Esnafsız mahalle olmaz, vazgeçilmezlerimiz esnaf ve zanaatkarların katkılarıyla anlam bulur mahalle.Bu sayıda Adile Naşit Parkı’nın yanı başındaki minik ve şirin bir dükkana konuk olduk; içten gülüşünü ve samimi selamını bizden esirgemeyen çiçekçimiz Seyit Aksuna ile sohbet ettik. Seyit Bey, hayat hikayesini, anılarını, hayallerini ve yolunun Ayrancı’yla nasıl kesiştiğini anlatıyor:
Seyit Bey, kendinizi tanıtır mısınız dostlarımıza?
Benim esas mesleğim garsonluk. Dokuz yıl Cinnah Caddesi üzerindeki Evren Türkü Bar’da garsonluk yaptım. 1976’da ben oradayken adı Evren Pub’tı, işte 13-14 yaşlarında… Eskiden Alabaş Sokağı’ydı, şimdi Willy Brand Sokağı oldu. 6 sene de bakkallık yaptık, abimle beraber. Askere gittim, geldim 1985’te ve tekrar garsonluğa döndüm. Farabi Sokak’ta Regal Restaurant vardı, 85’te. 4 sene de orada garson olarak mesleğime devam ettim. Orada sanatçılara çiçek çıkarıyordum. Bilfiil 9 yıl bir patronun yanında çalıştım. Esnaflık kazançlığım oradan gelir, müşteriye nasıl davranılacağını o öğretmiştir… Garsonluğu bırakmak zorunda kaldım. Eee… sizlere ömür, 19 yaşındaki oğlumu kaybettim, 14-15 yıl oldu. Çocuğumun kas rahatsızlığı vardı. Hem onu okula götür hem getir, garsonluk yapamadım tabii, o nedenle çiçek satmaya başladım… Biraz aşinalığım vardı.
Bir çiçekçide çalışıp da bu işi öğrenmiş bir insan değilim, kendi kendime öğrendim çiçek işini. Sanatçılara çiçek çıkarıyordum, oradan. Önce bir yıl Karamürsel’in önünde elde sattım, Kızılay’da. Ondan sonra Çankaya’ya, Serender Pastanesi açıldığı sene 1990’da köşeye tezgah koydum. Yakında gecekonduda oturuyordum, Havuzlubağ’da. 26 sene Serender Pastanesi’nin o köşesinde açıkta mücadele verdim, sattım. 26 yıl… 26 yıl sonra burayı, Çankaya Belediyesi’nin kulübesini devraldım.
Ne zaman geldiniz Ayrancı’ya?
İşte 5. yıla girdim. 26 yıl orası 5 yıl burası, toplam 31 yıldır çiçekçilik yapıyorum. El arabasıyla başladık sonra kendi emeğimle gücümle… Hem çocuğum için yaptım demeyeyim ama görevimi yerine getirmeye çalıştım. Hem o işi yaptım hem evimi falan neyse… işte sonuç…
Havuzlu Bağ eskiden nasıldı, sonra siteler oldu?
Gecekonduda kirada oturuyordum orada. 1999’a kadar 15 sene oturdum kirada. Gecekondular vardı, Havuzlu Bağ çeşmesi vardı. Harika bir çeşmeydi, çift oluk vardı, su akıyordu. Biz yıllarca onu kullandık. İçmeye de kullandık ama çaya pek olmazdı yani, sertti biraz. Şimdi yerinde Mesa Taksi Durağı var. Su tam aradan geliyordu. Şimdi o suyu nereye bağladılar, binaların havuzuna mı bağladılar?
Serender Pastanesi’nin köşesinde sergi açtığın yıllar nasıldı, biraz anlatır mısınız?
1990’lı yılların başıydı. Kızılay’dan hazır demet alıp dolmuşla getiriyordum. O pastane de yeni açıldı, çok süper iş yapıyor… Karşıda diziyor, salça tenekelerinin içine koyuyordum böyle. İnanır mısın, 10 demet getiriyordum 5 dakikada sonra bitiyordu, bir daha dolmuşla gidip getiriyordum. Öyle bir şeydi. Hakikaten pastaneden çıkan direkt benim çiçeğe geliyordu. Dediğim gibi insanlar hakikaten, herkes mutlu, alıyordu. Mesela Kasımpatı, kaç renk var şurada, üç renk. Misafirliğe falan almazdı, akşam eve giderken, her renkten birer demet. ‘Kaç para, şu’…yani öyleydi.
Çiçek alma alışkanlıkları mı değişti?
Şimdi de var da yani evine alan pek yok. Artık sadece özel günlerde mecburi alınıyor gibi.
Peki mahalle kültürü nasıldı o zamanlarda?
Komşularım çok iyi insanlardı. 26 sene aile olarak yaşadım, esnaflığı bırak aile olarak yaşadım onlarla. Hatta bir gün Çankaya Belediyesi bana kulübe versin diye -benim hiç haberim yok- aralarında imza toplayıp dilekçe vermişler. Ne yazmışlar biliyor musun; ‘23 yıldır sokağımızı çiçeklerle bezeyen, bize komşuluk ilişkilerini hatırlatan bu esnafımıza yardımcı olur musunuz lütfen?’ diye. Daha ötesi var mı yani?
Serender Pastanesiyle aranız nasıldı?
Benim için bir nimetti orası. Çayımı, yemeğimi, tuvaletimi her şeyimi oradan karşılıyordum. Soğukta ısınırdım içeride. Güzel günler geçirdim.
Nedir eskiye göre müşterinin farkı?
Parası vardı eskiden insanların, kart filan yoktu. Sene 1992’de bir demet çiçek parasına iki tüm tavuk alabiliyordum, 1 kilo kuşbaşı et alabiliyordum. Paranın değeri vardı. Ayrıca esnaf olmak ayrı bir şey, hala beni arar sorar eski müşterilerim. Aile gibiydik. Mesela eşine çiçek alan müşterimin çocuğuna çiçek hediye ederdim mutlaka. Çocukların yeri bende başkadır…
Ayrancı’nın oradan farkı var mı?
Ayrancı da çok nezih bir semt… Çoğunlukla emekliler yaşıyor ama desteklerini esirgemiyorlar benden, sağ olsunlar. Tabii eski zamanlar kalmadı artık parasal olarak. Eski yerimdeki sosyal durum da zamanla değişti. Lüks bloklar yapıldı. Onlar senle benle pek alışveriş yapmazlar. Mahalle kültürü zayıfladı. Eskiden gecekondu olan vadi şimdi blok oldu, sokakta iş çıkışı yürüyen oluk oluk insan olurdu artık arabayla geçiyor herkes. İşler çok azalınca Ayrancı’ya geldim. En azından özgürüm burada, dükkanım var, dostlarım var.
Pandemi nasıl etkiledi sizi?
Pandemi çok etkiledi. Kesme çiçek azalsa da balkon çiçeği ve saksı, toprak satarak arayı kapatmaya çalışıyoruz. Pandemiden dolayı saat 20.00’de kapatmak zorundayım. İnternet çıktı, mertlik bozuldu… İnsanlar çiçekleri internetten sipariş veriyor ama koklamadan, görmeden. Resimde gösterilenle gelen bambaşka oluyor. Ucuz satılıyor diye tercih ediliyor ama mağdur olan çok maalesef. Sevgililer günü bu sene hafta sonuna geldi, akşam 5 gibi kapatmak zorunda kaldık ama internetten saat sınırı yok tabii. Ben tercih etmiyorum çelenk filan yapmaya, o ağır iş, yaşım gelmiş altmışa, fazlasını istersen hiçbir şey yapamazsın. Kararında olmak iyidir. Bir de müşteriyle samimi, içten ilişki kurmak gerekli. Güler yüzlü olmak, nazik olmak çok önemli. Ayrancılı dostlarım bana desteğini esirgemiyorlar, sağ olsunlar…”