Yapay zekaya Ayrancı’yı sorduk, cevapları Ayrancım Gazetesi’nden aldı

Merak edip yapay zekaya sorduk: Yukarı Ayrancı ve Aşağı Ayrancı’nın mahalle kültürü, komşuluk ilişkileri, tarihi ve mimari dokusu, yaşayan ve yaşamış ünlüleri ile ilgili olarak bizlere neler fısıldayacaksınız?  

Tarihî gelişim ve semt yapısı

İlçede 1960’lardan önce daha çok bağ evleri ve geniş bahçeli müstakil yapılar vardı. İlk yerleşenlerin anlattığına göre 1960’larda semtin yolları çamurluyken yeni taşınan aileler arasında sıcak komşuluk ilişkileri gelişiyor, zaman zaman bağ evlerinden misafirlere ayran ikramı bile geleneğe dönüşüyordu. Bu samimi ortam, semte “Ayrancı” adının verilmesinin efsanevi kökeni olarak anlatılır. 

1966’da onaylanan imar planı ile bölge hızla kentleşti, önce Güvenlik Caddesi asfaltlandı, daha sonra ızgara planına uygun yeni sokaklar açıldı ve çok katlı apartmanlar inşa edildi.  Bugün Aşağı Ayrancı’da Atatürk Bulvarı ve Güvenlik Caddesi gibi geniş arterler semti kucaklarken, ara sokaklar genellikle ızgara desenli ve kısa mesafelidir. Yukarı Ayrancı’da Hoşdere Caddesi-Dikmen Caddesi arası daha engebeli, yokuşlu bir dokuyu korur; sakinlerinin çoğunluğu emekli veya orta-üst sınıf ailelerdir. Semtin genel mimarî dokusu 1960–70’lerden kalma dört-beş katlı betonarme apartmanlar ile yenileme binalarından oluşur. Yıllar içinde yapılan bazı kentsel dönüşüm projeleri semtin orijinal dokusunu değiştirmiştir. 

Ayrancı, komşuluk bağlarına büyük önem veren bir semttir. 

Yerel tarih anlatımları semtin ilk sakinleri arasında bağ evi komşularının birbirine karşı fedakârlık ve yardımseverlik içerdiğini vurgular: Ağustos’un sıcak günlerinde bağlardan su isteyenlere ayran ikram etmek bile gelenek hâline gelmiştir. Semtin güncel toplumsal yapısında da komşuluk hukuku temel kabul edilir. Ayrancı’da “komşuluk ve mahalle hukuku” adeta bir anayasa kıymetindedir; 2021’de kurulan Ayrancı Semt Meclisi açılışında Ali Necati Koçak, “Ayrancı Semt Meclisi, burada bulunan herkestir. Bizim için en temel anayasa komşuluk ve mahalle hukukudur.” sözleriyle bu anlayışı vurgulamıştır. Bu kültüre uygun olarak semt dayanışması canlandırılmıştır. 2019’da kurulan Ayrancım Derneği’nin amacı, “Ayrancı semtinde kent yaşamı ve kültürünü geliştirmek ve dayanışmayı sağlamak” olarak belirlenmiştir. Dernek ve semt meclisi çatısı altında mahallelinin bir araya gelmesi teşvik edilir. Örneğin Ayrancı Mahalle Bostanı gibi projeler; semte sevdalı gönüllülerin bir araya gelip betonlaşmaya karşı mücadele, yeşili çoğaltma ve dayanışma ortamı yaratma arayışının sonucudur. Ayrıca her yıl düzenlenen Ayrancı Festivali (örneğin Ekim 2023’te Cumhuriyet’in 100. yılı etkinliği kapsamında) mahallelilerin ücretsiz kültürel etkinliklerde buluştuğu bir buluşma noktasıdır. Tüm bu çabalar, semti “katılımcı, demokratik ve çağdaş komşuluk bilinciyle yaşayan” bir yerleşim haline getirmeyi hedefler. Nitekim dernek vizyonunda Ayrancı sakinlerinin “eğitim düzeyi yüksek, sorunların farkında, komşularına hoşgörülü ve saygılı bireylerden” oluştuğu belirtilir. 

Ayrancı’nın cazibe noktaları

Ayrancı’nın önemli simge ve parkları çevresiyle bağ kurar. Cemal Süreya Parkı (eski adı Ayrancı Parkı), Atatürk Bulvarı ile Dikmen Caddesi kesişimindeki 9.000 m’’lik bir parktır. 1978’de inşa edilmiş, 1991’de ünlü şair Cemal Süreya’nın adını almıştır. Parkta özgün ahşap oyun alanları, koşu parkuru, mini futbol-basketbol sahaları ve piknik alanları gibi çok sayıda sosyal donatılar bulunur. Bu park, hem mahallelinin buluşma mekânı hem de çocuk oyun alanı olarak semtin en önemli yeşil alanlarından biridir.

Aşağı Ayrancı’nın diğer kapılarından biri Şili Meydanı–Kuveyt Caddesi kesişimidir. Burası, Adile Naşit Parkı’ndan başlayarak Kuğulu Park’a uzanan güzergâh üzerindedir ve semte giriş noktasıdır. Burada Afet İnan Parkı (Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan anısına düzenlenmiş bir park) ile eski Başbakan Adnan Menderes’in Ankara Köşkü gibi tarihî yapılar bulunur. Şili Meydanı’ndan şehrin ışıkları eşliğinde Sheraton Otel görülür; Akşamları bu bölge Ankara’da ayrıcalıklı, dinlendirici manzaralar sunduğu için “Aşağı Ayrancı’nın gerilimleri söküp atan büyülü giriş kapısı” olarak betimlenmiştir. Bunun dışında semt içinde küçük çocuk parkları, camiler ve Çankaya’nın genel planlama mirası (eski Jansen planı koridorları) görülür. 

Ayrancı, “Atatürk’ün yaşadığı Çankaya’nın merkez kapısı” sayılır.

Ayrancı’nın Atatürk ile ilgili doğrudan semt anısı pek az olmakla birlikte, semtin Cumhuriyet öncesi–sonrası planlaması Atatürk vizyonunu yansıtır. Atatürk’ün evi sayılan Çankaya Köşkü’ne yakınlığı, semti onun “çağdaş cumhuriyet kapısı” olarak sembolleştirir. Gerçekten de Ayrancı’nın giriş yolları Atatürk’ün planladığı bahçe şehir düzenine paralel olarak uzanır. Ayrıca semtte Atatürk Bulvarı gibi sokak adları ve Afet İnan Parkı gibi adlandırmalar Atatürk ve Cumhuriyet anılarını yaşatır. 

Ünlü şahsiyetler

Ayrancı’nın geçmişinde ve bugününde bazı kültür insanları ile sanatçılar semtle anılır:

Ulus Baker (1949–2007): Kıbrıslı Türk sosyolog, yazar ve ODTÜ öğretim üyesiydi.

Sadi Hoşses (1916–1994): Türk sanat müziği bestecisi. 

Ziya Taşkent (1913–1999): Sanat müziği bestecisi. 

Ahmet Sezai Günışıldar (1910–1995): Uzun yıllar görev yapan Ayrancı mahallesi muhtarı.

Bu isimler, semte duyulan aidiyeti ve mahalle kültürünü yüceltir. Ayrancı’da bugün de kendini bu gelenekten sayan yazarlar, şairler ve düşünürler iklimi sürmektedir. (Örneğin, semt gazetesi Ayrancım’da yayınlanan anılar ve söyleşilerde semt kültürü hep canlı tutulmaktadır.

Ayrancı’da mahalle dayanışması güncelliğini koruyor. 

2020’lerin başında kurulan Ayrancım Derneği, semt sorunlarına kolektif çözüm aramaktadır. Örneğin Aralık 2023’te düzenlenen bir etkinlikte, emekli yargıç Bülent Seyitdanlıoğlu ve hukukçular semt sakini, rezidans tipi yapılaşmanın mahallenin dokusuna aykırı olduğu uyarısını yaptılar. Konuşmacılar, “Ayrancı’da 1930’lardan beri oluşan bir kent ruhunu büyük sermayeye teslim etmek istiyorlar” diyerek kentsel dönüşüme karşı çıkmayı önerdiler. Yurttaşlar şimdiye dek tek tek apartman yıkımlarıyla yenileme örneklerini tartışıyor, yeni projelere tepki gösteriyor; semt avukatları ve mühendisleri süreci izliyor. Bu mücadele, uygun ölçekli, çevreye duyarlı imar talebini ve semtlinin karar süreçlerine katılım hakkını gündeme getiriyor.

Diğer taraftan semt dayanışması güçlü kurumlarla da sürüyor. Çankaya Belediyesi’nin park ve altyapı yatırımları semti canlandırırken, Ayrancı sakinleri kendi örgütleri üzerinden kültür ve eğitim etkinlikleri düzenliyor. Örneğin bu dernek, belediye ve yerel meclis işbirliğiyle eşitlikçi kararlar için ağ oluşturuyor. Semtte esnaf-konut komşuluğu da işliyor; mahallede birkaç kuşaktır bakkalı, kahvecisiyle insanları tanışıklık çerçevesinde ilişkiler sürdürmektedir.

Yukarı ve Aşağı Ayrancı hem köklü komşuluk geleneğini hem de modern kent sorunlarıyla dayanışmayı bir arada taşıyan bir semttir. Mahalle kültürü “komşuluk ve mahalle hukuku” ilkeleriyle tanımlanır. Sokağına giren her insan, bir gün semt dayanışmasının bir parçası olabileceğini hisseder. Kaynaklarımız, semt sakinlerinin bu özelliğini öne çıkarır: Ayrancı, “mahalle sakinlerinin katılımcı, demokratik ve çağdaş komşuluk bilinciyle yaşadığı” bir model semt olarak tanımlanmıştır.

Çalışmanın başlıca kaynakları arasında ayrancim.org.tr, muhtar ve mahalle sakinleriyle yapılan söyleşiler, Çankaya Belediyesi’nin resmî sitesi (cankaya.bel.tr) ile bazı haber mecraları (haber.sol.org.tr) yer almaktadır.

Yaşlanan Ayrancı

“Ayrancı sadece binaların değil, anıların da biriktiği bir semt”

Işıl Aykan Atmaca (31)
Dijital Pazarlama Uzmanı

Ayrancı, Ankara’nın en karakteristik semtlerinden biri. Her sokağında bir hikâye, her apartmanında yıllardır süregelen bir yaşam var. Bu semtin en dikkat çeken özelliklerinden biri de sakinliğini koruyarak zamanla birlikte değişmesi. Son yıllarda bu değişimin en belirgin göstergelerinden biri ise nüfusun yaşlanması.

Uzun süredir Ayrancı’da yaşayan birçok komşumuz artık emeklilik yıllarını geçiriyor. Onlar için bu semt sadece bir adres değil; hayatlarının büyük bölümünü geçirdikleri bir yuva. Gençler ise daha yeni ve hareketli bölgelere yönelirken, Ayrancı biraz daha yaş almış nüfusun ağırlıkta olduğu bir semte dönüşüyor.

Aslında mahallemizin birçok avantajı var. Toplu taşımanın kolaylığı, yürünebilir sokakları, mahalle esnafıyla kurulan sıcak ilişkiler yaş almış bireyler için büyük bir artı. Ancak bazı eksiklikler de kendini hissettiriyor. Özellikle bank sayısının azlığı ya da yeterince gölgelik alan olmaması, yaz aylarında dışarıda vakit geçirmek isteyen yaşlılar için kısıtlayıcı olabiliyor.

Mahallede parklar ve egzersiz aletleri elbette var, bu anlamda şanslıyız. Ancak bu alanların daha düzenli kullanılması, gölgeliklerin artırılması, ortak alanların bakımının daha sık yapılması gibi küçük dokunuşlarla, bu imkânların yaşlılar için daha işlevsel hale gelmesi mümkün. Mahallenin belirli noktalarına konulacak birkaç yeni bank ya da sohbet etmeye uygun küçük alanlar bile büyük fark yaratabilir.

Benim beklentim, Ayrancı’nın bu doğal yaşlanma sürecini sahiplenmesi. Çünkü burası, sadece binaların değil, anıların da biriktiği bir yer. Bu semtte yaşayan herkesin, özellikle de ömrünün sonbaharını burada geçirenlerin, güvenle ve keyifle yaşayabileceği bir ortam hak ettiğine inanıyorum.

Kısacası, Ayrancı hâlâ çok güzel. Ama yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarına biraz daha kulak verirsek, çok daha güzel olabilir.

“Yaşlı ve desteğe muhtaç kimseler kayıt altına alınmalı”

Ramazan Topoğlu (64)
Maliye Bakanlığı, Emekli Şube Md.

Eski yıllardan bu yana semtimizde oturanlar yaşlandı. Evlatları evden ayrılıp, eşini de yitirenlerden yalnız yaşayanlar da çoğaldı. Ayrancı yaşlıların da her türlü ihtiyacın rahatlıkla karşılandığı bir semt. Hemen her sokak ve caddede temel ihtiyaçları karşılayan her türlü esnaf bulunuyor. Ayrıca Portakal Çiçeği, Dikmen Vadisi ve irili ufaklı parklar ve yeşil alanlar Ayrancı’da her evin bahçesi sayılabilecek şekilde yakın. Ayrancı’da oluşan mahalle kültürü ve dayanışması da yaşlıları koruyup kollayan bir manevi faktör oluşturuyor. Ayrancı’da 5 mahalle muhtarlığı yalnız yaşayanları ve desteğe muhtaç yaşlıları kayıt altına alabilmeli, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek kamu desteklerini sağlamaya hazır olmalı.

“Ayrancı yaşlıdostu bir semt”

Fatma Arslan (24)
Şehir Plancısı

Her ne kadar yaşlı nüfusu fazla olsa da, Ayrancı’yı genç ve dinamik görmekteyim. Yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik sosyal altyapı ve projelerle desteklenen bir semt olduğunu düşünüyorum. Semtin merkezi konumu, ulaşım kolaylığı ve sosyal olanakları, yaşlanan nüfus için yaşam kalitesini artıran faktörler arasında sayılabilir. Ben 24 yaşındayım, Ayrancı benim iş yerim, iş yerimin etrafı zincir marketler ve klasik esnaflarla dolu. ”Genç ve dinamik” görmek istediğimiz bir semt profilinde modern, her yaşa hitap eden bir kozmetik market “yeni ve taze” bir seçenek olurdu. Aslında bu Ayrancı’nın bakımlı teyzeleri için de hoş bir fikir, gençlerin en büyük rakipleri olmaya, kendilerini her geçen gün daha genç ve sağlıklı hissetmeye devam edeceklerini düşünüyorum..

“Belediyeler burada kimlerin yaşadığını umursamıyorlar”

Zafer Aydın (77)
Emekli

Sadece Ayrancı için değil Çankaya’nın bütün semtleri için benzer bir sorun var; Belediyeler burada kimlerin yaşadığını umursamıyorlar. Kaldırım yüksekliği bir sokakta başka diğer sokakta başka. Çöp kutuları özensiz bir biçimde oraya buraya atılmış gibi görünüyor. Belediye otobüsleri öyle bir durumdaki içinde insan taşıdığının farkında değil. Daha doğrusu umurunda değil.

Mahallenin muhtarı “her şeye karşı” ama kendi asıl işini yapmıyor. Parklar özensiz, sokaklar bakımsız, merdivenler allaha emanet…

Kısacası mahallenin çocukları sokağa çıkamıyor, yaşlılar evlerde hapis. Daha ne diyeyim.

Yaşlıların ihtiyaçları kimsenin umurunda değil. Bunlar nasıl sokağa çıkacak, nasıl alışveriş yapacak, elinde torbalarla kaldırıma çıkmış arabaların arasından nasıl geçip evine gidecek, çöpünü nasıl atacak, evde yalnız güvenliğini nasıl sağlayacak, evini nasıl temizleyecek, gece rahatsızlansa doktora ambulansa nasıl ulaşacak, ilacını nasıl alacak, üç kuruş emekli maaşıyla ayı sonunu nasıl getircek, nasıl yemek yapacak, nasıl beslenecek, nasıl yaşayacak?

Belediye başkanlarımız bunları duyar inşallah. Mahalleye biraz ilgi alaka bekliyoruz. Herkes birgün yaşlanacak, bizim sıkıntılarımızı çekecek. Buna göre hizmet versinler.

Ayrancı’da hayat var

Ankara’nın göbeğinde bir huzur yeri var desem, “Hadi canım, Kızılay mı?” diyen çıkar. Değil. 

Tunalı desen gürültü, Bahçeli desen karmaşa. Benim huzurumun haritadaki yeri net: Aşağı Ayrancı. 

Sekiz yıl önce taşındım buraya. O gün bugündür mahalleyle bütünleştim. Aslında ben hep mahalle kültürüyle büyüdüm. Çocukluğumda annem camdan bağırırdı: “Aliiii, eve gel!” Şimdi evin alt katından ses geliyor: “Ali Bey, çöpçü geçmeden atsanız iyi olur.” İkisi de aynı sıcaklıkta, sadece biri biraz daha medeni. 

Aşağı Ayrancı’da sabahlar seremonidir. Evin kapısını açar açmaz hayatla tokalaşırsın. 

Sokağı süpüren görevliyle karşılıklı günaydınlaşılır. Bu günaydın öyle sıradan değil; göz altlarından anlaşılan “Gece zor geçti ama hayattayız” bakışı eşliğinde bir dayanışma selamıdır. 

Manavı geçemezsin selamsız. “Portakallar taze, abim sana göre seçtim” diyerek gönül koyar, teklif gibi görünen bir tür mahalle baskısı uygular. Reddedersen suçluluk duygusu bedava yanında gelir. 

Sokak kedileri var bir de. Her sabah yolumu gözlüyor gibiler. Aramızda belli belirsiz bir anlaşma var. Ben miyavlamıyorum, onlar konuşmuyor ama sabah selamımız eksik olmuyor. Sokak köpekleri ise benden bisküvi bekliyor. Bir gün getirmemeyi denedim, resmen surat ettiler. Şehirde barınak yok belki ama gurur var. 

Foto: İrena Mensikova

Burası öyle bir yer ki, bakkal kimliğini değil, çocukluğunu tanıyor. Apartman komşusu kimin çamaşır suyunu kullandığınızı göz kararı bilir. Apartman toplantıları şikayet değil, şakalaşma seansıdır. Ve mahallede her şey “biz”le başlar, “komşularla” devam eder. 

Aşağı Ayrancı’da hayat, modern şehrin içinde küçük bir vaha gibi. Burada hava soğuyunca kapılar açılır, “çocuklar bizde oynasın” denir. Biri hastalanınca fırına gidip onun için sıraya giren çıkar. Gül gibi geçinilir, arada kavga da olur; ama ertesi sabah manavdan domates alırken barışılır. 

Kısacası, Aşağı Ayrancı bana sadece bir adres değil, ait olma hissini verdi. Büyük şehirde kaybolmamayı, bir “günaydın”ın ne kadar değerli olduğunu hatırlattı. Herkesin bir Aşağı Ayrancı’sı olmalı; adı başka olsa da, içinde aynı sıcaklık olmalı. 

Çünkü bazı yerler sadece yaşanmaz, hissedilir. Benim için orası burası.

Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner Ayrancı ve Aziziye mahallesini ziyaret etti

Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner Nisan ve Mayıs aylarında Ayrancı bölgesi muhtarlarını ziyaret etti.

2024 yerel seçimlerinde Çankaya Belediye başkanı seçilen Hüseyin Can Güner, bölge bölge Çankaya muhtarları ile toplantılar yapmıştı. Bu çerçevede Ayrancı ve Çankaya bölge muhtarlarıyla 17 Ocak 2025 tarihinde bölge toplantısı yapıldı. Toplantıya katılan muhtarlarımız mahalleleriyle ilgili sorunları ve mahalle sakinlerinin beklentilerini belediye başkanımıza ilettiler.

Bölge toplantılarının ardından ilk olarak 16 Nisan 2025 tarihinde Ayrancı Mahallesini ve mahalle muhtarımız Elif Doğan‘ı ziyaret eden Hüseyin Can Güner mahalle sakinleri ve esnafla da biraraya geldi. Mahalle sakinleriyle ve esnafla görüşen Güner’e temizlikten memnun olduğunu belirten vatandaşlar, asfalt onarımları ve mahallenin çevre düzeniyle ilgili taleplerini iletti.

Ayrancı mahallesi muhtarımız Elif Doğan’ı ziyaret
Ayrancı Salih Alptekin Ortaokulunu ziyaret
Ayrancı Pablo Neruda Parkı

Çankaya Belediye başkanı Hüseyin Can Güner 6 Mayıs 2025’de ise bu defa Aziziye mahallesini ve mahalle muhtarımız Güldane Tenç‘i ziyaret etti. Mahalle sakinleriyle ve esnafla görüşen Güner’e asfalt onarımları, çöp konteynerleri ve bunların temizliği, ilaçlanması ile sokak hayvanları konusundaki dilek ve şikayetler iletildi.

Aziziye mahallesi muhtarımız Güldane Tenç’i ziyaret
Aziziye Mahallesinde esnaf ziyareti
Aziziye Mahallesi Hoşdere Caddesinde vatandaşlar temizlikten memnuniyetlerini ve asfalt onarımları ile çevre düzeniyle ilgili taleplerini iletti.

ABD’nin eski büyükelçiliği ne olacak?

“Semtin dokusunu bozar”

Dilek Metin Sert (49)

Sanat Tarihçi/Kültür Sanat Direktörü

Semtin dokusunu bozar diye düşünüyorum. Trafik artık genel bir sorun Ankara’da. Toplu taşıma konusu ne yazık ki oturtulamadı, bundan sonra da düzeleceği konusunda soru işaretlerim var. Dolayısıyla orada bir otel, hastane vb. yapılması elbette olumsuz anlamda çok etkileyecektir mahalleyi.

“Herşey oldu bittiye getiriliyor, Ayrancı için kaygı verici bir durum”

Hüseyin Kalkan (33)

Esnaf

Ayrancı’nın bilinirliği açısından bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Zaten Ayrancı, Ankara’nın en önemli yerlerinden birisi. Kendine has bir oturumu, kendine has bir toplumu var. O yüzden bilinirlik açısından Ayrancı’ya bir katkı sağlamaz. 

Altyapı sorununa gelince, altyapısının kaldırmayacağı çok aşikar. Bir anda Ayrancı’ya hiç ait olmayan bir hareketliliğin mahallemizin altyapısınca sorunsuz kabul edilmesi çok olası değil. Bir sürü yeni problemle uğraşmak zorunda kalacağız.

Trafik zaten Ayrancı için –ara sokaklar dahil olmak üzere– çok büyük bir problem. Ana caddelerde zaten yoğun bir trafik var. Ulaşım altyapısı anlamında çok büyük yeni problemler getirir.

Bunun öncelikle iyice bir hesaplanıp ondan sonra projelendirilmesi gerekirdi. Ama maalesef ülkede her şeyde olduğu gibi bu konuda da bir plansızlık var. Her şey oldu bittiye getiriliyor.

Böyle önemli bir arazinin satışının bile çok sonradan ortaya çıkması, bir şeylerin el altından yapıldığını gösteriyor. Ayrancı için kaygı verici tabii ki. Rant uğruna bütün yeşil alanlar talan ediliyor. Biz isteriz ki orada sosyal bir ortamın sağlanabileceği, insanların vakit geçirebileceği bir kültür merkezi, bir konser alanı gibi şeyler yapılsın.  Ama tabii ki yine halka bir şey sormuyorlar.

“Ayrancı’ya yeni sorunlar ekleyeceği kesin”

Tülay Kılıç (51)

Ayrancı’nın zaten birçok sorunu var, bunlara yenileri eklenir. Trafik iyice kitlenir, otobüs gelecek, taksi gelecek diye günümüz beklemekle geçer.

Birincisi trafik sorunu, ikincisi o büyüklükteki bir yerin gürültüsü açısından olumsuz bir etkisi olacağı kesin. Ayrancı bir emekli semti. Buranın düzenini bozacak.

Yani buraya çok hitap etmez öyle bir şey bence. Buradaki insanlar yolda zor yürüyoruz. Yollar dar, kaldırımlar dar. Güven hastanesi bile burada otopark sorununu artırdı. Bu büyüklükteki bir yer Ayrancı’yı kilitler.

“Kesinlikle çok katlı kullanıma açılmamalı”

Can Çokçalışkan (51)

Veteriner hekim

Olumsuz etkiler, bu alanın kamuya ait bir park, yeşil alan olması gerekirdi. Ancak bir kişiye satıldığı ortaya çıktı. Kesinlikle çok katlı otel, konut ya da hastane olmaması gerekir. Bulunduğu yerin halka açık, ağaçları ve yeşil alanı korunmuş, düşük katlı restoran, kafe vb. olarak kullanılmasını isteriz.

“Arsa sahibinin sözünü tutmasını beklerim”

Çiğdem Tiftikçi (44)

Fizik Öğretmeni

Bu arazi Atatürk Bulvarı ile Ayrancı sınırında bir doğal bariyer görevi görüyor, alçak katlı yapılar doğal habitata müsade ediyor ve içinde, berisinde, gerisinde onlarca kuş türünün yaşamasına imkan sağlıyor. Sadece güven hastanesinin bile trafiğe, park yerine nasıl bir yük oluşturduğunu bizzat tecrübe ettik. Arazi sahibinin “Ayrancı’nın dokusuna zarar vermeyecek bir yapı üretme” sözünü tutmasını isterim. Az katlı konutlar ve bol yeşillik benim hayalim..

“Trafiği ve ulaşımı felç eder”

Ceren S. (23)

Mühendis

Otel gereksiz, hastane olursa zaten yoğun olan trafiği ve ulaşımı daha da felç eder. Zaten yakında Bayındır ve Güven Hastaneleri var.

Ayrancım Derneği, Ankara Bilim Üniversitesi’ne konuk oldu

Ayrancım Derneği, çalışmalarını anlatmak üzere Ankara Bilim Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Dekanı Prof. Dr. Özlem Erdoğdu Erkaslan’ın yönetimindeki “Ankara Dersi”ne konuk oldu. Dernek başkanı Ali Necati KoçakSemt Dernekleri ve Ayrancım Derneği” başlığında, genel sekreter Irmak Dalgıç ise “Kent Hakkı ve Ayrancım Gazetesi” başlığında sunum yaptılar. 

Ayrancım Derneği başkanı Koçak, Ayrancı semtinin tarihinden ve yapısından bahsederken Ankara’daki semt dernekleri arasında kuruluşunda “kent hakkı” konusunda savunuculuk yapmak gibi bir amacı önlerine koyan tek dernek olduğundan bahsetti. Ayrancı semtinden bahsedilirken “buralar eskiden hep bağlıktı” cümlesinden yola çıkarak Ayrancı semtini, bağları ve derelerini anlattı. Şimdilerde unutulmaya yüz utan Kavaklı Dere, Hoş Dere ve Dikmen Deresi arasındaki Ayrancı semtinin gelişmesini ve bugün gündemde tutmaya çalıştıkları kent kültüründen bahsetti.

Kent hakkı ve bu bağlamda Ayrancım Gazetesi hakkında sunum yapan Irmak Dalgıç öncelikle kent hakkının ortaya çıkma ve gelişme evresinden bahsederek, kent hakkını diğer insan haklarıyla bütünsel olarak ele almanın önemini vurguladıktan sonra insan haklarının tarihçesi ele aldı. 

Üçüncü kuşak hakların ortaya çıkışı ve bu hak içinde değerlendirilen kent hakkından bahseden Irmak Dalgıç, Avrupa Kentsel Şartı ve bu bağlamda kent hakkının savunuculuğunu ve duyuruculuğunu yapmak üzere yayınlanan Ayrancım Gazetesi’nin öneminden bahsetti.

Etkinliğin sonunda katılımcılarla birlikte fotoğraf çektiren Ali Necati Koçak ve Irmak Dalgıç Ankara Dersi’nin sözcük bağışı çalışmasında ise üniversiteye bağışladıkları “KOMŞU”  sözcüğü karşılığında hazırlanan sözcük bağış belgesini aldılar.

Dediler zamanla hep çoğalırmış sevgiler

TBMM taş duvarlarından Portakal Çiçeği’ne kadar tırmanan Kuzgun Caddesi’nin Mesnevi Caddesi yukarısında kalan, bahçesi bakımlı ve çiçekli apartmanlarının birinde dillere destan bir şarkının öyküsü yaşanmış, sonra da ölümsüz Türk Sanat Müziği eserleri arasına girmiştir.

Fotoğraf Sanatçısı ve bürokrat Zeynel Yeşilay, şair-yazar İlter Yeşilay ve oğulları Volkan Yeşilay.

Bu şarkının şiiri/güftesi Kuzgun Sokağı’nda yaşayan şair-yazar İlter Yeşilay ile eşi fotoğraf sanatçısı Zeynel Yeşilay arasında evliliklerinin ilk yıllarında yaşanan bir tartışma sonucunda İlter Hanım tarafından yazılmıştır. Yeşilay çifti yıllar sonra bir gün hava kararmadan, Mesnevi sokaktan dönüp Kuzgun’daki evlerine kol kola giderken caddenin başındaki bir pastanede kahve için mola vermişler, birleştirilen masada sohbet koyulaşınca konu elbette o şarkıya gelmişti. Öyküsünü şöyle anlatmıştı İlter Hanım: 

Bu şiiri 1990 yılında daha yeni evliyken eşimle ilk kavgamızdan sonra yazdım. Çok genç bir yaşta evlendim, dolayısıyla henüz olgun davranmayı beceremiyordum. Eşimle ilk kavgamızda suç biraz bendeydi, epeyce üzülmüştüm. O zamanki aklımla aramızdaki her şeyin bittiğini sandım. Şiir defterimi alıp bu şiiri yazdım. Sonra o sayfayı yırtıp, yatak odasının kapısına yapıştırdım. Belki eve dönmez ama gelirse okusun beni affetsin diye. Geç bir vakitte eve döndü, bu şiiri okudu ve barıştık.”

Sonraki yıllarda Başbakanlığı döneminde Bület Ecevit’in Özel Kalem Müdürlüğü’nü yapacak olan, fotoğrafları ülkemizin uluslararası tanıtımlarında kataloglarda yer almış Zeynel Yeşilay’ın, kapıda okuyup gönlünü yumuşatan İlter Hanımın şiiri şöyledir: 

Dediler zamanla hep azalırmış sevgiler
Olsun bana seninle geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu? 
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?

Dediler ki gün gelir unuturmuş gidenler,
Olsun bana aşk dolu geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu? 
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?  

İlter Hanımın masumca “Olsun, bana seninle geçen yıllarım yeter” kabullenişinin boyun büküklüğü, “Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?” yakarışıyla sorgusu, genç bir kızın heyecandan yanaklarını allaştıran “Olsun, bana aşk dolu geçen yıllarım yeter” tevazusunun çarpıcılığı o kadar derinden etkilidir ki, Yeşilay ailesinde yenilenmiş bir yeni hayat başlatır. 

Şarkının bestecisi Bilge Özgen, Zeynel beyin arkadaşıdır. Buluşmalarında konu şiirlerden açılınca eşinin şiir yazdığına değindiğinde Bilge Özgen, İlter Hanımın şiirini merak eder, İlter Hanım bu şiiri telefonda okur. Etkilenen Bilge Özgen, “Kızım, ben bu şiiri besteledim bile.” diye büyük bir heyecan duyar. 

Zeki Müren, dönülmez akşamın ufkundayız diye başlayan Yahya Kemal Beyatlı’nın Rindlerin akşamı adlı şiiri için “bazı şiirler daha yazılırken bestenmiş gibidir.” derdi. İlter Yeşilay tanımında da ‘güfteler akılda kalıcı sloganlar içeren, dinleyicilere gönül rehberi olan, imgelerle, simgelerle edebî oyunları olmayan, anlaşılması zorlaştırılmayan, insanların hissedip de dile getiremeyecekleri en hassas noktasına kılavuzluk eden’ içerikte olmalıdır. Besteleneceği düşünülerek yazılmayan bu şiirin ünsüz ve ünlü harf yinelemeleri (aliterasyon-asonans) kendiliğinden kıvamlı bir ahenk taşımaktadır. O anki duyguların doğallığı dillerden düşmeyecek bir şarkıda ödüllenmiştir.  

Şarkı bestelenince başta Zeki Müren olmak üzere, bütün değerli sanatçılarımız tarafından seslendirilmiş, 1990 yılında Milliyet Gazetesi Yılın Şarkıları ve TRT müzik ödüllerini almıştır. Kuzgun Caddeli komşumuzun bu şarkısı her gün sayısız dost meclisindeki fasıllarda söylenmektedir. Bir gün elinde bir zarf Yeşilay’ların kapısını biri çalar. Zarfın içinde Zeki Müren’in gönderdiği bir sanat eserini yaratan kişinin, bu eserden doğan haklarının vefalı karşılığı bulunmaktadır.  

Ayrancı’da Kuzgun Sokağındaki komşularımız İlter&Zeynel Yeşilay ailesinden doğan bu şiir ve şarkı, sarsıntı geçiren bir evliliğin kurtarıcısı olarak imdada yetişmiş, dokunaklı etkin sözleriyle kavgaları yatıştırarak hizaya çeken bir iksir, bir ilaç olarak gönüllere dokunup şifalar vermeyi sürdürmektedir. 

İlter Yeşilay’ın Kuzgun Caddesi’nde evinde yazdığı Yağmur Taşı ve Aşk Vazgeçmez adlı romanları, Dediler Zamanla Azalarmış Sevgiler ve Zeytinin Tuzu adlı şiir kitapları bulunmaktadır, pek çok şiiri de bestelenmiştir. Uluslararası toplantılarda Türk edebiyatını ve şiirini anlatan konferanslar vermekte, seminerlere konuşmacı olarak katılmaktadır. 

Özellikle “Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?” mısrasının büyüsüyle her görüldüklerinde yeni evlenmiş imajı veren Yeşilay çiftinin, şimdi Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’nda görsel iletişim uzmanı olarak çalışan oğulları Volkan Yeşilay da bu şarkının bir imzası olmuştu. 

Ayrancı Kuzgun Sokaklı bu güzel ailenin tüm sanatsal etkinlikleri ve çalışmaları bilişim ağında bolca yer almaktadır. 

Mesnevi Sokak’ta o şarkının öyküsünü İlter&Zeynel Yeşilay’dan dinleyen Ayrancı komşularla birlikte.

Harita deyince aklınıza ne geliyor, harita kullanır mısınız?

Atlaslarla büyüyen bir nesildik, şimdi harita deyince hemen cep telefonumuza sarılıyoruz. Harita deyince aklınıza ne geliyor? Kimler ne haritası kullanıyor?

“Harita ve atlaslar benim için nostaljik objeler”

Elif Gürpınar

Artık harita kullanmıyorum, sadece kaybolduğumde beni hedef noktama götürsün diye çok nadiren baktığım bir şey. Yön algım da aşırı zayıf o yüzden haritadan ziyade telefonun navigasyonunu tercih ediyorum. Harita ve atlaslar benim için nostaljik objeler. Öğrenciliğimin ilk yıllarında ödevlerin vazgeçilmezi tabii ki harita ve atlaslardı ama  gelişen teknolojiyle birlikte sanıyorum onlar da yerlerini diğer pek çok şey gibi cep telefonlarına ve bilgisayarlara bıraktı.


“Google maps dışında bir haritam yok”

Kardelen Çelik

Harita deyince aklıma ilk gelen google maps oldu açıkcası 🙂 Teknolojinin bizi getirdiği nokta diyebiliriz… İkinci olarak atlas, üçüncü olarak piri reis ve son olarak komik olacak ama ilkokul geliyor aklıma yani coğrafya dersleri 🙂 Özetle harita kullanmıyorum, Google maps dışında bir haritam yok tabii eskiden ilkokulda vardı.


“Eskiden gideceğimiz yeri nasıl buluyorduk acaba?”

Özlem Ateş

Harita artık somut olarak göremediğimiz bir şey, okulda coğrafya hocasının üzerinde dünyayı anlattığı o şey yerini GPS sistemine bıraktı. Eskiden gideceğimiz yeri nasıl buluyorduk acaba? Bunların dışında harita deyince aklıma Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bir projesi olan Mor Harita geliyor. Mor harita uygulaması kenti kadınlar için daha güvenli hale getirmek motivasyonuyla ortaya çıkmış ama tüm kadınlar için işlevini yerine getirebiliyor mu emin değilim.


“Harita sıklıkla kullanıyorum”

Zerrin Vural

Harita deyince aklıma tanımak istediğim bölgenin coğrafi durumu geliyor. Harita sıklıkla kullanıyorum. Özellikle bir yerden bir yere gideceksem gideceğim bölgenin haritasına bakarak kendime yol çiziyorum.

Ayrancı’da günlük ihtiyaçlarınızı yürüme mesafesinde karşılayabiliyor musunuz?

“Herşeye ulaşmak mümkün”

Selin Engin

Evet, yiyecek ve onun gibi temel ihtiyaçlarda sorun yaşamamakla birlikte tuhafiye/teknik ihtiyaç gibi konularda problem yaşıyorum.Belki ben bilmiyorum nerelerde ne olduğunu o kadar ama bir esnaf haritası harika olurdu bence.

Ayrancı, ihtiyaç duyduğum her şeyi karşılayabildiğim ama daha da önemlisi sosyalleştiğim alanları da sağlayabilen bir semt

Elçin Öz

Ayrancı benim için, sınırları bugünkü kadar büyümemiş Ankara’nın merkez saydığım noktalarına (Kızılay, Tunalı) en yakın semtlerinden biri. Buralara yürüyüş mesafesinde olduğu kadar kendi içinde hayatımı sürdürmem için ihtiyaç duyduğum her şeyi karşılayabildiğim alışveriş mekânlarını ama daha da önemlisi sosyalleştiğim alanları (cafeleri, barları, restoranları, tiyatroları, yakın sinemaları, galerileri, atölyeleri, hatta Tarih Vakfı Ankara Şubesi, kitapçıları ile) da sağlayabilen bir semt. Üstelik halâ geçmişin güzel izlerini taşırken, yeninin de tadını çıkarabildiğimiz bir yer. Kentsel dönüşümün bu tadı daha fazla kaçırmamasını diliyorum.görmüyorum.

“Büyük mesafeler katetmiyorum” 

Arzu Özkan

Aslında Ayrancı dediğimiz zaman bana genelde çok uzak mesafeleri çağrıştıran cümleler geliyor.

Ama içinde yaşadığımız ya da bulunduğumuz zaman bir yerden başka bir yere giderken çok büyük mesafeler katetmiyorum ya da zaman harcamıyorum. On beş dakika belki uzun bile sayılır çünkü bana daha kısa geliyor.

Sanırım bunu yeni fark etmeye başladım ama burayı seviyorum.Sokakları insanı daha sakin hissettiriyor, daha güvende. Ağaçlarını seviyorum mesela, içinde barındırdıklarını derinlerinde bize anlatmaya çalıştığı şeyleri…

“Tüm ihtiyaçlarımızı mahalle esnafından karşılıyoruz”

Simin Say

Mahallede esnafların hepsine yürüme mesafesinde ulaşıyoruz ama açıkçası perdeci ya da avizeci hariç. Bunlar için sitelere gitmeyi tercih ediyorum. Sebeplerinden biri seçeneğin az olması ikincisi ise fiyat. Terziyi sadece tadilat için kullanıyoruz ama profesyonel terzimiz de Tunalı da aslında yine yürüme mesafesi. Ayrıca kuru temizleme, döşemeci, yorgan dikici yıkayıcı (evet hala eski tip yorgan kullanıyoruz), sakatatçı, kasap, mezeci, balıkçı, yüncü, kumaşçı, çekirdek kahve… hepsini mahalleden hallediyoruz. Çoookkkkk mecbur kalırsak AVM’ye gideriz, AVM sevmeyenlerdeniz zira.

Bir de bazen evdeki tadilat tamirat işleri için Bauhaus vb. yerlere, onu da eğer mahalledeki esnafta yoksa gideriz. O kadar ki Marmaris – Antalya’daki büyük yangınlara ihtiyaçları bile toptan almıştık esnafımızdan. Yahut pandemi başında siperlik yaparken yine esnafımız ihtiyaçlarımızın %90’ını getiriyordu. Yani evet biz yaklaşık tüm ihtiyaçlarımızı mahallemizden karşılıyor hem de esnafımızla hoş sohbetler ederek karşılıyoruz. 

“Ayrancı sakini olma hoşnutluğum biraz da bu husustan”

Önder Gökçe

Her şeye her an ulaşabilme özgürlüğü olan nâdir Ankara semtlerinden Ayrancı. Ayrancı sakini olma hoşnutluğum biraz da bu husustan, günlük ihtiyaçlarımı semt içinde kolaylıkla halledebilme rahatlığından geliyor. manavı, eczanesi, zincir marketi, fırını, terzisi muhitte oldukça fazla. İnanmayacaksınız ama “davul tozu” bile bulunabiliyor.

“Eksikleri var ama herşeye ulaşmak mümkün”

Sema Seymener

Evet 15 dakika içinde önce bankadan para çekip sonra kasap, manav, yufkacı gibi gerekli yerlere ulaşmak mümkün, pek de rahat oluyor. Ayrıca adım başı kafe, restoran, tostcu gibi yerlerde de mola verip çay içerek  mahalle dedikodusu yapma olanağı da sağlıyor. Ayakkabıcıyı unutmuşum, o da önemli bence. Eksikleri var olmasına var ama bir çırpıda söylemeyi beceremedim. Bir de Kızılay’a dolmuş olsaydı keşke.

“Ayrancı heryere çok yakın”

Ramazan Topoğlu

Kuzgun ile Mesnevi kavşağı yakınında oturuyoruz. Bolca bulunan marketlere, Yeşilyurt köşesindeki eczaneye, sağlık ocağına, fırına, her türlü tamirciye ve ihtiyaç duyulan dükkana 5-10 dakikada yürüyerek ulaşabiliyoruz. Hatta Meclis yanındaki işyerime yıllarca yürüyerek gidip geldim. Ulus’ta tiyatrolardan, sıhhiye Operadan çoğunlukla yürüyerek geldim. Ayrancı her yere her şeye yakın. Anıtkabir’e bile yaya gidilebiliyor.

İspanya’nın Xirivella kasabasının Belediye başkanı seçmenlerine akşam yemeğine gidiyor

Herşey Michel Montaner’in attığı bir tweet ile başlamış.

Her şey Xirivella kasabasının belediye başkanının Ekim ayında attığı bir tweet ile başlamış. “Akşam yemeğini senin evinde yemek istiyorum ve tatlıyı da ben getireceğim”.

Bu tweet sonrası Michel Montaner‘e ardı ardına akşam yemeği davetleri gelmiş ve haftanın çoğu gecesi seçmenlerini evlerinde ziyaret etmek için kapılarını çalmaya başlamış.

Montaner, Guardian Gazetesi’nden Madrid muhabiri Ashifa Kassam’a bu ziyaretlerine “Yanımda polis, koruma ordusu ve danışman olmadan, kapılarını çalıyorum ve merhaba ben belediye başkanıyım diyorum” şeklinde başladığını ifade ediyor.

Xirivella Belediye başkanı Michel Montaner, insanların beklentilerini daha iyi anlamak için çoğu gece davetli olduğu farklı bir aileyi evinde ziyaret ediyor.

“Komşulara sorun”

2015’ten beri İspanya’nın doğusundaki küçük Xirivella kasabasının belediye başkanı olan Michel Montaner, Mayıs ayında yapılacak belediye seçimleri öncesinde 31.000 nüfuslu kasabada seçmenlerin taleplerini daha iyi anlayabilme umuduyla bu inisiyatifi ortaya attığını ancak son haftalarda 60’tan fazla kişiyle çok farklı yemekler yedikten sonra, seçmenlerin sıkıntılarını ve sevinçlerini paylaşma heveslerine şaşırdığını belirtiyor.

Valensiya’nın Xirivella kasabasının belediye başkanı Michel Montaner’in 2023 Mart ayında yapılacak belediye seçimleri için hazırlanacak seçim programı için aklına bir fikir gelmiş: “komşulara sorun”. Belediye siyasetinde bir klasik gibi görünse de, bu toplantılar için farklı bir ortam seçmiş: katılmaya istekli olanların evinde bir akşam yemeği.

Montaner “benim için akşam yemeği aslında oldukça sembolik, çünkü genellikle sadece bir salata ve bir sandviç yerim. Ama önemli olan beni evlerine davet etmeleri” diyor. “Bir kez bu güven ve yakınlık ortamına girdiğimizde, duvarlar yıkılıyor ve insanlar gerçekten akıllarından geçenleri bana söylüyorlar” diye devam ediyor.

Programının izin verdiği ölçüde, Pazartesi, Cuma günleri arasında yaptığı programa, davetlere giderken yerel bir fırından tatlı alarak gidiyor. Bunda da adil davranmak için yerel pastane ve fırınları sıraya koymuşlar, her davete farklı birinden pasta veya tatlı seçerek saat 21.00’de kapıyı çalıyor.

Sizinle ve ailenizle Xirivella hakkında konuşmak istiyorum. Her konu ile ilgili sohbet edebiliriz” dediğini, sohbetin genellikle sabahın erken saatlerine kadar sürdüğünü belirtiyor.

Gençlerle barda buluşup tapas yiyor

Ev sahiplerinden bazılarının bölgede derin köklere sahip olduğunu, bazılarının ise Ukrayna veya Bulgaristan gibi ülkelerden göç ettiğini vurguluyor. Ev sahipleri tarafından keklik turşusundan domuz eti wellington‘a kadar çok çeşitli yemekler ikram edilse de geçenlerde yirmili yaşlarındaki bir grup onu bir bara götürüp tapas yemişler. Gelecek ay da bir rahiple randevusu olduğunu söylüyor.

Seçmenlerin söylediklerini dikkatle dinleyip notlar aldığını söyleyen başkan, konuşmalarda belediyeye ait spor salonunun genişletilmesi, konser alanları istekleri, yeşil alan, sokak cadde temizliği hakkında iyileştirme talepleri ve kibar eleştiriler de bulunulduğunu söylüyor ve dürüstçe eleştiri yapılmasını taktir ettiğini, sadece iyi şeyler duymanın gerçekleri yansıtmayacağını belirtiyor.

Yemek sırasında sohbet sadece belediye işleri ile ilgili olmayabiliyor. İnsanlar açık yüreklilikle kişisel, ailevi veya eğitimle ilgili sorunlarından da bahsediyorlar. 2015’den beri görevde olan Montaner yeni dönemde de adaylığa hazırlanıyor ve “dürüst olmak gerekirse, ne bulacağımı asla bilmiyorum ama gerçekten harika ailelerle tanıştım” diyor.

Belediye başkanının ev ziyaretleri bölge sakinleri arasında çok popüler olduğu için Montaner’in yemek takvimi Mart ayına kadar tamamen dolmuş.

Tek başına, korumasız, danışmansız yaptığınız bu ziyaretlerden korkmuyor musunuz diyenlere, bu akşam yemeklerinin İspanya’da hakim olan siyasi kutuplaşmalardan arınmış olduğunu, endişe duyulmaması gerektiğini belirterek “İspanya’daki 8.600 belediye başkanının ayda bir kez bir komşunun evinde akşam yemeğine gittiğini hayal edin, gerginliği, öfkeyi azaltır ve insanlar temsilcilerini gerçekten tanır” diyor.