ABD’nin eski büyükelçiliği ne olacak?

“Semtin dokusunu bozar”

Dilek Metin Sert (49)

Sanat Tarihçi/Kültür Sanat Direktörü

Semtin dokusunu bozar diye düşünüyorum. Trafik artık genel bir sorun Ankara’da. Toplu taşıma konusu ne yazık ki oturtulamadı, bundan sonra da düzeleceği konusunda soru işaretlerim var. Dolayısıyla orada bir otel, hastane vb. yapılması elbette olumsuz anlamda çok etkileyecektir mahalleyi.

“Herşey oldu bittiye getiriliyor, Ayrancı için kaygı verici bir durum”

Hüseyin Kalkan (33)

Esnaf

Ayrancı’nın bilinirliği açısından bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Zaten Ayrancı, Ankara’nın en önemli yerlerinden birisi. Kendine has bir oturumu, kendine has bir toplumu var. O yüzden bilinirlik açısından Ayrancı’ya bir katkı sağlamaz. 

Altyapı sorununa gelince, altyapısının kaldırmayacağı çok aşikar. Bir anda Ayrancı’ya hiç ait olmayan bir hareketliliğin mahallemizin altyapısınca sorunsuz kabul edilmesi çok olası değil. Bir sürü yeni problemle uğraşmak zorunda kalacağız.

Trafik zaten Ayrancı için –ara sokaklar dahil olmak üzere– çok büyük bir problem. Ana caddelerde zaten yoğun bir trafik var. Ulaşım altyapısı anlamında çok büyük yeni problemler getirir.

Bunun öncelikle iyice bir hesaplanıp ondan sonra projelendirilmesi gerekirdi. Ama maalesef ülkede her şeyde olduğu gibi bu konuda da bir plansızlık var. Her şey oldu bittiye getiriliyor.

Böyle önemli bir arazinin satışının bile çok sonradan ortaya çıkması, bir şeylerin el altından yapıldığını gösteriyor. Ayrancı için kaygı verici tabii ki. Rant uğruna bütün yeşil alanlar talan ediliyor. Biz isteriz ki orada sosyal bir ortamın sağlanabileceği, insanların vakit geçirebileceği bir kültür merkezi, bir konser alanı gibi şeyler yapılsın.  Ama tabii ki yine halka bir şey sormuyorlar.

“Ayrancı’ya yeni sorunlar ekleyeceği kesin”

Tülay Kılıç (51)

Ayrancı’nın zaten birçok sorunu var, bunlara yenileri eklenir. Trafik iyice kitlenir, otobüs gelecek, taksi gelecek diye günümüz beklemekle geçer.

Birincisi trafik sorunu, ikincisi o büyüklükteki bir yerin gürültüsü açısından olumsuz bir etkisi olacağı kesin. Ayrancı bir emekli semti. Buranın düzenini bozacak.

Yani buraya çok hitap etmez öyle bir şey bence. Buradaki insanlar yolda zor yürüyoruz. Yollar dar, kaldırımlar dar. Güven hastanesi bile burada otopark sorununu artırdı. Bu büyüklükteki bir yer Ayrancı’yı kilitler.

“Kesinlikle çok katlı kullanıma açılmamalı”

Can Çokçalışkan (51)

Veteriner hekim

Olumsuz etkiler, bu alanın kamuya ait bir park, yeşil alan olması gerekirdi. Ancak bir kişiye satıldığı ortaya çıktı. Kesinlikle çok katlı otel, konut ya da hastane olmaması gerekir. Bulunduğu yerin halka açık, ağaçları ve yeşil alanı korunmuş, düşük katlı restoran, kafe vb. olarak kullanılmasını isteriz.

“Arsa sahibinin sözünü tutmasını beklerim”

Çiğdem Tiftikçi (44)

Fizik Öğretmeni

Bu arazi Atatürk Bulvarı ile Ayrancı sınırında bir doğal bariyer görevi görüyor, alçak katlı yapılar doğal habitata müsade ediyor ve içinde, berisinde, gerisinde onlarca kuş türünün yaşamasına imkan sağlıyor. Sadece güven hastanesinin bile trafiğe, park yerine nasıl bir yük oluşturduğunu bizzat tecrübe ettik. Arazi sahibinin “Ayrancı’nın dokusuna zarar vermeyecek bir yapı üretme” sözünü tutmasını isterim. Az katlı konutlar ve bol yeşillik benim hayalim..

“Trafiği ve ulaşımı felç eder”

Ceren S. (23)

Mühendis

Otel gereksiz, hastane olursa zaten yoğun olan trafiği ve ulaşımı daha da felç eder. Zaten yakında Bayındır ve Güven Hastaneleri var.

Ayrancım Derneği, Ankara Bilim Üniversitesi’ne konuk oldu

Ayrancım Derneği, çalışmalarını anlatmak üzere Ankara Bilim Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Dekanı Prof. Dr. Özlem Erdoğdu Erkaslan’ın yönetimindeki “Ankara Dersi”ne konuk oldu. Dernek başkanı Ali Necati KoçakSemt Dernekleri ve Ayrancım Derneği” başlığında, genel sekreter Irmak Dalgıç ise “Kent Hakkı ve Ayrancım Gazetesi” başlığında sunum yaptılar. 

Ayrancım Derneği başkanı Koçak, Ayrancı semtinin tarihinden ve yapısından bahsederken Ankara’daki semt dernekleri arasında kuruluşunda “kent hakkı” konusunda savunuculuk yapmak gibi bir amacı önlerine koyan tek dernek olduğundan bahsetti. Ayrancı semtinden bahsedilirken “buralar eskiden hep bağlıktı” cümlesinden yola çıkarak Ayrancı semtini, bağları ve derelerini anlattı. Şimdilerde unutulmaya yüz utan Kavaklı Dere, Hoş Dere ve Dikmen Deresi arasındaki Ayrancı semtinin gelişmesini ve bugün gündemde tutmaya çalıştıkları kent kültüründen bahsetti.

Kent hakkı ve bu bağlamda Ayrancım Gazetesi hakkında sunum yapan Irmak Dalgıç öncelikle kent hakkının ortaya çıkma ve gelişme evresinden bahsederek, kent hakkını diğer insan haklarıyla bütünsel olarak ele almanın önemini vurguladıktan sonra insan haklarının tarihçesi ele aldı. 

Üçüncü kuşak hakların ortaya çıkışı ve bu hak içinde değerlendirilen kent hakkından bahseden Irmak Dalgıç, Avrupa Kentsel Şartı ve bu bağlamda kent hakkının savunuculuğunu ve duyuruculuğunu yapmak üzere yayınlanan Ayrancım Gazetesi’nin öneminden bahsetti.

Etkinliğin sonunda katılımcılarla birlikte fotoğraf çektiren Ali Necati Koçak ve Irmak Dalgıç Ankara Dersi’nin sözcük bağışı çalışmasında ise üniversiteye bağışladıkları “KOMŞU”  sözcüğü karşılığında hazırlanan sözcük bağış belgesini aldılar.

Dediler zamanla hep çoğalırmış sevgiler

TBMM taş duvarlarından Portakal Çiçeği’ne kadar tırmanan Kuzgun Caddesi’nin Mesnevi Caddesi yukarısında kalan, bahçesi bakımlı ve çiçekli apartmanlarının birinde dillere destan bir şarkının öyküsü yaşanmış, sonra da ölümsüz Türk Sanat Müziği eserleri arasına girmiştir.

Fotoğraf Sanatçısı ve bürokrat Zeynel Yeşilay, şair-yazar İlter Yeşilay ve oğulları Volkan Yeşilay.

Bu şarkının şiiri/güftesi Kuzgun Sokağı’nda yaşayan şair-yazar İlter Yeşilay ile eşi fotoğraf sanatçısı Zeynel Yeşilay arasında evliliklerinin ilk yıllarında yaşanan bir tartışma sonucunda İlter Hanım tarafından yazılmıştır. Yeşilay çifti yıllar sonra bir gün hava kararmadan, Mesnevi sokaktan dönüp Kuzgun’daki evlerine kol kola giderken caddenin başındaki bir pastanede kahve için mola vermişler, birleştirilen masada sohbet koyulaşınca konu elbette o şarkıya gelmişti. Öyküsünü şöyle anlatmıştı İlter Hanım: 

Bu şiiri 1990 yılında daha yeni evliyken eşimle ilk kavgamızdan sonra yazdım. Çok genç bir yaşta evlendim, dolayısıyla henüz olgun davranmayı beceremiyordum. Eşimle ilk kavgamızda suç biraz bendeydi, epeyce üzülmüştüm. O zamanki aklımla aramızdaki her şeyin bittiğini sandım. Şiir defterimi alıp bu şiiri yazdım. Sonra o sayfayı yırtıp, yatak odasının kapısına yapıştırdım. Belki eve dönmez ama gelirse okusun beni affetsin diye. Geç bir vakitte eve döndü, bu şiiri okudu ve barıştık.”

Sonraki yıllarda Başbakanlığı döneminde Bület Ecevit’in Özel Kalem Müdürlüğü’nü yapacak olan, fotoğrafları ülkemizin uluslararası tanıtımlarında kataloglarda yer almış Zeynel Yeşilay’ın, kapıda okuyup gönlünü yumuşatan İlter Hanımın şiiri şöyledir: 

Dediler zamanla hep azalırmış sevgiler
Olsun bana seninle geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu? 
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?

Dediler ki gün gelir unuturmuş gidenler,
Olsun bana aşk dolu geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu? 
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?  

İlter Hanımın masumca “Olsun, bana seninle geçen yıllarım yeter” kabullenişinin boyun büküklüğü, “Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?” yakarışıyla sorgusu, genç bir kızın heyecandan yanaklarını allaştıran “Olsun, bana aşk dolu geçen yıllarım yeter” tevazusunun çarpıcılığı o kadar derinden etkilidir ki, Yeşilay ailesinde yenilenmiş bir yeni hayat başlatır. 

Şarkının bestecisi Bilge Özgen, Zeynel beyin arkadaşıdır. Buluşmalarında konu şiirlerden açılınca eşinin şiir yazdığına değindiğinde Bilge Özgen, İlter Hanımın şiirini merak eder, İlter Hanım bu şiiri telefonda okur. Etkilenen Bilge Özgen, “Kızım, ben bu şiiri besteledim bile.” diye büyük bir heyecan duyar. 

Zeki Müren, dönülmez akşamın ufkundayız diye başlayan Yahya Kemal Beyatlı’nın Rindlerin akşamı adlı şiiri için “bazı şiirler daha yazılırken bestenmiş gibidir.” derdi. İlter Yeşilay tanımında da ‘güfteler akılda kalıcı sloganlar içeren, dinleyicilere gönül rehberi olan, imgelerle, simgelerle edebî oyunları olmayan, anlaşılması zorlaştırılmayan, insanların hissedip de dile getiremeyecekleri en hassas noktasına kılavuzluk eden’ içerikte olmalıdır. Besteleneceği düşünülerek yazılmayan bu şiirin ünsüz ve ünlü harf yinelemeleri (aliterasyon-asonans) kendiliğinden kıvamlı bir ahenk taşımaktadır. O anki duyguların doğallığı dillerden düşmeyecek bir şarkıda ödüllenmiştir.  

Şarkı bestelenince başta Zeki Müren olmak üzere, bütün değerli sanatçılarımız tarafından seslendirilmiş, 1990 yılında Milliyet Gazetesi Yılın Şarkıları ve TRT müzik ödüllerini almıştır. Kuzgun Caddeli komşumuzun bu şarkısı her gün sayısız dost meclisindeki fasıllarda söylenmektedir. Bir gün elinde bir zarf Yeşilay’ların kapısını biri çalar. Zarfın içinde Zeki Müren’in gönderdiği bir sanat eserini yaratan kişinin, bu eserden doğan haklarının vefalı karşılığı bulunmaktadır.  

Ayrancı’da Kuzgun Sokağındaki komşularımız İlter&Zeynel Yeşilay ailesinden doğan bu şiir ve şarkı, sarsıntı geçiren bir evliliğin kurtarıcısı olarak imdada yetişmiş, dokunaklı etkin sözleriyle kavgaları yatıştırarak hizaya çeken bir iksir, bir ilaç olarak gönüllere dokunup şifalar vermeyi sürdürmektedir. 

İlter Yeşilay’ın Kuzgun Caddesi’nde evinde yazdığı Yağmur Taşı ve Aşk Vazgeçmez adlı romanları, Dediler Zamanla Azalarmış Sevgiler ve Zeytinin Tuzu adlı şiir kitapları bulunmaktadır, pek çok şiiri de bestelenmiştir. Uluslararası toplantılarda Türk edebiyatını ve şiirini anlatan konferanslar vermekte, seminerlere konuşmacı olarak katılmaktadır. 

Özellikle “Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?” mısrasının büyüsüyle her görüldüklerinde yeni evlenmiş imajı veren Yeşilay çiftinin, şimdi Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’nda görsel iletişim uzmanı olarak çalışan oğulları Volkan Yeşilay da bu şarkının bir imzası olmuştu. 

Ayrancı Kuzgun Sokaklı bu güzel ailenin tüm sanatsal etkinlikleri ve çalışmaları bilişim ağında bolca yer almaktadır. 

Mesnevi Sokak’ta o şarkının öyküsünü İlter&Zeynel Yeşilay’dan dinleyen Ayrancı komşularla birlikte.

Harita deyince aklınıza ne geliyor, harita kullanır mısınız?

Atlaslarla büyüyen bir nesildik, şimdi harita deyince hemen cep telefonumuza sarılıyoruz. Harita deyince aklınıza ne geliyor? Kimler ne haritası kullanıyor?

“Harita ve atlaslar benim için nostaljik objeler”

Elif Gürpınar

Artık harita kullanmıyorum, sadece kaybolduğumde beni hedef noktama götürsün diye çok nadiren baktığım bir şey. Yön algım da aşırı zayıf o yüzden haritadan ziyade telefonun navigasyonunu tercih ediyorum. Harita ve atlaslar benim için nostaljik objeler. Öğrenciliğimin ilk yıllarında ödevlerin vazgeçilmezi tabii ki harita ve atlaslardı ama  gelişen teknolojiyle birlikte sanıyorum onlar da yerlerini diğer pek çok şey gibi cep telefonlarına ve bilgisayarlara bıraktı.


“Google maps dışında bir haritam yok”

Kardelen Çelik

Harita deyince aklıma ilk gelen google maps oldu açıkcası 🙂 Teknolojinin bizi getirdiği nokta diyebiliriz… İkinci olarak atlas, üçüncü olarak piri reis ve son olarak komik olacak ama ilkokul geliyor aklıma yani coğrafya dersleri 🙂 Özetle harita kullanmıyorum, Google maps dışında bir haritam yok tabii eskiden ilkokulda vardı.


“Eskiden gideceğimiz yeri nasıl buluyorduk acaba?”

Özlem Ateş

Harita artık somut olarak göremediğimiz bir şey, okulda coğrafya hocasının üzerinde dünyayı anlattığı o şey yerini GPS sistemine bıraktı. Eskiden gideceğimiz yeri nasıl buluyorduk acaba? Bunların dışında harita deyince aklıma Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bir projesi olan Mor Harita geliyor. Mor harita uygulaması kenti kadınlar için daha güvenli hale getirmek motivasyonuyla ortaya çıkmış ama tüm kadınlar için işlevini yerine getirebiliyor mu emin değilim.


“Harita sıklıkla kullanıyorum”

Zerrin Vural

Harita deyince aklıma tanımak istediğim bölgenin coğrafi durumu geliyor. Harita sıklıkla kullanıyorum. Özellikle bir yerden bir yere gideceksem gideceğim bölgenin haritasına bakarak kendime yol çiziyorum.

Ayrancı’da günlük ihtiyaçlarınızı yürüme mesafesinde karşılayabiliyor musunuz?

“Herşeye ulaşmak mümkün”

Selin Engin

Evet, yiyecek ve onun gibi temel ihtiyaçlarda sorun yaşamamakla birlikte tuhafiye/teknik ihtiyaç gibi konularda problem yaşıyorum.Belki ben bilmiyorum nerelerde ne olduğunu o kadar ama bir esnaf haritası harika olurdu bence.

Ayrancı, ihtiyaç duyduğum her şeyi karşılayabildiğim ama daha da önemlisi sosyalleştiğim alanları da sağlayabilen bir semt

Elçin Öz

Ayrancı benim için, sınırları bugünkü kadar büyümemiş Ankara’nın merkez saydığım noktalarına (Kızılay, Tunalı) en yakın semtlerinden biri. Buralara yürüyüş mesafesinde olduğu kadar kendi içinde hayatımı sürdürmem için ihtiyaç duyduğum her şeyi karşılayabildiğim alışveriş mekânlarını ama daha da önemlisi sosyalleştiğim alanları (cafeleri, barları, restoranları, tiyatroları, yakın sinemaları, galerileri, atölyeleri, hatta Tarih Vakfı Ankara Şubesi, kitapçıları ile) da sağlayabilen bir semt. Üstelik halâ geçmişin güzel izlerini taşırken, yeninin de tadını çıkarabildiğimiz bir yer. Kentsel dönüşümün bu tadı daha fazla kaçırmamasını diliyorum.görmüyorum.

“Büyük mesafeler katetmiyorum” 

Arzu Özkan

Aslında Ayrancı dediğimiz zaman bana genelde çok uzak mesafeleri çağrıştıran cümleler geliyor.

Ama içinde yaşadığımız ya da bulunduğumuz zaman bir yerden başka bir yere giderken çok büyük mesafeler katetmiyorum ya da zaman harcamıyorum. On beş dakika belki uzun bile sayılır çünkü bana daha kısa geliyor.

Sanırım bunu yeni fark etmeye başladım ama burayı seviyorum.Sokakları insanı daha sakin hissettiriyor, daha güvende. Ağaçlarını seviyorum mesela, içinde barındırdıklarını derinlerinde bize anlatmaya çalıştığı şeyleri…

“Tüm ihtiyaçlarımızı mahalle esnafından karşılıyoruz”

Simin Say

Mahallede esnafların hepsine yürüme mesafesinde ulaşıyoruz ama açıkçası perdeci ya da avizeci hariç. Bunlar için sitelere gitmeyi tercih ediyorum. Sebeplerinden biri seçeneğin az olması ikincisi ise fiyat. Terziyi sadece tadilat için kullanıyoruz ama profesyonel terzimiz de Tunalı da aslında yine yürüme mesafesi. Ayrıca kuru temizleme, döşemeci, yorgan dikici yıkayıcı (evet hala eski tip yorgan kullanıyoruz), sakatatçı, kasap, mezeci, balıkçı, yüncü, kumaşçı, çekirdek kahve… hepsini mahalleden hallediyoruz. Çoookkkkk mecbur kalırsak AVM’ye gideriz, AVM sevmeyenlerdeniz zira.

Bir de bazen evdeki tadilat tamirat işleri için Bauhaus vb. yerlere, onu da eğer mahalledeki esnafta yoksa gideriz. O kadar ki Marmaris – Antalya’daki büyük yangınlara ihtiyaçları bile toptan almıştık esnafımızdan. Yahut pandemi başında siperlik yaparken yine esnafımız ihtiyaçlarımızın %90’ını getiriyordu. Yani evet biz yaklaşık tüm ihtiyaçlarımızı mahallemizden karşılıyor hem de esnafımızla hoş sohbetler ederek karşılıyoruz. 

“Ayrancı sakini olma hoşnutluğum biraz da bu husustan”

Önder Gökçe

Her şeye her an ulaşabilme özgürlüğü olan nâdir Ankara semtlerinden Ayrancı. Ayrancı sakini olma hoşnutluğum biraz da bu husustan, günlük ihtiyaçlarımı semt içinde kolaylıkla halledebilme rahatlığından geliyor. manavı, eczanesi, zincir marketi, fırını, terzisi muhitte oldukça fazla. İnanmayacaksınız ama “davul tozu” bile bulunabiliyor.

“Eksikleri var ama herşeye ulaşmak mümkün”

Sema Seymener

Evet 15 dakika içinde önce bankadan para çekip sonra kasap, manav, yufkacı gibi gerekli yerlere ulaşmak mümkün, pek de rahat oluyor. Ayrıca adım başı kafe, restoran, tostcu gibi yerlerde de mola verip çay içerek  mahalle dedikodusu yapma olanağı da sağlıyor. Ayakkabıcıyı unutmuşum, o da önemli bence. Eksikleri var olmasına var ama bir çırpıda söylemeyi beceremedim. Bir de Kızılay’a dolmuş olsaydı keşke.

“Ayrancı heryere çok yakın”

Ramazan Topoğlu

Kuzgun ile Mesnevi kavşağı yakınında oturuyoruz. Bolca bulunan marketlere, Yeşilyurt köşesindeki eczaneye, sağlık ocağına, fırına, her türlü tamirciye ve ihtiyaç duyulan dükkana 5-10 dakikada yürüyerek ulaşabiliyoruz. Hatta Meclis yanındaki işyerime yıllarca yürüyerek gidip geldim. Ulus’ta tiyatrolardan, sıhhiye Operadan çoğunlukla yürüyerek geldim. Ayrancı her yere her şeye yakın. Anıtkabir’e bile yaya gidilebiliyor.

İspanya’nın Xirivella kasabasının Belediye başkanı seçmenlerine akşam yemeğine gidiyor

Herşey Michel Montaner’in attığı bir tweet ile başlamış.

Her şey Xirivella kasabasının belediye başkanının Ekim ayında attığı bir tweet ile başlamış. “Akşam yemeğini senin evinde yemek istiyorum ve tatlıyı da ben getireceğim”.

Bu tweet sonrası Michel Montaner‘e ardı ardına akşam yemeği davetleri gelmiş ve haftanın çoğu gecesi seçmenlerini evlerinde ziyaret etmek için kapılarını çalmaya başlamış.

Montaner, Guardian Gazetesi’nden Madrid muhabiri Ashifa Kassam’a bu ziyaretlerine “Yanımda polis, koruma ordusu ve danışman olmadan, kapılarını çalıyorum ve merhaba ben belediye başkanıyım diyorum” şeklinde başladığını ifade ediyor.

Xirivella Belediye başkanı Michel Montaner, insanların beklentilerini daha iyi anlamak için çoğu gece davetli olduğu farklı bir aileyi evinde ziyaret ediyor.

“Komşulara sorun”

2015’ten beri İspanya’nın doğusundaki küçük Xirivella kasabasının belediye başkanı olan Michel Montaner, Mayıs ayında yapılacak belediye seçimleri öncesinde 31.000 nüfuslu kasabada seçmenlerin taleplerini daha iyi anlayabilme umuduyla bu inisiyatifi ortaya attığını ancak son haftalarda 60’tan fazla kişiyle çok farklı yemekler yedikten sonra, seçmenlerin sıkıntılarını ve sevinçlerini paylaşma heveslerine şaşırdığını belirtiyor.

Valensiya’nın Xirivella kasabasının belediye başkanı Michel Montaner’in 2023 Mart ayında yapılacak belediye seçimleri için hazırlanacak seçim programı için aklına bir fikir gelmiş: “komşulara sorun”. Belediye siyasetinde bir klasik gibi görünse de, bu toplantılar için farklı bir ortam seçmiş: katılmaya istekli olanların evinde bir akşam yemeği.

Montaner “benim için akşam yemeği aslında oldukça sembolik, çünkü genellikle sadece bir salata ve bir sandviç yerim. Ama önemli olan beni evlerine davet etmeleri” diyor. “Bir kez bu güven ve yakınlık ortamına girdiğimizde, duvarlar yıkılıyor ve insanlar gerçekten akıllarından geçenleri bana söylüyorlar” diye devam ediyor.

Programının izin verdiği ölçüde, Pazartesi, Cuma günleri arasında yaptığı programa, davetlere giderken yerel bir fırından tatlı alarak gidiyor. Bunda da adil davranmak için yerel pastane ve fırınları sıraya koymuşlar, her davete farklı birinden pasta veya tatlı seçerek saat 21.00’de kapıyı çalıyor.

Sizinle ve ailenizle Xirivella hakkında konuşmak istiyorum. Her konu ile ilgili sohbet edebiliriz” dediğini, sohbetin genellikle sabahın erken saatlerine kadar sürdüğünü belirtiyor.

Gençlerle barda buluşup tapas yiyor

Ev sahiplerinden bazılarının bölgede derin köklere sahip olduğunu, bazılarının ise Ukrayna veya Bulgaristan gibi ülkelerden göç ettiğini vurguluyor. Ev sahipleri tarafından keklik turşusundan domuz eti wellington‘a kadar çok çeşitli yemekler ikram edilse de geçenlerde yirmili yaşlarındaki bir grup onu bir bara götürüp tapas yemişler. Gelecek ay da bir rahiple randevusu olduğunu söylüyor.

Seçmenlerin söylediklerini dikkatle dinleyip notlar aldığını söyleyen başkan, konuşmalarda belediyeye ait spor salonunun genişletilmesi, konser alanları istekleri, yeşil alan, sokak cadde temizliği hakkında iyileştirme talepleri ve kibar eleştiriler de bulunulduğunu söylüyor ve dürüstçe eleştiri yapılmasını taktir ettiğini, sadece iyi şeyler duymanın gerçekleri yansıtmayacağını belirtiyor.

Yemek sırasında sohbet sadece belediye işleri ile ilgili olmayabiliyor. İnsanlar açık yüreklilikle kişisel, ailevi veya eğitimle ilgili sorunlarından da bahsediyorlar. 2015’den beri görevde olan Montaner yeni dönemde de adaylığa hazırlanıyor ve “dürüst olmak gerekirse, ne bulacağımı asla bilmiyorum ama gerçekten harika ailelerle tanıştım” diyor.

Belediye başkanının ev ziyaretleri bölge sakinleri arasında çok popüler olduğu için Montaner’in yemek takvimi Mart ayına kadar tamamen dolmuş.

Tek başına, korumasız, danışmansız yaptığınız bu ziyaretlerden korkmuyor musunuz diyenlere, bu akşam yemeklerinin İspanya’da hakim olan siyasi kutuplaşmalardan arınmış olduğunu, endişe duyulmaması gerektiğini belirterek “İspanya’daki 8.600 belediye başkanının ayda bir kez bir komşunun evinde akşam yemeğine gittiğini hayal edin, gerginliği, öfkeyi azaltır ve insanlar temsilcilerini gerçekten tanır” diyor. 

Ankara’da toplu taşıma ücretsiz olabilir mi?

“Keşke mümkün olsa ama ulaşımın kamulaştırılmasını pek mümkün görmüyorum”

Merve Büyüktaş 

Bir vatandaş olarak son dönemde gelen zamlar hakkındaki düşüncem tabii ki olmaması yönünde. Mansur Yavaş’ın zam olmaması kararı halk için belediyecilik yaptığının bir göstergesiydi. Fakat özel sektör baskısını da maalesef haksız bulmak imkansız çünkü benzin vb. enerji ürünlerine de çok ciddi zamlar geldi. Ürünler zamlandıkça hizmetler de zamlanıyor, hizmetler zamlandıkça asgari ücret zammı konuşuluyor. Bu şekilde sonsuz bir döngü oluşuyor, bu döngünün kırılması enflasyonun düşürülmesi ile mümkün ancak. Gerçekçi ekonomik çözümler yapılması gerekiyor yoksa bu haliyle bu süreci devam ettirmek imkansız hale gelecektir. 

Belediyeyi zorlamak tabii doğru değil ama günümüz şartlarında artık mecbur oluyor yukarıda da belirttiğim gibi. Keşke ortak bir noktada buluşulabilseydi. Hizmeti alanları yani vatandaşı düşünmek bir belediye için çok güzel bir davranış ama aynı zamanda hizmet sağlayıcı da zamlardan etkileniyor, en azından bu kadar yüksek olmasa bile iki tarafı da ortada buluşturacak bir zam daha iyi olabilirdi. Ankara’da güzel bir ulaşım ağı var. Otobüsün gitmediği yerlere de ulaşım gelse keşke… Ama içinde bulunduğumuz ekonomik düzen ulaşımın kamulaştırılmasına imkan veremez diye düşünüyorum. 

Ulaşım temel haklardan biri bence. Kamulaşsa ve ücretsiz olsa gerçekten çok güzel olur. Bugün Ankara’da gidiş geliş olmak üzere iki yol ücretiyle ulaşım mümkün. Ama İstanbul gibi yerlerde ulaşım masrafı çok daha büyük oluyor. İnsanlar aldıkları her ürün, attıkları her adım, ödedikleri her fatura için çok yüksek vergiler ödüyor. Bu vergiler ulaşım için belediyelere bütçe olarak -en azından bir kısmı- geri dönebilir. Böylece ulaşım ücretsiz olabilir. Tabii çok büyük masraflar ve paralardan bahsettiğimizi unutmamak gerekir. Ulaşım ücretsiz olması için maliyetlerinde düşük olması gerekir. Bugün için yaşadığımız Türkiye’de ücretsiz ulaşımı pek mümkün görmüyorum.

“Toplu taşıma ücretsiz olamaz”

Murat Sönmezdoğru:

Yüzde 44 zam yapıldığını biliyorum. Şimdi ben 65 yaş üzeri olduğum için ücretsiz biniyorum. Toplu taşıma ücretsiz olamaz, cüzi de olsa ödemeleri lazım. Ben memnunum bu hattı kullanıyorum, özel otobüsler de belediye de iyi çalışıyor.

“Öğrenci için 50 kuruş, halk için de 1 lira gibi cüzi bir fiyat olabilir” 

Deniz Hanım: 

Ayrancı sakiniyim. Zamlardan çok etkilendim. Ben öğrenciyim, bayağı düşündürüyor beni. Kent hakkı olarak ulaşımın ücretsiz olması gerektiğini düşünüyorum tabii. En azından öğrenci için 50 kuruş, halk için de 1 lira gibi cüzi bir fiyat olabilir. İsterim tabii neden ücretsiz olmasın. Otobüslerin çok kalabalık olması gibi bir sıkıntı var. 427 nolu hattı kullanıyorum, bu hat diğer otobüslere göre o kadar kalabalık olmuyor. Diğer kullandığım otobüsler sıkış tıkış. Minibüs pahalı olduğu için öğrenci indirimi olmadığı için kullanmıyorum.

“Ücretsiz taşıma hayal değil”

Selda Onurlu

Ben Anıttepe’den Ayrancı’ya işe geliyorum. Önceden iki minibüse binerek geliyordum, işe geç kalınca da taksiye biniyordum. Artık tek vasıtaya binebilmek için yürümeye başladım. Üstelik Anıttepe ile Ayrancı birbirine çok uzak mesafeler değil ama belediye otobüs seferi olmadığı için ulaşımı zor oluyor. Belediye toplu taşımayı tamamen kendisi sağlamalı bence. Ücretsiz taşıma ise hayal değil aslında. Ülkemizde otobüsün sıfıra yakın ücretlendirildiği örnek bir belediye vardı; Tunceli Ovacık’ta bedava taşıma yapılıyor. Tunceli’de ise çok ucuza yapılıyor. Yani istenince mümkün olabiliyor.

Ayrancı Antika Pazarı’ndan haberdar mısınız?

“Pazardan mektup alırım, bir de kitap. Ayrancı pazarına gitmesem mektup toplamak aklıma gelmezdi”

Hakan Kaynar – Tarihçi 

Antika pazarına eğer unutmazsam, gidiyorum. Bazen unutsam da Ahmet veya bir başkası telefon eder, hatırlarım. Ya mektup gelmiştir ya borcum kalmıştır. Çünkü ben pazardan mektup alırım, bir de kitap. Antikayla işim olmaz. Pazarın benim hayatımdaki yeri de bu yüzden önemli. Yıllar önce bir akşam vakti, tezgahların çoğu kalkmış, Turan Tanyer’le geziyoruz. Bir tezgah gördük. Üzerinde yüzlerce zarf. Ben bir kaçının içindeki mektupları okudum. Turan Bey’e baktım. Başını salladı. Sonra hepsini aldım. O gün bugündür mektup alırım. Kime kime yazmış, ünlü mü değil mi, nereden nereye, kaç yılından. Bunların hiç önemi yok. Görünce alıyorum. Saymadım ama sanırım yüz bine filan yaklaşmıştır. Koleksiyonculuk değil benim yaptığım. Kendi arşivimi kendim kuruyorum. Tarih yapacağım bu mektuplardan, bakalım, ileride, umarım, inşallah.

Pazar uzun vadede kurulduğundan beri şüphesiz Ayrancı’ya bir şeyler katmıştır. Hem çok az olsa da son on senede açılan bir kaç sahaf dükkanında da antikacı da etkisi var elbette. Umarım sayıları da artar. Bir semtin ne kadar dükkanı, kahvesi, lokantası varsa o kadar iyi. Yoksa otel gibi olur, sabah çıkar akşam geliriz. Mesela geçen hafta bir lokantada, iki ayrı arkadaşımla karşılaştım. Ayak üstü muhabbet tazeledik. Pazar’ı da bu yüzden seviyorum. Bazen aylardır görmediğim eş dostla orada karşılaşıyorum. Ama pazar biraz genişlemeli. Öbür yarısında organik sebzavat satılıyor, in cin top oynarken bu taraf karınca yuvası gibi. Birileri ön ayak olsa da, bir hafta sonu da böyle esnafın değil de amatörlerin tezgah kurduğu bir Pazar olsa. İsteyen ıskartaya çıkardığı kıyafetlerini satsın isteyen gönlünden çıkan eski kartpostal koleksiyonunu. Maksat insanlar karşılaşsın, benim gibi. Ayrancı pazarına gitmesem mektup toplamak aklıma gelmezdi.

“Antika Pazarı nedeniyle Ayrancı’dan haberdar olan insanlar var”

Berrin Güngördü (57), Sanatçı 

Antika pazarına unutmadığımda gidiyorum. Çok keyif veriyor yaşanmışlıklarla karşılaşmak.

Pazar için bir çok semtten insan Ayrancı’ya geliyor. Pazarla Ayrancı’dan haberdar olan insanlar var. Organik pazar da bu kategoride

Artık semtimiz çok yaşlandı. Yeni nesil yani çocuklar eskileri elden çıkarıyorlar. Hatta evleri de satıyorlar. Öyle olunca antikacılar da artıyor olabilir. Pazarın etkisi var mı bu duruma pek emin olamadım.

“Ben almaktan çok gezmeyi seviyorum”

Nilgün Eyinç

Antika pazarına pandemiden önce gidiyordum. Ama 2 senedir gitmiyorum. Meraklıları için güzel bir yer…Ben almaktan çok gezmeyi seviyorum…Ayrancı’ya ne tür katkısının olduğunu tam olarak bilemedim şimdi ama meraklı arkadaşlarım çok onlarla görüşmek için orda göazlemecide buluşuyordum bazen…Antika dükkanlarının ayrancıda çoğalmasının sebebinin pazar olduğunu sanmıyorum…çünkü antikaya talep her yerde arttı bence…

“Antika pazarı Ayrancı’nın havasını değiştiriyor”

Ayçin Çetiner (39) Devlet Opera Balesinde Makyöz

Antika Pazarı’na çok sık gidemiyorum. Çok beğeniyorum. Gidip gezmekten zevk alıyorum.

Pazar Ayrancıya havasını değiştirecek kadar güzel bir hava katıyor.  Varlığı AVM kültürü dışına çıkma konusunda da güzel bir alternatif sunuyor.

Ayrancı’ya başka antikacıların açılması konusunda çok olumlu etkisi oldu. Ayrancı Antika pazarında  herkese, her keseye ve hemen her ilgi alanına hitap eden eserleri, ürünleri bulmak mümkün. Hatta Koleksiyonerlerin de buluşma noktası olmuş.

“Her ayın ilk pazar günü için severek takip ettiğimiz bir etkinlik”

Enes Yaşlı

Pazar her ayın ilk pazarı son 4-5 aydır artık düzenli bir etkinlik haline geldi benim ve partnerim için severek takip ettiğimiz bir etkinlik.

Pazarın Ayrancı’da kurulması ile diğer semtlerden hatta farklı şehirlerden insanların birleşme noktası haline geliyor ve bu Ayrancı’nın çeşitli renklerin toplandığı bir semt olmasını sağlıyor.

Ankara’daki en büyük antika pazarına yakın yerlerde antika uzerine dükkanlar olması aslında bu pazarı da destekler nitelikte.

“Seviyor ama mesafeli duruyorum Antika Pazarı ile”

Tanju Gündüzalp

Cebeci Antika Pazarı’na giderdim, o kapanınca koptum biraz, Ayrancı Antika Pazarı’na bir kez ve 20-30 dakika gitmişliğim var.

Anadolu Medeniyetler Müzesi arşivine arkadaşımın indirdiği bir gün, 1000 yıl önceki insanların dokunduğu bir esere bakma/dokunma şansını elde ettiğimde düşündüklerim sebebiyle Antika pazarlarını önemserim. Zamanın ve geçmişin devamı olmamız hasebiyle değerlidir bir başkasının yaşam izleri barındıran her nesne, her eşya. Ayrıca yeni ürün yerine kullanılmış ürünün yeniden kullanım dolaşımına sokulmasını savunan ve destekleyenlerdenim.

Ancak, romantizm ile tarihin arasına bir çizgi koyarak yaşamayı savunanlardan olarak, seviyor ama mesafeli duruyorum Antika Pazarı ile.

Ayrancı, (Aydınlıkevler hariç) Konya-Samsun asfaltının içinde kalan merkez eski Ankara’nın önemli istasyonlarından. Ve hala temas, dayanışma, (görece) komşuluğun sürdüğü bir semt. “Neo-liberal ve vahşi yeni”nin yok etme eylemine yeni başladığı, hala arka bahçeleri, mütevazi mekanları duran bir semt. Antika pazarının da bu yarı-korunmada payı olduğunu düşünenlerdenim.

Büyük kentlerde ulaşım ve zaman kaybının artık tüm sosyolojide önemsendiğini bildiğim için, Pazar, Ayrancı’nın (ve yakın semtlerin) yaşayanları ve antika (seramik, alternatif üretimler) dükkanlarının temas edenlerinin ortaklaşması sebebiyle etkili olduğunu düşünüyorum.

“Birkaç saatliğine de olsa geçmişe büyülü bir yolculuk yapmak isterseniz mutlaka tavsiye ederim”

Ceren Özkaya

Bizim gibi antikaseverleri, yıllardır Türkiye’nin birçok ilinden antikacılarla buluşturan harika bir pazar. Her stant kendine özgü ve büyüleyici. Mobilyalar, pirinç şamdanlar, abajurlar, porselen fincan takımları ve oyuncaklardan tutun da eski film afişlerine kadar birçok ürünü görebilirsiniz. Ben 17 yaşımdan beri plak koleksiyoneriyim o yüzden pazardaki ilk durağım plak standları oluyor. Birkaç saatliğine de olsa geçmişe büyülü bir yolculuk yapmak isterseniz mutlaka tavsiye ederim. Küçük de bir tavsiye vereyim, amacınız sadece gezmek değil alışveriş yapmaksa, olabildiğince erken saatte gidin. Her zaman en güzel parçalar sabahın erken saatlerinde satılır.

“Pazara gelirken amacım bir şeyler satın almak değil aslında gezmeye geliyorum”

Serkan Aktaş

Ayrancı Antika Pazarı çeşitlilikle dolu bir pazar. Eryaman’da ikamet ediyorum ancak Ayrancı Antika Pazarı her kurulduğunda gelmeye çalışıyorum. Pazara gelirken amacım bir şeyler satın almak değil. Eğer hoşuma giden bir şey olursam satın alıyorum aslında gezmeye geliyorum. Retro ve vintage ürünler hoşuma gidiyor. Profesyonel bir antika sevdalısı değilim. Bu sebeple özellikle takip ettiğim bir stant olmuyor. Ayrancı Antika Pazarı hem profesyonel olarak antika sevenlere hem de benim gibi retro ve vintage ürünler sevenlere hitap eden, çeşitlilikle dolu bir pazar.

“Gelmenizi şiddetle tavsiye ederim”

Oğuzhan Özaydın

Küçük yaşta başladığım bir tutkudur ve her zaman yaşıtlarımın garibine giderdi. Sanki sadece 40 yaş üstü gidebilirmiş gibi… Ama şimdi bakıyorum da 20’li yaşların popüler bir aktivitesi olmuş halde. Ayrancı Antika Pazarına gidince resmen huzur buluyorum ve koleksiyonuma koleksiyon katıyorum. Evimde yer kalmadığı için satışına başladım, hobim bir nebze yeni bir meslek haline dönüştü. Oradaki esnaflar, köşedeki gözlemeci teyzeler tam bir aile ortamı. Gelmenizi şiddetle tavsiye ederim. Geçmişinize dokunacak ve duygulandıracağının da garantisini verebilirim.

“İçinde bir yerlerde bir yaşanmışlık, bir hatıra barındıran her şeye ilgi duyuyorum”

Gamzegül Kızılcık

Antika Pazarının kurulduğunu uzun yıllardır biliyorum, iş sebebiyle çok sık zaman ayıramasam da antika pazarı büyük bir tutku benim için. Eski eşyalara ve eski günlere olan özlemim Antika Pazarında tavan yapıyor. Bazen eski fotoğrafların içinde kayboluyorum, bazen o pirinç bibloların arasına karışıyorum. İçinde bir yerlerde bir yaşanmışlık, bir hatıra barındıran her şeye ilgi duyuyorum. Herkes geleceğe kalmak ister; kimi acılarıyla kalır, kimi eşyalarıyla, kimi fotoğraflarıyla… Gezerken gezerken fark ediyor insan, bazen ne kadar acıklı da olsa bu objeler geçmişten geleceğe iz bırakmak değil mi? Antika pazarının semtimizde de kuruluyor olmasını büyük şans olarak değerlendiriyorum. Umarım bu kültüre sahip çıkabiliriz ve yaşatırız.

Katkı sunanlara teşekkürler!

Ayrancı Semt Meclisi ne yapmalı, nasıl çalışmalı?

“Ayrancı içinde barındırdığı her şeyle dayanışmaya örnek olabilecek bir semt”

Ayşegül Dalgıç

Ben Ayşegül. Ayrancı Semt Meclisi yürütme kurulu üyesiyim. Ankara’da mahalle kültürünü yaşatan sayılı semtten biri olan Ayrancı için bir semt meclisinin kurulması çok sayıda mahallelinin katılımı ile gerçekleşti. Bu durum benim şaşırdığım bir şey olmadı. Çünkü Ayrancı içinde barındırdığı her şey itibarıyla böyle bir dayanışmaya örnek olabilecek bir semt. Yaşadığımız mahalleyi her bakımdan  bir bütün haline getirmemiz çok önemli. Bu noktada elimizde bulundurduğumuz değerlerin de üzerine katarak eşitlikçi, çevreye ve birbirine duyarlı, dayanışmayı ilke edinmiş bir Ayrancı yaratmak güzel günlerin ilk adımı olabilir. 

“Ayrancı semt sakinleri olarak hep birlikte yürüyeceğiz”

Cevriye Akpoyraz

Semt meclisleri halkın yerel yönetim ve karar süreçlerine katılım sağlanması, semtlerin birikim ve potansiyelinin örgütlenerek yaşam kalitesinin yükselme mahalle, komşuluk bilincinin geliştirilmesi, sosyal-kültürel, bilimsel ve demokratik gelişme olanağının sağlanması, dayanışma ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi amacıyla kentin sosyal, ekonomik çevreyle ilgili sürdürülebilirliğinin, sorunların çözümlerinin geliştirildiği, ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu yönetim anlayışına dayalı Ayrancı semt sakinlerinin katılımlarıyla kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde olmalarını hedefleyen ve gönüllük esasına dayalı bir yapı olarak kurulmuştur. Bu yapının içinde olmaktan büyük bir onur duyuyorum. Biliyorum ki, Ayrancı semt sakinleri olarak bu yolda hep birlikte yürüyeceğiz.

“Biz çok büyük bir aileyiz”

Serap Agu

10 yıldır Ayrancı da oturuyorum ve birkaç yıldır da Ayrancı esnafıyım. Semt meclisimizin kurulacağını duyduğumda çok sevindim. Semtimiz için neler yapılır, neler değişir veya düzeltilir hep birlikte yapacağız. Biz çok büyük bir aileyiz. Küçük adımlarla etkili izler bırakacağımıza inanıyorum.

“Semt meclisine öncülük edenlerin duyarlılığını ve ciddiyetini görüyoruz”

Seviye Ardıç Çelik – Güvenevler Mahallesi Muhtarı

Ayrancı’da semt meclisi kuruluyor haberini ilk Ayrancım Derneği başkanı Ali Necati Koçak’tan duymuştum. Ayrancım Derneği’nin semtle ilgili çalışmalar konusunda istekli olduklarını görüyordum. Sonrasında Ahmet Uçar’ın meclis çalışmaları için gayretini gördüm. Bu arkadaşlar belirli bir duyarlılığı ve ciddiyeti olan arkadaşlar. Daha çok sevindim. Güvenevler mahallesi muhtarlığı olarak semt meclisinin kuruluşunu sakinlerimize duyurduk. Semt meclisinin yurttaş duyarlılığını geliştireceğini düşünüyorum.

“Mahallelerin farklılıklarını ve kendilerini özgün kılan değerlerini öne çıkarabilmeliyiz”

Gizem Salman

“Sanat ve Tasarım, kent ile daha derin ilişkiler kurarak kültürü genişleten itici bir kuvvet”

Günümüzde, kent yönetimleri de kendi girişimci politikalarını izleyerek küresel alanda kendilerine yer edinme arayışına girmişlerdir. Bu arayış küçük yerleşimler için farklı bir yol izleme gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Mahalleler farklılıklarını bir tanınma nesnesi haline getirerek kendilerini özgün kılan değerlerini ön plana çıkarabildikleri ölçüde birer cazibe merkezi haline gelebilirler. Bu arayış, Ayrancı’nın kendine özgü karakterinin sürdürülebileceği ve aynı zamanda sakinlerinin yaşamaktan zevk alabileceği daha iyi bir çevreye sahip olacağı bir yaşantı yaratmak amacı ile bir araya gelen Ayrancı Semt Meclisi’ne önemli görevler yüklüyor. Sanat ve tasarımı kent ile daha derin ilişkiler kurarak kültürü genişleten, kentlileşmeyi ve doğurduğu problemleri araştıran ve eleştiren bir itici kuvvet olarak tanımlıyorum. 

“Farklı yaş ve meslek gruplarından oluşan yürütme kurulu beni umutlandırdı”

Irmak Dalgıç

Ayrancı mahalle olmanın kriterlerinden çoğuna hala sahip bir yer. Bu açıdan mahalle kültürü hala devam ediyor. Aynı zamanda semtimizin nüfusu son dönemde oldukça artmış durumda ve önceleri sadece yaşlı nüfusun ikamet ettiği bir yerken şimdi gençlerin de fazlasıyla tercih ettiği bir yer haline geldi. Bu değişimler semtimizde birlikte yaşam fikrini organize edecek bir kuruma İhtiyacı ortaya çıkardı. 

Hem katılımcılık hem ortaklaşma açısından semt meclisleri gereklidir. Gerçi bir derneğimiz var zaten Ayrancım Derneği ama yerelde böyle çalışmaların artması önemli. O açıdan Ayrancı Semt Meclisi’nin tüm semt sakinlerini kapsayıcı şekilde ve yerel demokrasi anlayışını geliştirerek çalışma yürüteceğini düşünüyorum. Kent konseyi ile uyumlu çalışma yürütecek farklı yaş ve meslek gruplarından oluşan yürütme kurulu da beni umutlandırdı. Hem semt meclisimize hem semt sakinlerimize iyi çalışmalar diliyorum.

“Semt meclisimiz daha büyük katılımlar gerçekleştirecektir”

Güldane Tenç / Aziziye Mahallesi Muhtarı

Mahallemizin de içinde bulunduğu Ayrancı semtimiz de meclis kurulması beni mutlu etti. Semt Meclisiyle ilgili çalışan arkadaşları önceden de tanıyordum. Bu arkadaşlar Ayrancım derneğinden de güzel çalışmalar yapan arkadaşlar. Ayrancı Meclisi çalışmalarına ben de aktif olarak katıldım. Semt Meclisimizle Ayrancıda daha büyük katılımlar gerçekleşeceğine inanıyorum.

“Ayrancı Semt Meclisi kocaman bir ekip ruhuyla kuruldu”

Nurten İşçi / Güzeltepe Mahallesi Muhtarı

Ayrancı Mahallesi, Aziziye Mahallesi, Güvenevler Mahallesi, Güzeltepe Mahallesi, Remzi Oğuz Mahallesi olmak üzere beş Mahallenin de içinde bulunduğu, Ayrancı Semt Meclisi kuruldu. Başlangıç itibariyle gayet ciddi, özverili, hevesli bir çalışmaya şahit olduk. A’ dan Z’ ye emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Hayırlı ve uğurlu olsun. Semt yaşamında Çankaya İlçemizin ve komşuluk bilincinin geliştirilmesi, haklarımızın  hukuk çerçevesinde korunması, yeniliklere ve gelişmelere açık şekilde, çevre duyarlılığı,  yardımlaşma ve dayanışma, bir birimizi dinleme, yanlış işleri sorma, sorgulama, duyarlı olma, yerel yönetim ilkelerini projelendirme hepimizin ortak noktası olmalı. Umutluyum çünkü Ayrancı Semt Meclisi ülkemizden ve Dünya’dan haberdar olan, dinamik, çalışkan, gözleri ışıl ışıl bakan genç ekip arkadaşlarımızdan oluştu. Burada kocaman bir ekip ruhu var. Gurur duydum. 2022 yılında, değişim ve yeni başlangıçlar dileğiyle… 

“Ayrancı Lgbti+lar için de güvenli bir semte dönüşüyor”

Anjelik Kelavgil

Semt Meclisi’nin kurulmuş olmasını Ayrancı açısından önemli buluyorum, bir ihtiyacın karşılandığını düşünüyorum böylece. Ayrancı’da yaşamayı seviyoruz, Ayrancı’yı seviyoruz ve sevdiğimiz bir yerde bir arada söz üretmek, sorunlarımıza ihtiyaçlarımıza beraber çözümler bulmak yaşadığımız yeri hepimiz için daha yaşanır kılıyor. Bu sayede Ayrancı hepimiz için güvenli bir semte dönüşüyor. Bu açıdan bakıldığında Lgbti+ların Ayrancı’da yaşıyor ya da çalışıyor olması bir tesadüf değil. Ancak bu Ayrancı’yı Lgbti+lar açısından dikensiz gül bahçesi kılmıyor. Semt Meclisi çalışmalarının ve bu çalışmalarda yer almanın dikensiz gül bahçesine giden yolda önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Umarız Ayrancı’da yaratacağımız örnek gelişerek tüm ülkeye yayılır.

Semt Meclisi’nin gündemi: “Değiştirmek”

Ali Somel

Bir gün sabah kalkıyoruz. Kahvaltılık almaya gittiğimizde markette pahalılık duvarına çarpmadan evimize dönebiliyoruz. Yandaki kafeye kahve içmeye oturuyoruz, komşu masada falanca müteahhittin dönüşüme girecek filanca binaya göz diktiğinin konuşulmayacağını biliyoruz. Kamucu ulaşım sistemiyle araç trafiği kaosu çözülmüş, sokakta çocuklarımız oynarken içimiz rahat. Kir pas içinde kağıt toplayanları görüp vicdanımız sızlamıyor, çünkü belediye hepsini çoktan istihdam etmiş, insani koşullarda çalışıyorlar. Yaşlı komşumuz kronik sağlık sorunları için özel hastaneye para bayılmak veya şehir hastanesine gitmek zorunda kalmıyor artık; işletme olmaktan kurtulmuş sağlık ocağında ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Parklar, gençlerin hep beraber takım sporları yapabilecekleri şekilde donatılmış; geçerken voleybol maçlarını seyredip heyecanlanıyoruz… Bana kalırsa bu koşullar altında kurulan bir Semt Meclisi, Semti “daha iyileştirmeyi” doyasıya konuşuyor oluyordu. Ancak bugünkü koşullarımız başka. Bu yüzden şimdi kurulan Semt Meclisi’nin gündemi daha ciddi: “Değiştirmek”. Rantın tehdit ettiği kamusal mekanlara sahip çıkmak, bunlar için yerel yönetimlerden talepkar olmak, zora düşenle dayanışmak, insanca yaşam koşulları için hep beraber mücadele etmek… Semt Meclisi, semt halkının bu amaçlarla yan yana geldiği, örgütlü hareket etmeyi öğrendiği bir yer olmalı. Ayrancı’da Semt Meclisi’nin ilk toplantısı bu yönden umut vericiydi. Yolu açık olsun!

“Yaşlılarla ilgili çalışmalar yapılsın”

Rengin Arünal

İhtiyaç sahipleri belirlensin, yaşlılarla ilgili çalışmalar yapılsın. Mesela pandemi döneminde yardıma gerçekten ihtiyacı olan yaşlılar gördüm. Alışverişleri yapılabilir, sağlıkla ilgili götürülüp getirilecek yerlerde yardımcı olunabilir. Güzel okuyan, ihtiyacı olan çocuklara burs sağlanabilir.  Çocuklar için oyun evleri açılabilir. Hayvanlarla ilgili bir şey yapılabilir. Sokak köpeklerine çok karşı bir mahalle, o konuda bir çalışma yapılabilir. Kediler zaten mahallenin efendisi 🙂

Eski binalar yenilenirken bütün ağaçların kesilmesine ne diyorsunuz?

Ayrancı size göre yeşil bir semt mi?

“Mahallede rantsal dönüşüme izin verilmemeli”

Ali Somel

Ayrancı’ya taşınalı bir buçuk yıl oldu. Şehir merkezine yakın olduğu halde sakin ve yeşilliğini korumuş bir semt olması nedeniyle eşimle tercih ettik. Ancak geldiğimizden beri evlerin eski olması gerekçesiyle yıkılıp yerine mahallenin dokusuna uygu olmayan yapılar yapıldığına şahit oluyoruz. Bazı binaların ufak da olsa yeşil alanları korunmuş, bazıları ise direk otoparka dönüştürülmüş. Mesela bizim evimiz ile komşu evler arasında daracık bir bahçe alanı var, fakat oradaki ağaçlar öyle güzel büyümüş ki evde perdeleri açınca karşı binayı görmüyoruz bile. Ayva ağacı var, ayvaları seyrediyoruz, saksağanların seslerini duyuyoruz. Şimdi bu dokunun yerine rezidans tarzı binalar yapılıyor. Bizimkisi gibi küçük ekosistemler oluşturmuş bahçelerin yerini çimle suni yeşillendirmeler alıyor. Tamam Ayrancı’da bir otopark sorunu da var ancak bu bir şehir planlaması ve kamucu ulaşım politikası sorunu. Araç fetişizmiyle bu iş çözülmez! Kentsel dönüşüm alanlarındaki inşaatların görgüsüzlüğü de canımızı sıkıyor. Şili meydanına giderken Kuveyt Caddesinin üzerinde bitmek bilmeyen böyle bir inşaat var, aylardır parka giderken ya çocuğumuzun başına ya geçen arabaların üzerine inşaat malzemesi düşecek diye korku geçiriyoruz. Sonuç olarak mahallede rantsal dönüşüme izin verilmemeli. Bu konuda yerel yönetime sorumluluğunu hatırlatmak için mahalleli örgütlenmeli.

“Müteaahit daha çok kar etmek için ağaç kesiyor, bu durumun kanunla durdurulması lazım”

Sedef Demirel

Bazı binalar çok eskidi değişmesi zorunlu ama müteaahit daha çok kar etmek için evlerin bahçelerini de kullanıyor. Bu durumun kanunla durdurulması lazım. Ben 1963 yılından beri Yeşilyurt Sokak’ta oturuyorum. Bu sokak tamamen bahçeli villa idi. Komşuluk ilişkileri çok nezihti. Esnafımızda çok iyiydi, şimdi de durur birkaçı. Çiçekçimiz, yorgancımız, taksimiz, saatçimiz. Sokaktaki küçük villalar 79-80’lerden itibaren yıkılıp apartman yapılmaya başlandı. Belediyenin de hiç ilgisi yok, sokaklar pis, çöplük içinde. Kırık dökük yollar.  Ayrancımız çok güzel bir semtti, güvenliydi, saygılıydı insanlar birbirine. Apartmanlar arttıkça yozlaştı çoğu şey ama bazı şeyler korunuyor yine de.

“Bahçelerdeki bu ağaçları, eski sakinlerin yaşamlarına, mahalleye ve doğaya verdikleri müthiş önemin ve saygının kanıtı olarak görmekteyim”

Neriman Saygılı

Ayrancı’nın çok güzel ve çeşitli ağaçları var. Özellikle ön ve arka bahçelerinde. Yol kenarlarına da zamanın belediyesi tarafından çeşitli fidanlar dikilmiş. Şimdi çoğu ulu birer ağaç olarak duruyor. Ben bahçelerdeki bu ağaçları, eski sakinlerin yaşamlarına, mahalleye ve doğaya verdikleri müthiş önemin ve saygının kanıtı olarak görmekteyim. Belediye yetkilileri de zamanında çok ilgili olmalılar ki sokakları bol bol her türden ağaçla donatmışlar. Geçen yıllar pek çok şeyi de yıpratmış aynı eski bağ evleri gibi. Mahalle kültürü erozyona uğramış, bencillik yükselmiş. Kente saygı yerini para, pul hırsına bırakmış. İnsanlar birbirini sevmiyor artık. Sevginin azaldığı bir yerde doğa sevgisinden bahsedebilir misiniz? Dosta verilen değer araca verilen öneme dönüşmüş. Geçer akça para, pul oldu. İnsanlar aslında kaybettikleri öz saygılarını parlak şatafatlı arabaların içine sığınarak arıyorlar.

“Yeni binaların önü çim yapılıyor zaten”

İlyas Kantarcı

Ben 1971’den beri burada yorgancı dükkanı işletiyorum. Binalar çok eskidi ve zeminleri sakat. Yenilenmeleri gerekiyor. Bahçelere de zararı yok bence. Yeni yapılan apartmanların önleri çim yapılıyor zaten.

“4 senedir mahalledeyim, ben bile kesilen ağaçlar gördüm”

Bengül Şenler

Henüz 4 senedir bu mahallede oturuyorum. Ben bile bu süre zarfında binalar uğruna ağaçların kesildiğini gördüm. Ağaçları yok etmemeleri gerekiyor. Ben şahsen ağaçlardan yanayım. Ne kadar çok ağacımız olursa o kadar sağlığımız olur.

“Ayrancıdaki binalar rant nedeniyle yıkılıyor”

Ayşegül Erk

21 yıldır Ayrancılıyım. Ağaçların azalmasından çok mutsuz oluyorum. Ben aslında kentsel dönüşümün zorunlu olmadığına inanıyorum. Ayrancıdaki binaların yıkım nedenleri eskimesinden kaynaklı değil, rant nedeniyle yıkıldıklarına inanıyorum. Mahalledeki binalar müteahhite verilip yıkıldıkça tüm o güzel bahçeler de yok edilmiş oluyor.

“Kentsel dönüşüm nedeniyle ağaçların yok edilmesini belediye engellemeli”

Kaan Dorukçetin

Ben 1960 yılında Hoşdere Caddesi, 50 numaralı Radar Apartmanı’nda dünyaya geldim. Geçmişte Tirebolu ve Yazanlar Sokak’ta da oturdum. Şimdi ise Paris Caddesi’nde oturuyorum. Radar Apartmanı’ndaki evimiz kentsel dönüşüme girince oradan ayrılmak zorunda kaldım, sattık evi mecburen. Gerçekten bu çok üzücü bir şey. Ayrancımız’da zaten çok az olan bu yeşil bahçeler, sokaklardaki ağaçlar, kentsel dönüşümden dolayı yok ediliyor.  Bununla ilgili belediyenin düzenleme yapıp bu soruna bir çözüm getirmesi gerekir.

“Kentsel dönüşüm evleri küçültüyor, küçük evler de mahallenin yapısını değiştiriyor”

Muzaffer Tunç (Kuaför)

Ben yaklaşık 50 yıldır bu mahallede kuaförlük yapıyorum. Ayrancıdaki evler çok eskidi. Bunların yenilenmesi gerekiyor mutlaka. Kentsel dönüşümden yanayım ama ev sahiplerinin evlerinin küçülmesi sorun yaratıyor ve 1+1 evlerin ortaya çıkması da mahalle yapısını değiştiriyor. Bunların önüne geçmek için apartmanların bir kat yükseltilmesi gerekiyor. Tabii ki bu arada civardaki ağaçlar da kesiliyor maalesef. Bu da başlı başına bir sorun. Gölge yapacak ağaç kalmıyor.

“Söz konusu inşaat olduğu zaman tüm yönetimler yeşil alan aleyhine tavır alıyorlar” 

Ali E.

Büyüdüğüm Eskişehir’nden de şahit olduğum gibi kentsel dönüşüme giren o güzel iki-üç katlı evlerin ön bahçeleri otopark girişi yapılarak yok edildi. Ayrancı’da da benzer bir süreç işliyor. Söz konusu inşaat olduğu zaman tüm yönetimler yeşil alan aleyhine tavır alıyorlar. Partiler üstü bir durum var. Kanun yapıcı ve yöneticilerin tutum alması gerekiyor. Biraz da kültür meselesi bu aslında. Atatürk’ün Yalova’da tek bir ağacı kestirmemek için evi yerinden taşımasını örnek olarak veriyorlar ama uygulamada bu hassasiyet örnek alınmıyor. Pandemi’de bahçelerin ne kadar önemli olduğu tekrar fark edildi aslında. Mahalle sakinleri o bahçelerde nefes aldılar. Ayrancı’yı tercih etmemizin nedenlerinden birisi de kent içinde vaha gibi olması. Betondan ibaret bir mahallenin hiçbir anlamı ve avantajı yok. Bu bahçelerin önemi çok büyük.

“Oturduğum sokakta iki tane bahçeli bina vardı, oturan aileler toplaşır çay içerdi. Şimdi tek bir ağaç bırakmadılar”

Metin Sert (67 yaşında)

Mahalleyi bekleyen en büyük tehlike kentsel dönüşüm. Birbirine benzeyen tuhaf ve soğuk görünümlü evler mahallemizin dokusunu bozmakta. Oturduğum sokakta iki tane böyle bina yapıldı son yıllarda. Tek bir ağaç bırakmadılar. Oysa eski hallerinde çok güzel ağaçlar vardı. Hele de arka bahçesi çok yeşildi. Apartmanda oturan aileler beraber toplaşır çay içer, sohbet ederlerdi. Çocuklar oyun oynardı. Şimdi buz gibi beton oldu. Otopark yaptılar. Bir de önlerine göstermelik çim koydular yeşil alan diye. İçler acısı görünüm. Hiç uymuyor Ayrancıya. İnsanlar evlerini neden yıkıyorlar hiç anlamadım. Her şey maddiyat olmuş.