Ankara’da afet riski var mı? 

Ayrancı’da afet eğitimleri başlıyor. Bu nedenle mahalleliyle Ayrancı semtinin afetler karşısındaki durumunu ve hazırlığını konuştuk. “Ankara ve Ayrancı’da bir afet beklentiniz var mı, ne tür afetler olabilir, siz bu afet durumuna karşı hazırlıklı mısınız” diye sorduk. Mahalle sakinlerinden aldığımız yanıtlar şöyle:

Yaşadığınız mahalleyi bu açıdan güvenli buluyor musunuz?

“Ayrancı semtinin bir afet karşısında hazırlıklı olduğunu sanmıyorum”

Nur Canoğlu (59) – Emekli Doktor / Seyyah

Bir afet durumunda yapacağımı bildiğim bir çok şey var tabii ama yeter mi, afet anında hatırlanır mı bilmem. İlk yardım eğitimlerinden biliyorum, bu bilgileri öğrenmeli ve zaman zaman tekrar gözden geçirmeliyiz… 

Ülkemizde deprem, sel başta olmak üzere çok afet tehlikesi var… 

Ayrancı semtinin bir afet karşısında hazırlıklı olduğunu sanmıyorum… Tüm Türkiye gibi… Ankara’da bircok dere toprak altında olduğu için temellerimize hiç güvenmiyorum. Eskiden de temelden hep su çekilirdi. İstanbul, Bolu depremlerinde Ankara’da sallandı. Yakınlarımızda da deprem oluyor. Şiddeti daha az olsa da depremler olabilir. Yeni evlerin mimarisi o kadar kötü ki dayanıklılıklarından da şüphedeyim. İlkyardım kursu da iyi olur. Ben de verebilirim ama sertifika verebilen Kızılay eğitimi daha iyi olur.

“Benim için en savunmasız ve olası afet deprem”

Pınar Erdoğdu (38) – Girişimci/Serbest meslek

Bence Ayrancı Semti bir afet karşısında hazırlıklı değildir. Benim için olası afet deprem. En savunmasız olduğumuz olduğu için ona hazırlanmak isterim. İlkokul çağında bir kızım var onunla birlikte deprem hazırlıkları için bazı videolar izledik ve ilk yardım eğitimi aldım ama ne yapacağımı bilmek eğitim almak isterim. Çalışan bir anne olarak bu eğitimin haftasonu yapılmasını tercih ederim. Ayrıca deprem toplanma alanımız var mı? Neresi bilmiyorum.

“Ayrancıda bir sığınak var mı, deprem toplanma alanı var mı bilmiyorum”

Fuat Turan (74) – Turist Rehberi

Semt Meclisini duydum. Afet eğitimi verilirse katılmak isterim. Daha önce iki kere biri Fransada biri Türkiyede  ilk yardım eğitimi aldım. Bu eğitimleri Afad mı verecek? Umarım eğitimi konusunda uzman kişiler verir. Ayrancıda bir sığınak var mı? Bilmiyorum eskiden meclisin orada olduğu söylenirdi. Deprem toplanma alanı var mı? Bilmiyorum. Bunların bilinmesi faydalı olur. Bu tür bir eğitime hafta içi olursa katılırım.meclis çalışmaları için gayretini gördüm. Bu arkadaşlar belirli bir duyarlılığı ve ciddiyeti olan arkadaşlar. Daha çok sevindim. Güvenevler mahallesi muhtarlığı olarak semt meclisinin kuruluşunu sakinlerimize duyurduk. Semt meclisinin yurttaş duyarlılığını geliştireceğini düşünüyorum.

“Ankara’da büyük sel baskını gördüm, günlerce çamur içinden ceset çıkardılar.”

Av. Mehmet Sümter

Ankara’da büyük sel baskını gördüm. Babam iş için gittiği Nenek Köyü’nde mahsur kaldı. Ben Kale’den seyrettim seli. Sel mıntıkasına girmek mümkün değildi. Günlerce çamur içinden ceset çıkardılar Kazıkiçi Bostanları’ndan. Oysa halka uyarı yapılmıştı öncesinde ama gecekonduları boşaltmadılar. Ankara’ya yağış olmadığı için inanmadı kimse. 

Eskiden Ayrancı, Portakal Çiçeği Vadisi’nde dere vardı. Doğal meşelikti oralar. Yağışı engellerdi ağaçlar. Botanik Parkı tarafı da koruluktu. Yerleşim yoktu. Dere vadilerine bağ, bahçe, ev yapılmazdı zaten. Dikmen Vadisi de meşelikti. Sonra gecekondulaşma başladı, ağaçlar kesildi. Uzun bir vadi olduğu için buradan çok sel gelirdi. Sonradan sel kapanı yaptılar buraya. Artık sel tehlikesi yoktur.

Ankara deprem tehlikesi azdır. Yine de alüvyal arazilerdeki yapılarda tahribat riski mevcut. Kazıkiçi Bostanları, Hipodrum, Demetevler risk alanı. Kuzeydeki fay hattı yüzünden bu muhitler tehlikede. Özellikle Demetevler imar geçmeden yapıldığı için gecekondu hükmündedir. Müteahhitler çimento ve demirden tasarruf ettiği için ilk yıkılacak apartmanlar burada.  

Yangın tehlikesi de mevcut. Yetmişli yıllarda Çıkrıkçıların üst tarafında Kavaflar Çarşısı’nda büyük bir yangın çıktı. Yüzlerce dükkan yandı. Ankara İtfaiyesi kafi gelmeyince civar illerden yardım gelmişti.

“Bir saatlik yağışla tüm Ayrancı sel altında kalır”

Yaşar Çevik – Oto Yıkama Sahibi

78/79 yıllarında Dikmen deresi taşmıştı. O zamanlar Çetin Emeç Bulvarı ve Emniyet Müdürlüğü yoktu. Uçarlı Sokak’ta bulunan arabalar sel sularıyla meclis duvarına kadar sürüklenmiş. Her yer çamur ve moloz kapanmıştı. Ben sel sularından amerikan arabam sayesinde kurtulmuştum. Yakın zamanda da çok yoğun bir yağış gerçekleşti. 4-5 yıl önceydi. Kuzgun Sokak’ta dükkanların altları su altında kaldı. Daha önce yolun altına döşenmiş olan borular da pek fayda etmedi. Diyebilirim ki o yağış bir saat daha sürse tüm Ayrancı sel altında kalırdı.

“Ankara’da afet yaşanmasına gerek yok, İstanbul yıkılacak olsa onun yükünü Ankara sırtlamayacak mı?”

Ali Somel

Şu anda bir afet içindeyiz zaten. Covid-19 herhalde yakın zamanların en büyük doğal afeti. İlla anlık bir deprem, bir sel baskını olmasına gerek yok. Göz göre göre gelen salgına Ankara olarak hazır mıydık ki? Tüm sağlık hizmetleri piyasacı bir mantıkla şehir hastanelerinde toplanmışken… Aşı üreten Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu kapatılmışken… Sağlık ocaklarının yerini işletmeye çevrilmiş aile hekimlikleri almışken… Bu en basit örnek. Bugün Karadeniz’de sel baskınları olduğunda rantçı yapılaşmanın neden olduğunu herkes biliyor; bu politikalardan vazgeçilmeden alınan tüm tedbirler boşa gider. Piyasacılık, rantçılık dediğimiz politikaların tek alternatifi kamu mülkiyetine dayalı sosyalist sistem. Örneğin dünyanın öbür ucunda ABD ablukası altındaki türlü yoksunluklar yaşayan Küba bu sayede her yıl kasırgalara göğüs gerebiliyor. Bugünkü Türkiye’den ve Ankara’dan konuşacak olursak, benim ilk olarak aklıma gelen olası İstanbul depremi. Ankara’da afet yaşanmasına gerek yok, yanı başımızda sayabileceğimiz İstanbul yıkılacak olsa onun yükünü sırtlayacakların başında Ankara gelmiyor mu? İzmir depremi sonrası halk sağlığı hekimi Zuhal Okuyan “Afet yönetimi mahalleden başlar” demişti. Öğretmeniyle, sağlıkçısıyla, meslek odası temsilcisiyle tüm mahalle sakinlerinin bir kriz anına karşı örgütlü hareket etme becerisi kazanması lazım. Aslında şu anki ekonomik durum da afetlerin nasıl katmerlenme potansiyeli olduğunu  gösteriyor. Sorun sadece yoksullaşma değil, sermayedarların bu koşullar altında zenginleşmeye devam etmesi. Tek başına stokçuluk, vurgunculuk diye düşünmeyelim. Bir afetin takip eden en acil gereksinimler arasında gıda ve enerji vardır. Bunları elinde tutan büyük şirketler bugün bile insanların çaresizliğini sömürürlerken bir afette onların insafına kalmışsınız demektir. O yüzden şimdiden mahalli dayanışmayı güçlendirirken piyasacı politikalara karşı da birleşmeliyiz. Elektrik ve doğalgaz hizmetinin halkın çıkarları için devletleştirilmesini talep etmeliyiz mesela! Bunları yaparken doğal afet halinde ihtiyaç duyacağımız mahalli örgütlülüğün de temelini atmış olacağız.

Yazar Hakkında

Web | + Yazarın diğer yazıları
Ücretsiz E-Bülten Abonesi Olun

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir