Yağmurların asla durmadığı, en güzel baharın bir türlü bitmediği, yazın başlamakla başlamamak arasında kaldığı, umutlarımızı sineye çektiğimiz günlerde Ayrancı Mahalle Bostanı için harekete geçtik. Bir grup semt sevdalısı, yeşile düşkün insan ile 10. yıldönümünde Gezi Direnişi’ne de bir selam yollayıp bir araya geldik. Çok heyecanlı bir gruptuk, uzun uzun konuştuk.
İlk ve en önemli sorunumuz Ayrancı’da bostan yapacak alanın olmamasıydı. Bazı kimseler “onu da belediye veriversin” dese de, olmayan şeyleri belediyeden isteyemezdik. Semtin esnafı “ürünleri satacak mısınız” endişesine düşse de tabii ki satmayacağız… Aslında daha başka sorunlarımız vardı: Zararlılarla nasıl mücadele edeceğiz, egzoz gazı, hava kirliliği ürünleri nasıl etkileyecek, hangi mevsimde ne ekeceğiz, ona nasıl bakacak ve nasıl hasat edeceğiz?
Madem henüz bostan alanımız yok, o zaman önce teorik bazı bilgilere erişelim sonra diğer sorunlarımız çözelim ve mümkünse sonbahara –değilse 2024 ilkbaharına– ekimimizi gerçekleştirelim kararını verdik.
Ayrancı’nın bostan hayali
Ayrancı’da bostan hayali yeni değil. Bunu apartman bahçelerinde deneyenler var.
Peyzaj Yüksek Mimarı Cemile Sunar oturduğu apartmanın bahçesinde oluşturduğu bostanla gazetemize konu olmuştu, hatırlarsınız. Onun hem eğitiminden hem de deneyiminden faydalanmak istememiz de tam olarak bu sebeptendi. Önce sevgili hocamız Cemile ile görüştük. Ayrancı’da bir bostan fikri onu da son derece cezbetti ve kendini semt bostanına adadı.
İşte böyle başlayan hikâyemizi Haziran’ın sonundan beri her perşembe 19.00’da Çankaya Belediyesi Baharevi’nde bir araya gelerek sürdürüyoruz.
Cemile hocanın haftalık sunumlarıyla öğreniyoruz, tecrübe paylaşımı yapıyor sorularımızı soruyoruz. Viyollere havuç, brokoli, sap kereviz gibi sebzeler ekip aramızda bölüşüyoruz. Bunları evlerimizde filizlendirip saksılara ekmeye dair planlar yapıyoruz. Burada Çiğdem hanımın kulaklarını çınlatmadan olmaz. Kendisi semtimizin bir başka yeşil sevdalısı. Oturduğu apartmanın bahçesini bir bostana çevirmiş. Tam da hayal ettiğimiz sebze ve meyveleri yetiştiriyor. Kendisi bizi her şeyleri ektiği o şahane bahçesinde ağırlıyor, kırk yıllık hatırlı kahveler yapıyor.
Bir başka hafta, hocamızın sunumunun ardından “Şehir Bahçeleri” isimli belgeseli değerlendirdik. Balkonda yeşeren –belki de yeşeremeyen– tohumlarımızı konuştuk. Bir hafta Çankaya Belediyesinin Mutlukent’te bulunan kent bostanını ziyaret ettik, eğitimlerine katıldık.
Bedava maydanoz için bostan mı kurulur?
Semtimizde bir bostan kurmak istiyoruz ama maksat bedava maydanoz yemek değil. Çünkü öyle bir alanımız yok ve ektiklerimizle semtte yaşayanların sebze, meyve ihtiyacını karşılayacak bir insan gücümüz veya maddi imkanımız da yok… Bostan hayalimizin altında yeşile düşkün, semte sevdalı dostlarımızla bir arada olmak yatıyor. Çünkü aynı hayali kuranlarla bir araya gelemediğimizde duygularımız da boşa gidiyor, çabalarımız da… Biliyoruz ki birbirimizi bilmek, görmek, duymak hepimize güç veriyor. Dayanışma yaşatıyor komşular.
Bostan için alan yok peki neden bu çalışmalar diye sorabilirsiniz. Yeşil ve sahipsiz bir alan yok ama tek seçeneğimiz “bahçeye” ekmek değil. Tohumlarımızı yükseltilmiş bahçecilik, topraksız tarım gibi uygulamalar ile canlandırabileceğimiz gibi balkonları, saksıları, bazı parkları da bu işe katabiliriz. Yaşamlarımızı sürdürülebilir kılabiliriz.
Komşu komşunun külüne de gülüne de muhtaçtır
Semtimizin başının belası kentsel dönüşümlerle, kentsel dönüşüm sebebiyle yıkılan yok olan bahçeler, meyve ağaçlarının yerine tayin edilen çim alanlar ile mücadele edeceğiz. Bostan hayaliyle girdiğimiz bu yolda aslında bir semt özsavunmasını inşa edeceğiz. Sosyal medyada bostan duyurusu paylaştığımızda altına gelen betonlaşmayla mücadele ne zaman sorularına sabırla cevap vereceğiz ve eleştirenlerin de desteğinizi bekleyeceğiz. Bilmelisiniz ki, siz de katıldığınız gün mücadele hızlanacak.
Komşu komşunun külüne de gülüne de muhtaçtır diyoruz ve hepinizi açık seçik davet ediyoruz. Canını seven, yeşil bir semt isteyen komşular; perşembe 19.00’da Baharevi’nde görüşmek üzere!
Bir semtin özsavunmasını bostan üstünden inşa etmek gerçekten güzel bir girişim… Literatürde bu “Doğa Tabanlı Çözümler”e denk düşüyor. Bunları çoğaltmamız gerek…