Ayrancı Sanat Atölyeleri-2: Estetik bir dokunuş, bir nefes

Önceki sayıda kaldığımız yerden sorularımızla devam ediyoruz Ayrancı Sanat Atölyeleri’nden Ekin Yüksel, Şebnem Ulusoy ve Özlem Köse ile konuşmaya. 

Gerek sanatınız gerekse insan odağında mahalle ile karşılıklı etkileşiminizi anlatabilir misiniz? Mahalleye bakışınızdan bahsedebilir misiniz?

Ekin Yüksel / Ekin Ceramic: Daha atölyeyi açmadan birçok insanla tanıştım. Merak edip başlarını uzattılar kapıdan. Kimisi çok mana veremedi, kimisi çok memnun oldu. Esnaf kültürü devam ediyor, herkesle selamlaşmayı seviyorum. Yardım istemeden yardıma koşuyor herkes.

Şebnem Ulusoy / GİKU (Polimer Kil aksesuar): Ayrancı gerek konumu, gerekse hayata aynı pencereden bakan insanların bir arada olması nedeni ile çok değerli bir muhit. İnsanlar hayatın koşturmacası içinde mola vererek kendine ve çevresine zaman ayırabiliyor. Mahalle kültürü o kadar gelişmiş ki büyürken gördüğümüz komşuluk ilişkileri burada hala yaşıyor. Bu sinerji insanın daha güvenli, huzurlu ve üretken hissetmesini sağlıyor.

Özlem Köse / Kaşiger Seramik Atölyesi: Dediğim gibi Ayrancı’da olma sebebim mahalle kültürünü koruyor olması. İstanbul Kuzguncuk’ta  bir ressamın mahalle sergisine şahit olmuştum yıllar önce. Kasapta, manavda, bakkalda, ayakkabıcıda ressamın eserleri sergileniyordu. Ayrancı’da da böyle bir şey yapılabilir belki. Semt sakinleri sanata ve sanatçıya değer veriyorlar, bu olgunun farkındalar. Deneyimlemek isteyen çok kişi var. Ben de ‘kendinizi keşfedin’ diyorum. Ayrancı’da çok sayıdaki sanat atölyesinden herhangi birine girip keşif yolculuğunuzu başlatın derim.

Eskiden kamu yapılarında yer alan seramik işlerin seramik sanatına izleyici ve sanatçı açısından bir katkısı var mıydı? Bu anlayışın yok olması sanatçıları nasıl etkiledi? Mahallemizde böyle bir eser üretmek ister miydiniz? Neresi ve neden?

E.Y.: Evet böyle bir kültür varmış fakat gün değişiyor, yenileniyor. Uyum sağlayamazsanız kaybolmaya mahkumsunuz. Aslında günümüz şartları ve yeni malzemeleriyle inanılmaz işler çıkarılabilir. Fakat pahalı ve artık aranılan şey ruh değil işlevsellik. Ben ise çocuk parklarına projeler yapmak isterdim, çocuklar minicikken şekillense, sanat bizler için normalleşse, yirmi sene sonrası kim bilir nasıl olur?

Ş.U.: Eskiden yapılan tüm yapılarda, hastaneden üniversitesine estetik çok önemli olmazsa olmaz bir unsurdu. Estetiğin varlığı normaldi. Şimdi kutu gibi evlerde bomboş duvarlara bakıyoruz maalesef.

Ö.K.: 10 yıl önce ben de kamu yapılarından birine 1×6 m. ölçülerinde duvar panosu çalışma fırsatı yakalamıştım. Keyifliydi, keşke daha fazla talep olsa tüm şehir sanat koksa. Atolyem meclis duvarı karşısında, zaman zaman o duvara bakıp bir şeyler yapmak geliyor içimden.

Toplum sanattan uzaklaştı mı? Bunu semt ve ülke bazında değerlendirebilir misiniz?

E.Y.: Bence toplum sanattan uzaklaşmadı hatta en yakın zamanında ve aç. Sadece insanlar nereden başlayacaklarını, kimlere bakacaklarını bilmiyor. En çok ne, kim köpürtülürse onu biliyor. Burada sanatçılara, tasarımcılara çok iş düşüyor. Karşıdaki bilmiyor olabilir, biz anlatmakla yükümlüyüz. Kibrini bırakmalı herkes. Ayrancı’yı bu yüzden de seviyorum. İki binadan bir tanesinin altında bir atölye; Deri, ahşap, tekstil, mobilya, seramik…

Ş.U.: Toplumun dinamikleri, bakış açısı değişti. Her şeyi yapmış olmak için yapan bir yapıya büründü. Estetik kaygısından ve sanattan da uzaklaşıldı. Estetiğin olmadığı bir yerde toplumun sanatla bağı ancak belirli kişilerin elinde olabilir.

Ö.K.: Hızlı tüketimi doğuran sebepler, toplumu kullan-at ruh haline dönüştürdü. Ama bir gün farkındalık artacak ve insanların büyük bir bölümü bu yanlıştan dönecek. İyimser günümdeyim yine galiba. Ekonomideki zorluklar insanların alım gücünü düşürüyor ve öncelikler farklılaşıyor. Bizim işimizin maliyeti de yüksek, birçok hammadde ithal maalesef. Bu durum fiyatlarımıza ve dolayısı ile tüketiciye de yansıyor.

Kurs veriyor musunuz? Verdiğiniz eğitimi anlatabilir misiniz? Ayrıca kursların bir amacının da sanatı topluma taşımak, onun terapatik yönünü ve insanların kaybettikleri estetik duygusunu tekrar onlara vermek olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu konudaki düşünce ve değerlendirmelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

E.Y.: Ders veriyorum ve bilgilerimi paylaşmayı seviyorum. Seramiğin beş temel şekillendirmesi ile başlıyorum, sonrasında sır, sır altı, oksit, pigment vb. her türlü detayı paylaşıyorum. Mecburi dersler bitince kendileri çalışmaya başlıyor öğrencilerin. Kimi takı yapıyor, kimi bardak/tabak, kimi figür. Kendini buldukça; yolu, çizgisi belli oluyor. Hobi olarak gelen de oluyor, meslek edinmek isteyen de, hatta iş haline getirip ürünlerini satanlar var. Sanat eğitiminde sadece teknik yetmez, vizyon da aktarılmalı.

Ş.U.: Şu an için işimdeki yoğunluk nedeni ile kurs ya da workshop veremiyorum.

Ö.K.:  Seramiği deneyimlemek isteyen 7 den 77’ye herkese atölyemin kapıları açık. Bu benim için de çok keyifli bir paylaşım. İnsanların çamura dokunup ona boyut vermesi, kişilerin yaralarını soğuttukları bir ortam bulduklarına inanıyorum. Bu inanılmaz bir dokunuş. Farkındalıkların artacağına inanıyorum.

Hiç kuşkusuz ki Ayrancı Semti Ankara’nın önemli sanat merkezlerinden biri olacaktır.

Mini rehbere öneri: Yıldız’da bir atölye

Payam Latifi / Seramik ve illüstrasyon

Kaldırımda yayalara yer yok

Muhtarlık binaları, elektrik trafoları, enerji panoları, kaldırımlara yapılan taksi durakları, reklam panoları, Telekom dağıtım kutuları, internet, televizyon, telefon kutuları, baz istasyonları. Kaldırımlarda herşey var ama yürüyecek yer yok.

Devamını oku

Ayrancı semtinin kuşları-1

Covid-19 sürecinde daha önce duymadığınız ötüşleri duyduğunuzu, görmemiş olduğunuz kuşların farkına vardığınızı gözlemliyor musunuz? “Meğer ne çok kuş varmış” diyor musunuz? Bu çok doğal, evlerde izoleyiz, ister istemez dikkatimiz bahçelere yöneldi, yürürken araçlardan, cafelerden gelen sesler kesildiğinden, kuşların ötüşleri daha belirgin ve dikkatimizi çelen kalabalıklar da yok, ağaçlara bakmaya başladık. Yani, kuşlar görünür hale geldi.

Devamını oku

Ayrancı köyün kavalcısı: Ekim Yavuz

Yaşadığınız yer; doğasıyla, sokağıyla, canlılarıyla, yaşamın keyfiyle güzeldir. Hele bir de insanı/insanları dayanışmacı, iyilik düşkünü, yardımı-sever, kolektif ve kendini büyük görmüyor ise, işte o mahallede yaşamak insana keyif verir. Ayrancı’da da böyle insanlarımız var, bunlardan biri de Ekim Yavuz

Devamını oku

Kasetçi dükkanı TEOŞ

80’lere kadar yaşadığım hemen her semti bir kasetçi dükkanı ile hatırlıyorum. Hoşdere caddesi 3. duraktaki TEOŞ, işte bu kasetçi dükkanlarından biriydi. Evlerimizi TEOŞ’da doldurduğumuz kasetler süsler, o kasetlere girecek şarkıların listelerini oluşturmak en sevdiğimiz aktivitelerden biri olurdu. Yine balkonların hayatımızın önemli alanlarından biri olduğu zamanlardı; balkonlarda uzun zamanlar geçirilir, kuş pisliklerinden şikayet etmek kimsenin aklına gelmezdi.

Devamını oku