Bizim en büyük avantajımız 30’a yakın yönetim kurulu üyesi, 510 bileşenimiz ve çalışma gruplarındaki 2000’e yakın arkadaşımızdır. Biz onlara bir şey öğretme hayaliyle bu süreci başlatmış olsaydık Ankara’da bugüne kadar kurulmuş 22 bin dernekten biri olurduk. Burada kapıdan giren herkes birbirinden öğrenmeyi kabul ediyor. Başarımız bugüne kadar aynı masada oturmamış farklı sosyolojilerin önyargısının kırılmasından kaynaklanıyor.

Kentli haklarıyla ilgili katılımcılığın olduğu bir organizasyonuz ama bugüne kadar kamu, sivil toplum, üniversiteler ve diğer bileşenlerin tamamına yakını kendi haklılığını diğerine dayatarak enerjisini tüketti kentte. Bundan sonuç alamadık. Kent konseyinde oluşan iklim, ötekinin haklılığına inanarak başlıyor. Ötekinin haklılığına inandığınız andan itibaren müthiş bir konfor oluşuyor. Bu da bizde yeteneklerimizi kentin geleceği için kullanma etkisi oluşturdu. Kentin dikkatini çekme nedenimiz o.
AKK, kentin geleceği için hayatın içinde yer alma kabiliyeti olduğu halde siyasetin gündemi olamayan mevzuların konuşulduğu yer oldu. Böyle olunca da günlük kazanç için uğraşan arkadaşlarımızın ilgisini çekmedi burası. Buranın bu kadar saygın olma nedeni küçük ihtiyaçları için buraya kullanacak insanların gelmiyor olması. Kentin içindeki bu birikimi gördükten sonra biz kendi sosyolojisinde kendisini ifade etme fırsatı bulamayıp ‘kente yapacağım hiçbir katkı yok’ diye düşünenleri çektik. Hayatın dışına çıkmış kesimler tekrar hayatın içine girdi. Kentte oluşan yeni politik iklim kentteki kamplaşmanın biteceğine inandırdı insanları. Kenara çekilmiş olanlar bir umutla birikimlerini söylediler ve burayı kürsü olarak gördüler. Kentin seçilmiş belediye başkanı bu iklime itibar etmemiş olsa konuştuklarımızın hiçbir anlamı olmazdı. Bugün Ankara’da birbiriyle hiç karşılaşmamış insanların aynı masada toplanma nedeni günü kurtarma endişesi değil kentin geleceğini kurtarma endişesidir.