Pandemi dönemi hariç olmak üzere son yılların Eylül ve Ekim aylarında, İstanbul, İzmir, Eskişehir dahil olmak üzere birçok şehir, kahve festivallerine sahne oluyor. Bu festivallerden en büyükleri olan Ankara ve İstanbul festivalinin organizasyonunu Dream Sales Machine üstleniyor. Katılımcı markalar için çok yoğun geçen 3 günlük festivalde tüm yorgunluklarına rağmen kahve emekçilerinin mutlu olduklarını gözlemledim. Bunda muhakkak pandemi sürecinde hem sosyal hayatta hem de iş hayatındaki izolasyonun bunaltıcı etkisinin yavaş yavaş sona ermesi ve sonunda sektörel olarak bir araya gelebilme imkanı etkili. Festival boyunca düzenlenen konserler de hem kahveseverleri hem de çalışanları enerjik tutmuş olsa gerek.
Tedbirler altında bir festival
Çoğu sektörde düzenli aralıklarla gerçekleştirilen festival, fuar vb. organizasyonlar paydaşların ve tüketicilerin bir araya gelmesini, sektördeki son gelişmeler hakkında herkesin bilgi sahibi olmasını ve geride bırakılan yılın (veya yılların) gözden geçirilmesi ve belki de kutlanmasını sağlar. Fuar, kongre gibi etkinlikler sektör-içi katılımcıları hedeflerken festivaller genelde son tüketiciyi ve tabii ki bir miktar da eğlenceyi merkeze alır. Ankara Kahve Festivali de bundan bağımsız değildi. Fakat, diğer sektörlerden farklı olarak kahve festivali kahveden keyif alan ve o hafta sonu yapacak daha iyi bir etkinliği olmayan herkese hitap ettiğinden etkinlik çok geniş bir katılımla gerçekleşti. Özellikle öğleden sonra seansları dikkat çeken bir kalabalığa sahne oldu. COVID önlemi olarak ise çift aşı veya azami 48 saat önce yapılmış PCR testi veya geçirilmiş hastalığı olmayan kişiler etkinlik alanına alınmadılar. Belki de bu tedbir sayesinde kalabalığa rağmen festivale katıldığını bildiğim çok sayıda insandan herhangi birinin COVID geçirdiğine dair bir haber bana ulaşmadı.
Festival biletine sahip katılımcılar, birçok kahve kavurucusu ve kahve dükkanı standında hem demleme (pour-over, filtre) hem espresso olarak çok sayıda kahve deneme imkanı buldular, sektör profesyonelleri tarafından düzenlenen atölye çalışmalarına katıldılar ve Bedük, Ege Çubukçu, Can Bonomo gibi sanatçıları canlı dinlediler.
Kahve firmalarının/dükkanlarının çoğunluğu Ankara’dan olsa da İstanbul ve başka şehirlerden firmalar da vardı. Kahve tüketiminin artmasıyla birlikte son yıllarda bir yan pazar da oluşmaya başladı; vegan sütler, batı tarzı pastacılık ürünleri, kahve temalı tişört ve takılar, kahve aksesuarları, karton-plastik bardaklar gibi bu ürünler de festivalde yer aldı.
Mahalle kahvecilerine ilgi yüksek
Bu seneki festivalde önceki yıllardan farklı olarak birçok mahalle kahve dükkanının stant açması sevindiriciydi. Son yıllarda yavaş ve yerel/yerinde tüketim, giderek hissedilir bir hal alan iklim krizine karşı hatırı sayılır bir duyarlılığın artmasıyla birlikte önem kazanan bir tüketim tarzına dönüştü. Bunun kahve dünyasına yansıması da yerel/butik kahve kavurucularının ve kahve dükkânlarının yaygınlaşması oldu. Kahve çekirdeklerinin hali hazırda ithal ediliyor olması yerel avantajların daha da öne çıkmasına neden oluyor. Ayrancı’da da giderek çoğalan bu “mahalle kahvecilerinin” ayırt edici özellikleri genellikle ulusal veya uluslararası sermayeye ait bir zincir içerisinde yer almamaları, gündelik hayatın geleneksel olarak yeniden üretildiği sokak ve caddelerde bulunmaları, sürdürülebilirliğe ve israf etmemeye özen göstermeleri sayılabilir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “yerel kahve dükkânlarını destekleyin” (support your local coffee shop) akımı giderek daha fazla kahve tüketicisi arasında karşılık bulmaya başladı. Bu anlamda Ankara Kahve Festivali’nde Kuzgundokuz (Ayrancı), Kakule, Celsius, Coffee Code (Ayrancı), Peca, Container, Coffee Project, Clinic, Tetra’ N gibi birçok yerel dükkan kahveseverlerle buluştu ve bu dükkanlar yoğun ilgi gördü. Ankara’daki yerel mahalle kahvecilerini desteklemek amacıyla kurulan “Mahalle Kahvecileri Ankara” da (@ankaramahallekahvecileri) festival katılımcıları arasındaydı.
Festivalin yıldızlarından: True Artisan Cafe
Festivale “nitelikli espresso” beklentisiyle gidenler için 1927 yılında Floransa’:da kurulan ve üst düzey espresso kahve makinelerinde uzmanlaşmış La Marzocco’nun Türkiye ekibi tarafından kurulan True Artisan Cafe oldukça ilgi çekiciydi. True artisan bölümüne kurulan 4 üst düzey espresso makinesi, festival boyunca farklı dükkanlar tarafından kullanıldı ve katılımcılara espresso ve espresso bazlı sütlü içecekler sundu. Özellikle espressoda basınç, süre, sıcaklık gibi kontroller tam ve doğru sağlandığında ortaya çıkan fincanlar gerçekten fark yarattığından bu makinelerin (fiyatları 200 bin TL’nin üzerinde) ürettiği kahveleri denemek kahveseverler için güzel bir deneyimdi. Aynı şekilde kahve dükkanları da bu makinelerle kahve hazırlama şansı buldular. Yani hem dükkanlar hem de kahveseverler için bir win-win (kazan-kazan) durumu gerçekleşti.
Bazı eksiklikler
İstanbul’da 7-10 Ekim tarihlerinde gerçekleşen festivali de yerinde izlemiş biri olarak; İstanbul’daki festivalin daha geniş bir alanda, daha çok katılımcı firma ve aktiviteyle ve daha zengin imkanlarla gerçekleştiğini söyleyebilirim. Nitelikli Kahve Kuruluşu (SCA) Türkiye ekibi tadım yarışmasını sadece İstanbul’da düzenledi. Ankara’daki güçlü potansiyel düşünüldüğünde Ankaralıların İstanbul’un yarısı ölçeğinde bir festivalden fazlasını hak ettiğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra yemek, tuvalet (hiç yoktu), oturma-dinlenme alanı gibi yan ihtiyaçlar Ankara’da çok yeterli değildi. Aynı şekilde atölye çalışmalarının da çeşitliliği ve izlenebilirliği sınırlıydı. Çok sayıda tüketilen tek kullanımlık bardakların geri dönüştürülmesi için etkili bir önlem göze çarpmıyordu.
Nitelikli kahvenin daha erişilebilir olduğu, kahve emekçilerinin hak ettiğini kazandığı ve sürdürülebilir üretimin ve tüketimin yaygınlaştığı bir dünyada kahve festivalleri eminim ki daha da keyifli olacaktır. Nicelerine diyelim…