Doğum günlerinde neden pasta yeriz?

Kutlama fikri Antik Mısır’dan firavunların taç giyme törenlerinden, doğum günü partisi ise Roma aristokratlarının doğum günü kutlamalarından geliyor ama asıl kutlama fikri, 15. yüzyılda karşımıza çıkıyor: Almanya’da çocuklar için yapılan Kinderfest festivalinde.

Çeyrek asıra giriş yaptığım bu gün, benim doğum günüm. Kendime verebileceğim en güzel doğum günü hediyesinin göz bebeğim Tarih ve Tarif’e yazı yazmak olduğunu düşündüm. Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru işaretini de böylelikle çözüme kavuşturmak istiyorum. Neredeyse dünyanın her yanında milyonlarca insan tarafından kabul edilen ortak bir geleneğimiz var: Doğum günlerinde mum üfleyip pasta kesmek. Peki neden?

Doğum günlerinde neden pasta yeriz?

İnsanlar anatomik olarak acıdan kaçmaya odaklıdır. Büyük büyük atalarımız besin rejimlerinin avcı-toplayıcı olduğu zamanlarda, topladıkları yiyeceklerin zehirli olup olmadığını anlamak için çoğunlukla deneme yanılma yoluna başvurmuşlardır. Bu sebeple acı zehirle, tatlı ise zehir barındırmamakla özdeşleşmiştir. Bazı obur atalarımız her ne kadar bu bilgiyi canlarıyla ödediyse de, onlara minnettarız

Artemis

Antik Dünyanın Mirası

Öncelikle mum ve pasta fikrini, Antik Yunanlılara borçluyuz. Yunanlılar ışık ve ay tanrıçası güzeller güzeli Artemis’e minnettarlıklarını sunmak için ay şeklinde kekler yaparlardı ve tıpkı ay gibi ışık saçmasını istediklerinden üzerine mum dikerlerdi.

Kutlama fikri ise Antik Mısır’dan. Firavunların taç giyme törenleri Antik Mısır’da şaşalı ve keyifli kutlamaların doğmasına sebep olmuştur. Antik Yunanlılar ise bir kişi yahut bir tanrıya adanan bu kutlama ideasından etkilenmişler ve kendi kültürlerine harmanlamışlardır.

Aslında daha tarih akışında doğum günü partisi kavramı oluşmamışken Roma aristokratlarının doğum günlerini kutladıklarına dair birkaç görüş bulunmakta. Ama asıl kutlama fikri, 15. yüzyılda karşımıza çıkmaktadır. Almanya’da bu tarihlerde çocuklar için bir festival yapılırdı. Kinderfest olarak adlandırılan bu festivalde ana inanç çocukların doğum günlerinde kötü ruhlar ve şeytanlar tarafından zarar geleceğiydi. Bu sebeple sabah erkenden kek pişirilir ve üstüne çocuğun yaşının bir fazlası kadar mum konurdu. Bu ilave edilen ekstra mum anne babaların çocuklarının bir sene daha yaşayacağına dair umudunu temsil ederdi. Sabah erkenden hazırlanan bu keklerin üzerindeki mumlar söndürülmez, eğer mum sönerse hemen yenisi ile değiştirilirdi. Gece yarısı olunca doğum günü olan çocuğa dileklerinin tanrıya ulaşması için bir nefeste söndürmesi gerektiği tembih edilirdi. Mum günümüzde dahi üç semavi dinde de dileklerin yaratıcıya ulaşması aracılığı için kullanılmaktadır.

Sömürgeciliğin tavan yaptığı 1600’lerde, Avrupalılar bu kutlamayı neredeyse dünyanın her yerine taşıdılar. Ancak o dönemin fırıncılığı ile günümüz fırıncılığı arasına dağlar kadar fark bulunmaktadır. 1600’lerde kek yahut benzeri gıdalar için pişirme yalnızca maya kullanılarak yapılıyordu. Mayalı hamur yapmak uzun ve karmaşık bir süreçti, keza pişirmek de öyle.

Peki bu kutlama günümüze nasıl evrildi?

Tarihler 19. yüzyılı gösterdiğinde, gıda artık teknoloji ile birleşmeye başlamıştı. Gıda üzerine pek çok deneyler yapılıyor, saklama koşulları değişiyor ve yeni icatlar ortaya çıkıyordu. 1800’lerde İngiliz bir kimyager olan Alfred Bird, bir dizi gıda maddesi üzerinde çalışıyor çeşitli deneyler yapıyordu. Eşi Elizabeth Bird’ün maya ve yumurtaya karşı olan alerjisi onun bu ikisinin yerine ikame kullanılabilecek kimyevi ürünler denemeye itti. Bird, Hidroklorik asit yerine tartarik asit, mısır nişastası yerine ise sodyum bikarbonatı birleştirerek mucizevi bir ürün icat etti: Kabartma tozu.

Kabartma Tozu

Bir aşk hikayesinden doğan kabartma tozu sayesinde artık pastalar hem daha kabarık hem de daha hafif olabiliyordu. Bu mayalı keklerden çok çok daha kolay hem de hacmen daha tok bir görünüme sahip olmasını sağlıyordu. Kek kavramı kabartma tozundan önce yassı, yuvarlak ve meyve dolgulu bir yiyecek manasını taşırken kabartma tozu ile birlikte hem daha lezzetli hem de daha karakteristik bir manaya bürünmüştü.

Şekerin üretimi ve işlenmesi manuel olarak çok zor ve meşakkatli olduğu için uzun yıllar boyunca lüks tüketim maddesi olarak kullanılmıştı. Endüstrileşmenin şekeri ulaşılabilir kılması da, pastacılığın yaygınlaşmasına öncülük etmiştir.

Sonrası ise klasik bir şekilde Sanayi Devrimi’nin velinimetleri. Pişirme süresini kısaltan ve kolaylaştıran kabartma tozu ile seri üretimin yaygınlaşmasıyla pastane sektörü doğdu. Artık sadece Romalı aristokratlar değil, dünyanın her yerinde sosyoekonomik konumu fark etmeksizin herkes pasta yiyebiliyordu.

Ezcümle, iyi ki doğdum! 

Yazar Hakkında

Ceren Bozkurt
Tarih ve Tarif | Web | + Yazarın diğer yazıları

1996 Bursa doğumlu. Lisans eğitimini TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tarih bölümünde yaptı. Lisans bitirme tezini, “Osmanlı Saray Mutfak Kültürü ve Yemek-Siyaset İlişkisi” üzerine yazdı. 2019 yılında bu tezle mezun oldu. 2020’de Hacettepe Üniversitesi’nde tarih alanında master yapmaya başladı, tarihvetarif.com sitesini kurdu ve burada yazmaya devam ediyor.

Ücretsiz E-Bülten Abonesi Olun

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir