Hafıza mekânsaldır: Yüksel Sokak*’taki memur heykeli üzerine

90’ların başında Yüksel Yaya Bölgesi’ni sanatsal ve kültürel anlamda desteklemek adına yapılan heykellerden birinin yerini 30 yıl sonra değiştirdiler. Şimdi bir ağacın önünde neredeyse saklanmış, hatta ayak altından kaldırılmış gibi duran “amca” farkına bile varılmayan bir mekânsal hafıza yıkımı darbesine doğru bakıyor.

Yazar Hakkında

ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi |  + Yazarın diğer yazıları
Ekim 2016. Mart 2018. Temmuz 2018

Yukarıdaki fotoğrafların ilkini Ekim 2016 tarihinde çektim. Yüksel Sokak’taki memur heykelinin arkasında 2017 yılının son haftalarında yıkılacak olan Mülkiyeliler Birliği Misafirhanesi’ni görüyoruz, Mart 2018 tarihli ikinci fotoğrafta ise boşluk. Bina yıkılmış, birçok kişi bu yıkıma karşı çıkmış ve üzülmüş “yenisi yapılacakmış; ama giden hatıralar ne olacak?” diyenler var. Birkaç ay içinde gerçekten de yenisi yapılıyor ve yeni bina bugün Mülkiyeliler Kültür Merkezi olarak işlev görüyor.  Kısacık bir zaman dilimi içinde sadece bir parselde duranlar, yıkılanlar ve yeniden yapılanların hızı benim başımı döndürürken, yaşananlar memur heykelinin pek de umurunda olmuyor. Fon değişse de o hala aynı yerinde, duruşu aynı, bakışı aynı.  Önünden gelip geçenler, selfie çekmek için sarılanlar, etrafında durup konuşanlar, ona hiç bakmayanlar ve sokağın diğer tüm ritimlerini uçup gitmesinler diye sabitliyor heykel. Kendi ayakları gibi yere çakıyor, bizden aldıklarını ve böylece sokağın ve sokaktakilerin hafızasını biçimlendiriyor.

Hafıza, kent mekânı anlamında bıçak sırtı bir konu. Öyle ki unutmak, yenilenmek ve zamana ayak uydurmak ihtiyacı karşısında ait hissetme, sürekli olma ve bağlılıktan birlikte söz etmek gerekiyor. Örneğin, Marc Augé, Oblivion (Unutmak-2004) kitabında, bireyin ve toplumun sağlığı adına, günü yaşamak ama aynı zamanda geçmişi de kavrayabilmek için unutmak gerektiğini söyler. Ancak hafıza yük olduğu kadar hafifliktir de. Kentsel mekânın eskiyi hatırlatan ya da yeni hatırayı yaratan iki yönü vardır. Günümüzde artan hızımız ve bilgi fazlalığımızın yarattığı karmaşanın yanında sokak isimleri, anıtlar, cephe renkleri, bir ağacın köşesini görüp kendimizi “yerinde” hissetmek içimizi rahatlatır. Bir kayıp ya da çözünme olmadığı sürece bu rahatlamayı her an düşünmeyiz; fakat insan hafızası mekânsaldır ve mekanlar gibi inşa edilir, zaman içinde şekillenir. Peki Mülkiyeliler Misafirhanesi örneğinde olduğu gibi birkaç ay içinde değişen ve dönüşen yapılı çevre şehirlerimizde bir aidiyet ve süreklilik yıkımını tetikliyor mu?

Kamusal mekanımızda tutunacağımız somut ögeler yok oldukça, onlara pamuk ipliğiyle bağlı olan anılar da ya kopma noktasına geliyor ya da kopmaya direnerek acı çekiyor. Halbwachs (1992) diyor ki; mahallelerimizde fiziksel bir yapıyı ve gündelik hayatı değiştiren durum orada yaşayanlar için yüksek politika kararlarından daha doğrudan etkileyici olabiliyor. Özellikle de hızlı dönüşüm ve sürekli kayıp zamanlarında kendilerine tanıdık gelen kişi ve şeylere tutunmak oldukça insani bir ihtiyaçken, tutunmamak üzere verilmiş bir söz gibi olan şehrimiz Ankara’da gözden kaçması imkânsız gibi görülen durumlarda bile hatalar yapılıyor.

Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir
“…
Ankara Ankara
Bir kent değil burası, bir acenta dizisi,
Bir işhanı, bir umumi mümessizlik belki,
Büyük mağazalar, bahçeliğe özenen süpermarketler
Tutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi.
…”

Cemal Süreya

Bu konuda son dönemde ilk ilgimi çeken Sakarya Caddesi girişindeki, 1992 tarihli Danimarkalı heykeltıraş Jorgen Haugen Sorensen’in Taşankara heykelinin sokağın bakım çalışmaları sırasında kaldırılması oldu. Heykelin yerine bu çalışmalar sonunda bir havuz yapıldı ve Taşankara ise Sakarya’nın bitişi denebilecek, daha durağan bir noktasına yerleştirildi. Mekanıyla ve olduğu yerle, yıllardır insanlar için tanınırlık, hatırlama ve hatırlatma görevini sırtlanmış bu esere gösterilen tavrın ne sanatı, ne mekanı ne de mekan-hafıza sürekliliği dileyen insanları önemsemediğini, daha da kötüsü bir an bile düşünmediğini görüyorum.

Taşankara
Taşankara – 2016 (Kişisel arşiv)

Memur heykeline geri geleceğim. Çankaya Belediyesi Başkanı 14 Şubat 2020 günü “Amcamız Yüksel Caddesi’ne geri döndü” diye bir paylaşım yaptı. Sokakta devam eden çalışmalar sırasında çıkarılan heykelin dönüşünü müjdelemesi gereken bu haber ile birlikte paylaşılan fotoğrafta, memur heykelinin eski yerinden biraz uzağında yönü ve yeri değiştirilmiş gösteren halini gördük. Gördük de ne olacak ki, değil mi? Sonunda geri dönmüş işte.

Sanırım öyle değil. 90’ların başında Yüksel Yaya Bölgesi’ni sanatsal ve kültürel anlamda desteklemek adına yapılan heykellerden birinin yerini 30 yıl sonra değiştirdiler. Heykel eski yerinde bir duraklama mekânı yaratıyordu. Bunun ötesinde konumu ve ölçeği ile yürüyenlerin dikkatini çektiğinde sokak boyunca hâkim olan aşağı-yukarı yürüme akışının tekdüzeliğini kırıyor, bazen boynuna bir kolla dolanarak selfie’lere “poz” veriyordu. Şimdi ise, bir ağacın önünde neredeyse saklanmış, hatta ayak altından kaldırılmış gibi duran “amca” farkına bile varılmayan bir mekânsal hafıza yıkımı darbesine doğru bakıyor, ayaklarında hızlıca çalışılmış çimento izleri, düzeltilmeyi bırak daha kurumadan alelacele çekilmiş fotoğrafına yüz vermemek için belki de. 

Bu değişim ve benzerlerini fark etmeyenlere bir hatırlatma ile bitirmek isterim. Hafızayı romantik veya nostaljik diye hor gören tüm yansıtmaların arkasında, mekânın üretimindeki rolünü ve fikirlerini bu tür “küçük” ve görünmez operasyonlarla güçlendiren bir düzen var.

* Yüksel için “cadde” değil, “sokak” tanımı bilerek kullanılmıştır.  Sokak ve cadde ayrımı, bu mekanların genişliklerine bakılarak Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında yetki dağılımını belirler. Genişliği 15 metre altındaki yollar genellikle “sokak” olarak isimlendirilir ve ilçe belediyeleri sorumluğuna girer. 15m ve üzeri yollar, ya da “cadde, bulvarlar” ise büyükşehir belediyeleri sorumluluğu altındadır. Kısacası, sürekli değişen bu genişlik ölçütü ve yetki karmaşası atında Yüksel’e cadde demek onu fiziksel ve sosyal tanımından koparıp “idari” bir tanım karmaşasına mahkûm etmektir. Yüksel, toplumsal hayatın odağı ve fiziksel temsili olan bir kentsel sokaktır.

  • 145.335
  • 251
Ücretsiz E-Bülten Abonesi Olun

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir