Her mahallenin bir radyosu olmalı…
NUR ŞENTÜRK / Programcı
Sizi ve MaxFM’i kısaca tanıyabilir miyiz? Ne zamandır yayındasınız, nasıl bir yayın akışınız var? Dinleyici kitlenizi nasıl tanımlarsınız?
Ben Nur Şentürk. Yayın hayatıma 2002 yılında Ankara’da özel bir radyoda haber spikeri olarak başladım. 2010 yılından bu yana da hafta içi her gün 14:00 – 17:00 saatleri arasında radyo programcısı olarak Max Fm’deyim. MAX FM, KBN grubuna ait, 24 saat müzik ağırlıklı yayın yapan bir radyo istasyonu. Max Fm 2009’dan beri yayında. Yayın akışı; Los Angeles program ofisi ve Ankara program ofisi, Avrupa ilişkileri ise, Londra ofisi tarafından yürütülen MAX FM’in müzik akışı da; Amerika ve Avrupa radyo listeleri, Ankara merkez ofisine telefon ve e-mail aracılığı ile iletilen dinleyici istekleri dikkate alınarak belirleniyor. Dinleyicilerimizi tek bir kalıba sokup tanımlamak, onlara haksızlık olur. Dinleyici kitlemiz hayatın her anını müzikle geçirmekten keyif alan bir çok güzel insandan oluşuyor.
Ankara’nın radyo istasyonları arasında Max FM’i nasıl bir yere koyuyorsunuz?
Max Fm Ankara’nın bir sembolü. Bunun en büyük nedeni; insanların mutlu oldukları müzikleri dinlemeleriyle beraber, seslerini duydukları anda mutlu eden yayıncılara sahip olmasıdır. Siz bu soruyu sorunca 2014 yılında iş nedeniyle İstanbul’a yerleşen bir dinleyicimizin maili gözümün önüne geldi. Kendisi Max Fm için; Ankara’ya tutkun, insanı Ankara’da gibi hissettiren mutlu eden frekanstır. İstanbul’un göbeğinde Ankara’da gibiyim. Daha ne isteyeyim yazmıştı. İşte Max Fm’in yeri Ankara’da ve Ankara dışında böyle kuvvetli.
İnternet ve cep telefonu üzerinden youtube, spotify gibi olanakları düşünürsek radyo’nun pozisyonunu nasıl değerlendirirsiniz?
Radyo size hayal kurdurur. Radyo sizi heyecanlandırır. Bir sonraki şarkının ne olacağını siz bilemezsiniz ve bu durumda doğal olarak sizi meraklandırır. Az önce saydığınız hiç bir uygulama size bu heyecanı yaşatmaz. Açıkçası radyo mutluluktur. O yüzden kaç yıl geçerse geçsin radyo hep ilk sırada ve hep özel kalacaktır.
Radyo Aşağı Ayrancı’da, mahalleyle ilişkiniz nasıl, lokasyonun size bir katkısı oluyor mu?
Yolu Havuzlu Sokak’a düşenlerin, Max Fm’i görmeleriyle beraber yüzlerinde bir tebessüm oluşması bizi keyiflendiriyor. Eski bir dostla karşılaşma hissi insanlara iyi geliyor.
Görüyoruz ki, Ayrancı’da yaşayan çalışanlarınız, programcılarınız var. Biraz semti konuşmak istiyoruz, Ayrancı’nın günlük yaşamını değerlendirir misiniz?
Ben aynı zamanda Ayrancı’da yaşıyorum. Ayrancı’nın mahalle ruhunu çok seviyorum. Ayrancı, günün her saati kendi içinde insana huzur veren bir koşturmacaya ve belli rutinlere sahip bir semt ve bu durum insana kendini iyi hissettiriyor. Aynı zamanda semtimiz hayvan dostudur. Bir çok binanın önünde mama ve su kapları, kedi evleri , kuş yuvaları görebilirsiniz. Bir hayvansever olarak bu manzaralar beni çok mutlu ediyor.
Ayrancı son beş yılda bir değişim içinde, bunu nasıl gözlüyorsunuz?
Ayrancı’yı güzelleştiren değerlerin başında bence kendine has mimari dokusu geliyor. Eski apartmanlar ve o apartmanların insanı büyüleyen yüzleri. Son yıllarda eski binalar yıkılıp yerlerine rezidanslar dikildikçe mahallenin çehresi değişiyor ve size az önce bahsettiğim büyülü çehre kendini zevksiz bir yapılaşmaya bırakıyor. Binaların bence mevcut mimari tarza sahip çıkılarak yenilenmesi lazım; yoksa ilerleyen yıllarda Ayrancı rezidanslardan ibaret olacak ve o muhteşem mimariden geriye hiç bir şey kalmayacak diye korkmuyor değilim.
Sadece yayınınızla değil radyonun dekoru ile konuşuluyorsunuz, kimlerin eli değdi dekorasyona?
KAAN TAYLANER
Radyomuzun ofisi inşa edilirken; 90’larda Los Angeles’ta bulunan stüdyomuzun bir benzerini yapmayı düşündük. Zamansız malzemelerden oluşan; tuğla, tahta ve siyah deri koltuklarla tam bir stüdyo ortamı yaratırken, bu konuda bize çok yetenekli bir mimar olan Nejat Sert yardımcı oldu ve bizim hayal ettiğimizi, bizim için gerçekleştirdi.
NİLÜFER KIZILKAYA / Programcı
Max Fm’de sabah yayınımız Özgür Aksuna’nın programı ile başlıyor. Yayın akışımız Çağıl Mermutlu, Nur Şentürk ve Kaan Taylaner’in programlarıyla devam ediyor. Haber yayınlarımız ise saat başında. Haberler, ben Nilüfer Kızılkaya’nın hazırlayıp sunmasıyla gerçekleşiyor. İşin mutfağında yani prodüksiyonda ise Karaca Yiğit Pehlivanlı var. Radyodaki herkes, işini çok seven, özveriyle çalışan ve çalışırken de keyif alan insanlar.
ÖZGÜR AKSUNA / Programcı
Özgür Aksuna radyoculuk kararını nasıl verdi, pek çok farklı ilgi alanları ve yetenekleri var, bunları radyoculukla nasıl biraraya getiriyor?
Radyoculuk kararımı 1996 yılında TRT Ankara Radyosunun Ses sınavına girdikten sonra verdim. Radyo evine ilk girdiğim gün atmosfer beni büyüledi ve ben burada olmalıyım dedim. O gün belki hayatımın kırılma noktasıydı ve 25 yıllık radyo kariyerimin ilk adımını atmış oldum böylelikle. Müzik, aile ortamında çok fazla iç içe olduğum ve çok sevdiğim bir konu olduğu için içime işlemişti adeta ve üniversite eğitim hayatımı bitirdikten sonra bile hayatımdan hiç çıkmadı. Sanırım bundan sonra bir şekilde hayatımda hep var olacak. Farklı branşlarda yeteneklerim ve çalışmalarımın olması radyo hayatıma hep fayda ve başarı sağladı; bu nedenle her konudaki yeteneğimi radyo yayıncılığında nasıl verimli olabilirim konusuyla bağdaştırdım ve bu da bana başarıyı getirdi.
Kızılay’dan yürüyerek geliyorsanız Max FM Ayrancı’nın kapısıdır
KARACA YİĞİT / Programcı
Kendimi bildim bileli Ayrancı’da yaşıyorum. Max FM’in öncelikle; Kızılay yönünden gelip o yöne doğru giderken Ayrancı’nın sınırından geçiyormuş gibi hissettiren Meclis Parkı ve Havuzlu Sokak’la özdeşleşen bir görüntüsü vardır benim için. Bu mekansal algı, kent yaşamındaki genel tablo değişse de özgünlüğünü halen önemli ölçüde koruyan yapısıyla ve bir yandan da kendi sınırlarına hapsolmayan insanlarıyla Ayrancı’nın kimliğine de uyum sağlıyor. Çünkü Max FM’den kulaklara ulaşan müzikal dünya da benzer bir özgünlüğü taşıyor ve popüler olanın çizdiği sınırları aşıyor. Bunu Ayrancı’yla doğrudan ilişki bağlamında değil, daha çok güzel bir denk geliş olarak ele alıyorum.
Ayrancı’nın değişimindeki olumsuz yönler kent yaşamına dair genel anlamda hissettiğimiz olumsuzluklarla birebir bağlantılı, ama birçok farklı semte göre daha düşük yoğunluklu yaşanıyor gibi. Burada çok uzun yıllardır yaşayan insanların semtine bağlılığı ve semt dokusunu besleyen dinamiklere sahip çıkması önemli bir faktör. Ancak, semte yeni taşınanların da önemli bir kısmında, bu dokuyu daha öncesinden bilip ona istekle dahil olma motivasyonunun bulunması da çok değerli bence. Eğer burada yaşayan popülasyonun belirli bir kısmı için kaçınılmaz olan sirkülasyon uzun yıllar aynı motivasyonu taşıyarak devam ederse, ortaya çıkacak her türlü yenilik Ayrancı’nın kimliğine uyum sağlar diye düşünüyorum. Örneğin, son yıllarda semtte de artan 3. nesil kahvecilerden çeşitli atölyelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan mekanlardaki sosyalleşme, semte özgü samimiyeti ve keyfi de beraberinde taşıyor.