Gluten-Free pazarı: Nasıl ele alınmalı, sağlığımızı nasıl etkiliyor?

Gluten, buğday, çavdar ve arpa gibi tahıllarda bulunan ve toplam protein içeriğinin yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan bir protein türüdür. Buğday ise, yaklaşık 9 bin 500 yıl önce Akdeniz bölgesinde, insanların avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik tarıma geçmeye başladığı “Neolitik Devrim”in bir parçası olarak insan beslenmesi ile tanıştırıldı. Bugün dünya çapında buğday üretiminin 723 milyon ton olduğu tahmin ediliyor. Buğday ve türevlerinin günümüzdeki en yaygın kullanım şekilleri ekmek, makarna, pizza ve tahıl gevreği gibi gıdalar. Özellikle Türkiye’nin içerisinde bulunduğu coğrafya buğdayı temel besin kaynağı olarak yüzlerce yıldır kullanmakta.

Tarihsel olarak uzun yıllardır hayatımızda olsa da günümüzde herkesin kendinden şüphe ettiği Çölyak hastalığı, gluten yiyerek tetiklenen bir bağışıklık reaksiyonun sonucu; vücudun kendi bağışıklık sistemi glutene karşı savaş açar, gluten içeren yiyecekleri yediklerinde bağırsaklarda ve vücudun diğer kısımlarında iltihaplanma ve hasar gelişir. Bu durum otoimmün bir hastalıktır ve ömür boyu sürer. Türkiye’de nüfusun yüzde 1’inin bu duruma sahip olduğu tahmin edilmektedir. Ancak sadece yüzde 10’unun tanı aldığı bilinmektedir. Bu hastalık durumunda kişinin glutensiz diyet uygulaması vücudundaki enflamasyonu azaltır. Çölyak hastası kişilerin gluteni tamamen hayatından çıkartarak sıkı bir diyet yapması gerekir. 

Peki glüteni, Çölyak hastalığı olmayan insanların da hayatından çıkarması gerektiği nasıl yayıldı?

Çölyak hastalığı olmayan kişilerde gluten free beslenmeyi destekleyecek ve kişilerin kilo vermesindeki asıl suçlu olarak gösterebilecek 2013 yılında yayınlanan sadece bir makale var. Ancak bu makalenin yanı sıra David Perlmutter tarafından yazılan “tahıl beyin”, “buğday göbeği” ve “beyin ve bağırsak” kitapları glutensiz beslenmeyi popüler hale getirdi.

Yayınlanan bu kontrollü hayvan deneyinde, 175 erkek fareyi 4 farklı gruba ayırdılar ve sekiz hafta boyunca farklı diyetle beslediler. Bir gruba standart kontrol diyeti, ikinci gruba yüzde 4,5 buğday glüteni eklenmiş diyet, üçüncü gruba obeziteyi indüklemek için yüksek yağlı bir diyet ve dördüncü gruba yüzde 4,5 buğday glüteni ve yüksek yağlı diyet verildi. Diyet bileşimleri hakkında glutenli ve glutensiz olması dışında herhangi bir bilgi verilmedi. 

Bu çalışmadaki bulgular glutenin kilo alımını ve inflamasyonu desteklediği yönündeydi. Fakat bu çalışmada farelerin kullanılması ve diyet içeriğinin verilmemesi diyetin tekrar edilmesini ve insanlara uygulanabilmesini sınırlandırmakta. Bu makalede yapılan deney bir hayvan çalışması olduğu için insanlara tamamen uyarlanması doğru değil. Daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğu bir gerçek. 

Günümüzde aslında çölyak hastası olmayan kişilerin glutensiz beslenmesi, besin yetersizliklerine, bağırsak sorunlarına (yetersiz lif alımına bağlı) ve psikolojik baskıya neden olmakta. Bu gıdalara ulaşımın kolay olması çölyaklı hastalar için iyi olabilir fakat bu tarz gıdaların maddi anlamda yüksek fiyatlara satılması birçok çölyak hastasının durumunu zorlaştırmakta çünkü sağlıklı bireylerin aksine bir miktara kadar tolere edebiliyor olsalar da bu durumun sonucunda hayati tehlike yaşayabilirler.

“Asıl sorun vücudun yüksek glisemik indeksli gıdalara karşı oluşturduğu yüksek insülin üretimi”

Genel anlamda inflamasyona bakacak olursak karbonhidrat konusunda sağlıklı bireylerde (çölyak hastası olmayan kişilerde) inflamasyona neden olabilecek karbonhidrat kaynakları; rafine karbonhidratlar. Rafine etme (öğütme) işlemi sırasında kaybolan kepek ve tohum, mineraller, vitaminler, fitokimyasallar ve diyet lifi açısından zengin. Bu yüzden rafine karbonhidratlar öğütme işlemi esnasında tüm bu biyoaktif bileşenleri kaybederler ve bu durum tahılların glisemik indeksini arttırır. Rafine karbonhidrat tüketimini azaltarak tam tahıl tüketimini arttırmak infalamasyonu azaltacaktır. Buradaki asıl sorun gluten değil vücudun yüksek glisemik indeksli gıdalara karşı oluşturduğu yüksek insülin üretimi.

Tahıllarla ilgili çarpıcı bir çalışma da Aune ve arkadaşlarının yaptığı meta analiz çalışması. Burada ortaya konulan, tam tahıllı gıdaları tüketmenin ölüm riskini şu oranlarda azalttığı: 

Koroner kalp hastalığı %19
İnme%14 
Kalp damar hastalığı%29
Kanser (herhangi bir tür)%15
Solunum yolu hastalığı%22
Bulaşıcı hastalıklar%26
Diyabet%51
Herhangi bir nedenle ölüm%17

Eğer gluten intoleransınız olduğunu düşünüyorsanız hayatınızdan gluteni çıkartmadan önce mutlaka bir doktora görünün. Sadece şişkinlik hissettiğiniz için bir besin grubunu diyetinizden çıkarmak sağlığınızı ciddi oranda etkileyebilir. Tahılların faydası bir başka yazının konusu olacak kadar uzun. Gluten-free ürünlerin bir beslenme furyası olabileceği bir kenara not edilmeli. Sağlığınız popülarizme kurban gitmeyecek kadar kıymetli.

Kaynak;

Fabíola Lacerda Pires Soares, et al. Gluten-free diet reduces adiposity, inflammation and insulin resistance associated with the induction of PPAR-alpha and PPAR-gamma expression. J Nutr Biochem. (2013)

https://lpi.oregonstate.edu/mic/health-disease/inflammation

Dagfinn Aune, et al. Whole grain consumption and risk of cardiovascular disease, cancer, and all cause and cause specific mortality: systematic review and dose-response meta-analysis of prospective studies. BMJ 2016 Jun 14;353:i2716 

Furman, D., Campisi, J., Verdin, E. et al. Chronic inflammation in the etiology of disease across the life span. Nat Med 25, 1822–1832 (2019). https://doi.org/10.1038/s41591-019-0675-0

10 bin yıllık gelenek: Aşure

Köken tartışmalarında kiminin Arapçadan, kiminin İbraniceden geldiğini savunduğu Aşura, genel kabul olarak Muharrem ayının 10. günü manasını taşır. Farsça aşure, “karışık aş” manasına gelen “aşur”dan türetilmiştir. İnsanlık tarihinin en önemli hububatlarından biri olan buğdayın ana kahramanı olduğu aşure, bereketle çok yakından ilişkilidir.

Devamını oku

Ayrancı aşkına: OAK Coffee

Bize Ankara’yı Ayrancı sevdirdi. Biz de OAK Kafe’nin atölye çalışmaları, toplantılar ve söyleşilerle yaşayan bir yer olmasını, semt kültürünün gelişmesine katkı sağlanmasını istiyoruz. Amacımız bizi de mutlu eden, eğlendiren şeyleri yapmak.

Devamını oku

Ayrancı Semt Meclisi’nin kapsayıcılığı

Ayrancı Semt Meclisi adında bir Whatsupp grubumuz yok, Facebook hesabımız yok, Twitter ve Instagram hesabı yok. Bunlar Ayrancı Semt Meclisi “oluşunca” kurulacak ve sorumluları tarafından yönetilecek. Semt meclisimiz kapsayıcı olacak, kucaklayacak, sorunları çözmeye aday olacak, her kesimle iletişimi sürdürecek, ihtiyaçları giderecek, başarılı olacak, iş yapacak, iş yapacak, iş yapacak.

Devamını oku

Ayrancı Semt Meclisi kuruluşu için ‘merhaba’ niyetine notlar

123 mahalleden oluşan Çankaya’da, sosyolojik özellikleri ve bölgesel yakınlıkları gözetilerek mahallelerimizin bir araya gelmesiyle semt meclisleri kurulmakta. Şu ana kadar toplam kırk dokuz mahalleyi kapsayan 6 semt meclisi kuruldu. Remzi Oğuz Arık, Güvenevler, Aziziye, Ayrancı, Güzeltepe mahallelerini kapsayan ‘Ayrancı Semt Meclisi’ de bu dönem için kurulması kararlaştırılan ilk meclisimiz olacak.

Devamını oku

Tarihe direnen Ayrancı’nın son bağ evlerinden: Mıhçıoğlu bağ evi

Varlığını şimdilerde Dafne Restoran olarak sürdüren Ayrancı’nın ayaktaki dört bağ evinden biri Mıhçıoğlu bağ evidir. Ankara’nın sayfiyesi Ayrancı bağlarında başlayan hikayesi bugüne kadar devam ediyor. 1946 yılında Anafartalar Caddesi’nde
Garanti Bankası’nın kuruculardan olan Mıhçıoğlu ailesinin fertleri Ayrancı’da yaşamaya devam ediyorlar.

Devamını oku

Daha iyi bir yaşam için: Katılım

Proje üzerinde örgütlenmek çok önemli. Gençlik Konseyi tabii ki çalışmalarını yapsın, ilkeler, politikalar saptasın, önersin ama projeleri tanımlayın. Bunlar öyle projeler olsun ki sonuçta insanların bir kazanımı olsun çünkü insanlar ancak sonucunda bir şey kazanacakları süreçlere katılıyorlar. Yoksa olmuyor.

Devamını oku

Bir küçük dut meselesi

Koca bir ağaç, dalları meyvelerin ağırlığı ile sarkmış ona bakıyor. Ağacın dallarındaki meyveleri görünce aklına kendi oturduğu sokaktaki diğer meyve ağaçları geliyor. Ne çok dut ağacı var Ayrancı’da!

Devamını oku