Bir mahalle arası tiyatrosu: Farabi Sahne

Her şehrin kerteriz olmuş noktaları, mekanları, sokakları vardır; Farabi Sokak da Ankaralılar için böyle sokaklardan biridir işte. Farabi Sokak’ta bir tiyatro mekanını fark ettiğimde böyle bir dikkatle baktığımı hatırlıyorum.

Her şehrin kerteriz olmuş noktaları, mekanları, sokakları vardır; Farabi Sokak da Ankaralılar için böyle sokaklardan biridir işte. Farabi Sokak, birçok Ankaralı gibi benim kişisel tarihimde de önemli bir yer tutar; birçok adres Farabi Sokak üzerinden tarif edilir. Ankara’nın ilk barlarından A Bar 1980’lerin sonunda (hafızam beni yanıltmıyorsa 1987 ya da 88’de) bu sokak üzerinde açılmıştır. Ünlü Körfez Pastanesi 1980’li, 90’lı yıllarda benim için sırf kanyaklı pasta almak için bile yolumu bu sokağa düşürme sebebimdir. Uzun bir aradan sonra Ankara’ya döndüğümde bu mahalleleri, sokakları mesken tutmam da tesadüf değildir; buraların her şeye rağmen o çok tanıdığım mahalle ruhunu, bunu koruma çabasını severim, yok edilen, kaybolan her şeye üzülür, yapılan değişikliklere dikkat kesilirim. 

Farabi Sokak’ta bir tiyatro mekanını 4-5 yıl önce fark ettiğimde de böyle bir dikkatle baktığımı, merak ettiğimi ama nedense içeri girme cesareti bulamadığımı, mahalle içinde bir tiyatro fikri çok cazip gelse de oranın kapalı devre bir yer, bir grup tiyatrocunun ya da tiyatro sevdalısının kendileri için oluşturdukları bir atölye sahne olduğu hissine kapılmıştım. Sonrasında Farabi Sahnesi olarak yavaş yavaş daha dışa dönük bir mekana dönüşmeye başladığını gözledim, zaman zaman bahçesinde dostlarıma rastladım ama ben sanırım ilk kez geçen yıl içeri girme isteği ve cesareti buldum; “cafe”sinde oturdum, kahvesini içtim, tatlılarının tadına baktım. Bu kez mekanın, üzerine üzerine gelmeyen ama sıcak davetini aldım. Sonra “Dansöz” düştü gündeme, oyun hakkında övgüler okumaya başladım ardı ardına; kimi, güvendiğim dostlarım tarafından yazılmış. Bu güzel oyunun mahallemdeki bir tiyatroda oynanıyor oluşu mutlu etti, heyecan verdi. İlk fırsatta izledim “Dansöz”ü bu güzel sahnede, sonra kendimi alamadım iki kez daha izledim bu çok etkileyici tek kişilik oyunu. Ardından “Bir Ağacın Hikayesi” geldi; ne güzel bir oyundu. Çocuk oyunu dense de zevkle izledim; salonu dolduran, üstelik çoğu yetişkin kalabalığın aldığı keyfe tanık oldum. Çocukluğumda Devlet Tiyatroları’nın oyunlarına ailece giderdik sık sık. Özellikle Altındağ Tiyatrosu’ndaki oyunların sonrasında, oyuncuların servise doğru gidişini uzaktan izlemeyi çok severdim. Sahnede gördüğüm insanlar bana gerçek üstü, ulaşılmaz gelirdi; sahne dışında, o kısacık servis yolunda onları görmenin heyecanı başkaydı. Bazen mesafeden, ulaşılmazdan besleniyor heyecan; Farabi Sahnesi’nde ise o sıcak oyun gecelerinde bu kez heyecanın, büyünün, bu kadar yakında olmaktan, iç içelikten beslendiğini gördüm, yaşadım. Oyun akşamları, sahnede göz teması kurabilecek yakınlıkta izlediğiniz oyuncularla, oyuna emek verenlerle, izleyenlerin oyun sonrasına taşan yan yanalığı çok etkileyici, çok mutluluk vericiydi. 

İşte anlatılan, bu hoş mekanın, sahnenin ve tiyatroya gönül vererek yola düşenlerin hikayesi:

Mekanın sahibi Koray Tahir Ön, Ayrancı ve çevresinde geçirdiği çocukluk, ilk gençlik dönemlerinin hemen ardından İstanbul’da on sene kadar kamera önünde oyunculuk, yine GET Yapımla, Garaj İstanbul’da, üç yıl kapalı gişe oynayan “Pragma” adlı oyunun rejisini yaptıktan sonra 2015-2016 gibi Ankara’ya dönüyor. Farabi Sahnesi’nin bulunduğu adreste, hatırladığı kadarıyla 2007’den beri tiyatro faaliyetlerinin yürütüldüğünü öğrenince Koray’dan, şaşırıyorum. Oysa benim burayı fark etmem son yıllarda oluyor. Ama 2007’lerde mekanın daha çok bir atölye gibi değerlendirildiğini söylüyor Koray, şaşkınlığıma biraz cevap olsun diye. Sonra Bertan Yusuf Bayraktaroğlu devralıyor mekanı ve mekanın yavaş yavaş dışarı açıldığı, dışarıdan tiyatro gruplarına ev sahipliği yaptığı dönem başlıyor. Nihayetinde 2018’de Koray Tahir Ön’ün Farabi Sahnesi’ni devralmasıyla da yeni bir döneme giriliyor. Ben de sanırım tam bu sıralarda, gelip geçerken kaçamak bakışlarla süzdüğüm bu mekanla farklı bir ilişki kurmaya başlıyorum. 

Koray, burada yapmak istediklerini; daha çağdaş, eleştirel, söylemek istediğini korkusuzca söyleyen bir tiyatro anlayışına yol açıcı olmak, bu tarz tiyatrolara olabildiğince ev sahipliği yapmak olarak tarif ediyor. Bu sahnede oynanan oyunları soruyorum, bir çırpıda onlarca oyun sayıyor: Dansöz, Kuşlar, Parrhessia, Bir Delinin Hatıra Defteri, Dr. Jekyll ve Mrs. Hyde, Cemal Süreya, Thom Pain, Palto, Altın Ejderha, Krem Karamel, Açık Denizde, Acayip Taşınma, Arzunun Dokuz Parçası, Bir Aşk Mektubu, Vecihi Hürkuş, Kolleksiyoncu, Kuyruksuz Yıldız, Bir Ağacın Hikayesi, Alaattin-kukla tiyatrosu, Bernarda Alba’nın Evi, Altın Elma, Salome ve Diğerleri, Tekinsiz, Eskiden Olduğu Gibi, Görkemli Görkemin Uğursuz Hikayesi, Gül Ali Masalı, Yolluk… Oyunlar genelde yüzde 75-80 doluluk oranı ile oynanmış. “Dansöz” etkileyici bir oyun olmasının yanı sıra, üzerine çok yazılması, övgü dolu eleştirilerin sosyal medya üzerinden de yayılması sebebiyle çok fark edilen bir oyun olmuş.

Mahallelinin ilgisini merak ediyorum, böyle bir şansın mahallede yaşayanlar tarafından yeterince değerlendirilip değerlendirilmediğini soruyorum; başlangıçta mekanın çok da tiyatro olarak algılanmadığını ama zamanla bir ilgi oluştuğunu söylüyor Koray.

Farabi Sahnesi’nin kendi oyunlarını çıkaran bir ekibi var bir süredir. Önümüzdeki günlerde kendi oyunları ile de sahnelerinde yer almak istiyorlar. Aslında atölyeler yapmak, “cafe” kısmında minik bir sahne kurarak müzik dinletileri düzenlemek, burayı mahallenin ortasında, yaşayan, canlı bir kültür, sanat, muhabbet ortamına dönüştürmek gibi çok güzel fikirleri, heyecanları var, dinlerken sizi de heveslendiren. Ama ne yazık ki bu salgın süreci bu niyetlerini bir süre askıya almak zorunda bırakmış. 

Koray Tahir Ön, eşitliğe, iyiliğe, güzelliğe inanıyor; iyiliğin, güzelliğin, iyilik ve güzellik doğuracağını düşünüyor; giriştiği işe de böyle bakıyor. Aslında biliyoruz ki, mahalle içinde böyle bir tiyatro kurma çabası da başka türlü açıklanamaz zaten; ancak bir güzel sevdayla, tiyatro sevdasıyla ve iyiye, güzele her şeye rağmen inanmakla olur. Mahallemizde uzun ömürlü olsun Farabi Sahnesi, güzel niyetlerini tek tek gerçekleştirsin, hevesle bekleyelim olacakları, biz de parçası olalım… İklim değişsin, Akdeniz olsun…      

Yazar Hakkında

+ Yazarın diğer yazıları
Ücretsiz E-Bülten Abonesi Olun

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir