Doktor Gözüyle: Salgın verem aşısının önemini hatırlattı

Her yüzyılda böyle pandemiler olur. Veba da, şarbon da, tüberküloz da ciddi tehditlerdi. Bizim tek şansımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetin ilk yıllarında kurduğu verem-savaş altyapımızdır. Bu altyapı nedeniyle ölümlerin yüksek olmasını beklemiyorum.

Yaşadığımız bu değişik günleri, bir de doktor gözüyle dinleyelim istedik. Birçok şehirde farklı düzeylerde görev almış, farklı coğrafyalarda birbirinden sınıfsal ve yapısal olarak farklı Anadolu insanıyla yıllarını geçirmiş, şimdi aile hekimliği yapan büyüğümüzün ağzından salgın günlerinde; durumumuz, kendi durumları, gözlem ve yorumları ile salgın, mahalle ve deneyimler, aktarıyoruz…

Covid19
Salgın verem aşısının önemini hatırlattı

Nasılsınız?

Herşey yolunda iyiyiz, büyük bir sorunumuz yok.

Neler düşünüyorsunuz coronavirüs pandemisi ve gelişmelerle ilgili?

Geç alınmış ve alınmamış kararlar var. Fakat şu anda bile yeni alınacak kararlarla çok çabuk hız kesebilir. Bilgi, deneyim ve ülkenin bölgesel, yerel farklılıklarının gözönüne alınmasına ihtiyaç var.

Böyle bir pandemi döneminde, Ayrancı’nın yaş durumu ve nüfusu üzerine söyleyecekleriniz neler olabilir..?

Kişilerin çok yanlış bir bilgisi var, ben 1969’dan beri bu bölgenin çocuğuyum. Nedense Ayrancı’nın yaşlı bir nüfusu olduğu fikri oluşmuş durumda Ankara Ahalisi’nde. Bu yanlış bir düşünce. Çünkü artık 2. ve 3. kuşak çocuklar, torunlar geldi. Tabii ki her yerde olduğu kadar yaşlı var burada da. Ben Ayrancı’nın nüfusunun yaşlı bir nüfus olduğuna katılmıyorum; Çinçin’de, Gaziosmanpaşa’da ne kadar yaşlı varsa Ayrancı’da da o kadar yaşlımız var.

20-25 sene evvel, Robenson hayatı gibi Çayyolu’na, uydukentlere gitti insanların bir kısmı. 5-6 sene kadar yaşadıktan sonra, oralarda beceremeyeceklerini anlayınca şehre (merkeze) geri döndüler. Oralarda yaşamak zaten, belli bir düzeyde ekonomik güç gerektiriyor. Ankara merkezi elitliğini de koruyor cazibesini de. Ama Ayrancı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Ayrancı’da durum sizce nasıl, hasta gelişi ne durumda?

Hasta sayısında tabii ki düşme var, genelde günde 100’ü geçen hastamız varken şu an 30-40 civarında. Düştü hasta sayısı. Ve pandemi şikayeti ile gelen benim bildiğim gelen de olmadı.

Pandemi, deprem, salgın, savaş gibi durumlarda sizce Yerel olarak, semt ölçeğinde ya da kent ölçeğinde ne yapılmalı, bizde ne eksik?

Farklı farklı devlet kademesi yöneticiliklerinde ve şehirlerde çalıştım. Çok farklı pandemiler gördüm ve yaşadım, hafife almıyorum ama egzajere (büyütmek, abartmak) edildiği kadar vahim bir boyut beklemiyorum açıkçası. Biraz abartılan bir durum olduğunu düşünüyorum. Tabii ki ciddiye almalıyız, alıyoruz da.

Her yüzyılda böyle pandemiler olur. Veba da, şarbon da, tüberküloz da ciddi tehditlerdi. Bizim tek şansımız “bir pratisyen olarak söylüyorum, büyük iddialarım yok”, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetin ilk yıllarında kurduğu temelin mirasını yiyoruz ve şanslıyız. Bu ülkede hasta sayısı neye çıkarsa çıksın, ölümlerin yüksek olmasını beklemiyorum. Çünkü verem-savaşla ilgili çok ciddi bir altyapımız var ve aşılama hala devam ediyor. Bu sebeple Reşit Galip’e, “hem tıbbiyeden, hem kurtuluş savaşını kazandı hem veremle savaşı kazandı” denir. Kocaman bir caddeye ismi bu sebeple verilmiştir.

Verem aşısı, hala 2 ay dolmadan çocuklarımıza yapılıyorsa, 50’li yıllardan beri Amerika’da yapılmıyorsa, … Fransa’da, İtalya’da yapılmıyorsa… o ülkelerdeki popülasyon içerisindeki ölen vakalara bakarsanız verem aşısı yapılmamışlar çoğunluktadır. Tabiki bu benim bir aile hekimi olarak görüşlerim, kişiseldir görüşlerim.

Bizde koordinasyon eksikliği var. Yönetimsel yapı sebebiyle bilgi ve deneyim kifayetsizliği var. Yeniden söylüyorum, kendimi hiçbir şey olarak görmüyorum. Ama bu konuyla ilgili mücadele kadrosunda, taşrada yokluk çekmiş, saha tecrübesi olan, farklı sağlık düzeylerini yaşamış, enjektör kaynatmış, Anadolu’nun köyünü, kırını, insanını, farklılıklarını bilen… gerçekten hekim, gerçekten insana saygı duyan 3 doktor olsa, bu salgın çok daha kolay ve doğru yönetilebilir. Bu kadar parayla pulla rezil ve sağlıksız olunmaz.

Çok teşekkür ediyoruz. Son söyleyeceklerinizi de duymak isteriz.

Söylediklerimiz ve aktardıklarımız topluma bir fayda sağlayacaksa ne mutlu bize.

Yazar Hakkında

Mimar | + Yazarın diğer yazıları

15 Mart 1970 Mersin doğumlu. 1988’de Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne ve şehre öğrenci olarak geldi. O günden bu yana mesleki disiplini ve kent, politika, kentin sosyolojik kimlikleri ve hakları alanında emek üreten dernek, örgüt, platform ve yapılarda bir köşede durmaya çalışır. Solfasol Gazetesi kurucularındandır (artık dışındadır) ve Zıtlar Mecmuası kent web-medyası ekibindendir.

Ücretsiz E-Bülten Abonesi Olun

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir