Sokaklar, kaldırımlar, parklar belediyenin değil mahallenindir

Ayrancı Festivali “kamusal alanı” bize yeniden hatırlatıyor. Festival sokaklarda, parklarda, mahallelinin bir araya geldiği kafelerde yapılıyor. Ücretsiz etkinlikler için mekânlar, konuşmacılar ve etkinlik grupları gönüllü katılıyor ve hepimize yeniden şunu hatırlatıyor; kamusal alanlar kimsenin değil hepimizindir.

Yazar Hakkında

alinecatikocak@gmail.com |  + Yazarın diğer yazıları

1967 Ankara doğumlu. Gazi Üniversitesi Ekonometri Bölümünden mezun oldu. 1995 yılından bu yana kendi firmasında yayıncılık yapmaktadır. 2014-2019 arasında Çankaya Belediyesi Meclis Üyeliği yaptı.

Ayrancı Festivali, mahallelinin ortak ve gönüllü katılımıyla mahalle kültürünün gelişmesi için düşünüldü ve bu yapmak için her yıl mahalleliyle buluşuyor. Ayrancım Derneği kuruluşundan beri iki önemli kavramı gündeminde tutmaya çalışıyor; birincisi “komşuluk” ikincisi ise “mahalle kültürü”. Her ay yayınlamaya çalıştığımız gazetemizin mottosu da bu nedenle “herkesin bir komşuya ihtiyacı var” oldu. Çünkü mahalleyi oluşturan temel duygunun komşuluk olduğunu düşünüyorduk.

Komşuluk bir kültür müdür?

Bir soru sorarak başladık, komşuluk bir kültür müdür? Evet, komşuluk bir kültürdür. Birbirini tanımayı, konuşmayı, birbirinden haberdar olmayı, birbirini gözetmeyi, birbirinden öğrenmeyi, etkilenmeyi, başkasını etkilemeyi, birbirini hatırlamayı içerir. Mahalle kavramında da bunlar var. Özer Ergenç hocamız aynen böyle tanımlıyor mahalleyi; “Mahalle; birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirinin davranışlarından sorumlu, sosyal dayanışma içinde olan kişilerden oluşmuş bir topluluğun yaşadığı yerdir.” Mahalleyi oluşturan temel öge bu komşuluk ilişkisidir. O nedenle komşuluk bir kültürdür ve bize göre korunmalı ve geliştirilmelidir. 

Peki komşuluk kültürünün geliştirilmesi nasıl sağlanır? Mahalleliye düşen nedir, bizim gibi mahalle dernekleri bu konuda ne yapmalıdır?

Komşuluk hatır-gönül işidir

Eskilerin deyimiyle komşuluk “hatır-gönül işidir.” Komşuluk hatırı, komşuları düşünmek, onları gönlünde bir yere koymaktır ki, bu hatırın yıllarca süreceği bilinir. Hatır-gönül işi aslında gönüllülüktür. Yaptığın işi hesap yapmadan, ne kazanacağını düşünmeden gönüllü yapmaktır. 

Festival düşüncesi aklıma ilk düştüğünde konuştuğumuz, fikrini aldığımız Hakan Kaynar hocamızın bize ilk söylediği şu olmuştu; festival etkinliklerini öyle belediyenin salonuna, kültür merkezine, onun iznine, müdürünün keyfine göre yapacaksanız ben olmam o işte. Biz bu işleri gönüllü katılımlarla, sokakta, parkta hatta mahallenin kahvesinde, kafesinde yapmalıyız. Her etkinliği de başka bir kafede yapmalıyız ki, tek bir mekâna kısılıp kalmasın. Her caddede, her mahallede etkinlik olsun. Her park renklensin, şenlensin.

Kamusal mekânlar kimindir?

Kentlerimizi belediyeler yönetiyor. Mahallemizi, sokağımızı süpürüyor, temizliyor. Musluktan suyumuzun akmasını, evimizin önündeki yolun asfalt olmasını, yürünecek kaldırımların, ağaç gölgesinde sokağımızın, bir bankta oturacak parkımızın olmasını sağlıyorlar. Peki bu mekânlar kimin? Asfaltlanan yol, ağaç dikilen park, süpürülen sokak belediyenin mi?

Hayır, değildir. Bu sokaklar, kaldırımlar, parklar belediyenin değildir. Bizimdir. Hepimizindir. Çünkü belediye, halk adına görev yapan bir kurumdur. Yani bu şehirde yaşayan herkesin, her bir yurttaşın temsilcisidir. Dolayısıyla kamusal alan dediğimiz her yer, kamunun yani halkın alanıdır. Parktaki banka oturan yaşlı teyzenin, çocuklarını salıncakta sallayan babanın, sabah işe yetişmeye çalışan gencin, akşam köpeğini gezdiren komşunun alanıdır. Bizimdir. Bizim nefes aldığımız, birbirimize selam verdiğimiz, bazen bir tebessümle birbirimizi hatırladığımız yerlerdir.

Kamusal alanlar ortak duygularımızın alanıdır 

İşte Ayrancı Festivali, tam da bunu hatırlatıyor bize:

Kamusal alanlar, sadece birer fiziksel mekân değildir; aynı zamanda birer ortak duygudur. Dayanışmanın, paylaşmanın, sohbetin ve birlikte olmanın yeniden canlandığı alanlardır. Bir parkta bir şarkı söylenir, bir kafede bir sergi açılır, bir kaldırımda bir çocuk resim yapar… Hepsi bir araya gelir ve kentin belleğinde yeni bir sayfa açılır.

Festival bu yönüyle, sadece bir etkinlik değil, bir hatırlamadır. Mahallemizi, komşularımızı, sokaklarımızı, parklarımızı bize yeniden hatırlatır.

Gönüllülük, komşuluğun kalbidir 

Ayrancı’nın bu festivalle kazandığı şey sadece bir hafta sonu neşesi değildir; aynı zamanda bir ortak hafızadır. Bu hafızayı güçlendiren şey de gönüllülüktür. Çünkü gönüllülük, komşuluğun kalbidir.

Bugün Ayrancı sokaklarında düzenlenen her etkinlik, bir mahallelinin emeğiyle, fikriyle, katkısıyla, yani “hatır”ıyla var oluyor. Bu yüzden festivalin her etkinliği, birine teşekkür etmeyi, birine gülümsemeyi, birine “iyi ki varsın” demeyi hatırlatıyor bize.

Kimi zaman bir şiirle, kimi zaman bir konserle, kimi zaman bir çocuk kahkahasıyla…

Ve sonunda anlıyoruz ki:

Mahalle sadece binalardan ibaret değil. Mahalle; seslerden, kokulardan, yüzlerden, selamlardan, anılardan oluşuyor. Bu festival de o anıların yenilerini ekliyor, geleceğe küçük bir umut bırakıyor.

2023 Ayrancı Festivali parklarda, sokaklarda, mahalle kafelerinde gerçekleşti.

Ayrancı Festivali, sokakların, parkların şenliğidir

Ayrancı Festivali, kamusal alanın gerçekten “kamunun” olduğunu, sokakların, kaldırımların, parkların, bankların, gölgelerin, ağaçların aslında hepimizin olduğunu gösteriyor.

Bir kez daha hatırlatıyor:

Birlikteyken güzeliz, komşuyken güçlüyüz.

Ve belki de en önemlisi; Ayrancı, sadece bir semt değil, bir duygudur.

  • 142.120
  • 59
Ücretsiz E-Bülten Abonesi Olun

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir