak ve katılımcı kılıyor.
Ayrancı da mahalle kültürünün yaşatıldığı en özel yerleşimlerden biri. Çünkü burada mahallenin ruhunu canlı tutan insanlar, birlikte vakit geçirilen ortak alanlar ve bu alanlarda düzenlenen sosyal aktiviteler yapma imkanı var. Parklarda, sokaklarda ya da meydanlarda gerçekleşen festivaller, şenlikler, atölyeler ve ortak sofralar, kente neşe ve nitelik katarken mahalle sakinlerini de sosyal açıdan besliyor; komşuluk bağlarını güçlendiriyor. Çoğu zaman kim olduğumuzun, ne ile ilgilendiğiniz, eğitim durumunuzun ya da mesleğinizin bir önemi olmuyor. Mutlaka kendinizi ait hissedebileceğiniz bir alan ve sizleri dostlukla kucaklayan insanlarla karşılaşıyorsunuz. Bu buluşmalar sayesinde insanlar sadece eğlenmiyor, aynı zamanda birbirini tanıyor, dayanışmayı hatırlıyor ve yaşadıkları yere aidiyet hissi duyuyor.
Dönüşmüş ya da kaybolduğunu sandığımız mahalle ruhu da kentin birçok yerinde tamamen yok olmuş değil; sadece kendini yeniden gösterecek ve yaşatacak alanlara ihtiyaç duyuyor. Elbette bu alanlar da biz mahalle sakinlerinin kolektif çabasıyla üretiliyor. Şimdilerde zamana uyarlanmış şekilde düzenlenen festivaller, mahalle şenlikleri, park buluşmaları, sokak konserleri ve ortak sofralar, bu ihtiyacın en güzel yanıtını veriyor. Yan yana oturmak, birlikte oyun oynamak, yemekleri paylaşmak, aynı müziğe eşlik etmek… Tüm bu ortak aktiviteler, kapalı sitelerin ördüğü mesafeyi aşarak komşuluğu ve dayanışmayı yeniden hatırlamamıza vesile olarak kaybolan mahalle ruhunu yeniden hatırlatıyor. Parklar, sokaklar ve meydanlar, kapalı sitelerin yarattığı mesafeyi aşarak herkesin bir araya geldiği kamusal alanlara dönüşüyor. Birlikte yapılan etkinlikler yalnızca eğlence sunmakla kalmıyor; komşuluk bağlarını güçlendiriyor, dayanışmayı hatırlatıyor ve mahalle kültürünü yeni kuşaklara aktarmaya olanak tanıyor.

Bu yıl ikincisini düzenleyeceğimiz Ayrancı Festivali de tam olarak bu amaca hizmet ediyor. 13 Ekim haftası başlayacak etkinlikler 26 Ekim Pazar günü Portakal Çiçeği Parkı’nda gerçekleşecek çocuk şenliği ile tamamlanacak. Şenlikte çocuklar, birlikte oyun oynayıp, atölyelere katılıp ve yan yana oturup paylaşımlarda bulunurken aileleri de belki kendi çocukluklarını tebessümle hatırlayacaklar. Sokak oyunlarından yaratıcı atölyelere, müzikten minik sürprizlere kadar pek çok etkinlik, eski mahalle alışkanlıklarını yaşatmaya katkı sağlayacak.
Bu yıl da, geçmişin mahalle sıcaklığını yeniden hissettirmek için hep birlikte buluşalım. komşuluk bağlarını güçlendirmek, dayanışmayı hatırlamak ve mahallemizin neşesini paylaşmak için harika bir fırsat. Gelin, sokak oyunlarının, müziğin ve ortak sofraların keyfini birlikte çıkaralım; Ayrancı’nın canlı ruhuna hep birlikte katkı sunalım.


