Dikmen Vadisi Emekliler Lokali: Ayrancı için yeni bir kaçış noktası

Ankara Büyükşehir Belediyesi, “iyiliğin başkenti” kapsamında Dikmen Vadisi 1. Etap Çetin Emeç Bulvarı girişindeki havuzbaşında Dikmen Emekliler Lokali’ni hizmete açtı. Eski yıllarda lokanta olarak kullanılan mekânın açılışı Aralık 2023’te Yaşlılar Lokali adı altında yapıldı, sonradan 60 yaş üstü için “Dikmen Emekliler Lokali” adlandırılması daha uygun bulundu.

Ayrancım Derneği’nden Ali Necati Koçak ile birlikte yaptığımız ziyarette, lokal müdiresi Ayşe Seçkin Özyılmaz hanımefendiyi aramıza aldık Murat Karayalçın‘ın belediyecilik döneminin en önemli projesi olan Dikmen Vadisi projesinden başlayarak geçmiş günleri yadettik.

Önceki Ankara Belediye Başkanlarımızdan Murat Karayalçın ve ekibinin projelendirdiği ve şimdi onur duyduğu Dikmen Vadisi, Yukarı Ayrancı ile Dikmen arasında gümrah yeşil bir kent cenneti olarak görülüyor. Vadinin başlangıcı olan Mesnevi Sokak merdivenlerinden inilip havuz kenarından azıcık yukarı çıkıldığında ya da Polis evi girişinden karşıya geçildiğinde Dikmen Emekliler Lokali hemen karşınıza çıkıyor.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş yönlendirmesiyle hizmete açılan; coşkulu havuz fıskiyelerinin dansa doymadığı, karşıda bir Manavgat Şelalesi hacminden daha büyük çağlayanın şakırdadığı  bu lokalin yönetici müdiresi Ayşe Seçkin Özyılmaz hanımefendi, sanki hep orada yatıp kalkıyor, hiç eve gitmiyor imajıyla, her gelene ev sahibi karşılaması yapıyor. Evinin salonu sıcaklığında ağırlıyor tüm konukları. “Tanrım bu ne hizmet aşkı” diye duygulanıyorsunuz, gururlanıyorsunuz.

Sıradan bir lokal veya dinlenme tesisi değil burası, bir akşam vakti tatilde denizden çıktıktan sonra akşam yemeği öncesi neşesi ve huzuru yaratıyor. Bir sabah vakti deniz kıyısı tesislerinde kahvaltı mutluluğu hissediyorsunuz. Oradaki dev havuz bir denize dönüşüyor gönül gözlerinde. Sularının azıcık yosunumsu kokusunda, bir göl kenarı orası. Emeklilerin artık gidemediği Ankara’da bir deniz kenarı. Korulukların armağan ettiği bol oksijen ikramlarında, tüm konukların yüzünde huzurlu soylu memnuniyet. 

Lokalden yararlanlanma ve üyelik

Hedeflenen 60 yaş üstü emeklilere aksaksız hizmet verme ve yığılım karmaşasının önlenmesi amacıyla  lokal “üyelik” sistemiyle çalışıyor. Bir kimlik fotokopisi ve vesikalık fotoğrafla ücretsiz üye olabiliyorsunuz. Merak etmeyin oradan geçerken yanınızda 60’tan küçük bir yakınınız varsa onlara da ikramda bulunuluyor. Sabah 09.00’da açılıyor, akşam 17.00 sularında kapanıyor. Lokalin yaz mevsimi çalışma saatleri 10.00 ile 19.00 saatleri arasında. Pazar günü dışında her gün açık. E tabii görevliler o gün azıcık dinlenmeli. Bu zaman içinde çaylar hep ücretsiz. Buraya ağır koku yaymayan atıştırmalıklarınızla birlikte gelebilirsiz. Dostlarınızla kahvaltıda buluşabilirsiniz. Şu emekliler yılında emeklilere yakışan bir ödül oldu Dikmen Emekliler Lokali

Emekliler Lokali’nden karşı çağlayan keyfi

Yo hayır, lokalde öyle bıkkın ve bezgin akşam olsun diye oturup kalmak yok. Burada Psiko-sosyal seminerler, destek hizmetleri, kişisel gelişim, eğitsel toplumsal etkinlikler, konserler düzenleniyor. Bu etkinlikler saat 11.00’de başlıyor. Müzik ziyafetleri Cuma günü sunuluyor.

Ersin Söğütkıran etkinlik sırasında katılımcılarla.

Nefes, yüz yogalarını müdire Ayşe Hanım sunuyor. Duruşu, konuşması ve pozitif tebessümüyle emekli matematik öğretmeni Ersin Söğütkıran hanımefendi “kalpten kalbe buluşmak” kapsamında içsel yolculuklarla ayrı bir yoga programı uyguluyor; beden ve ruhtaki tüm gerilimleri söküp atıyor, yaşama sevinci armağan ediyor. Lokale üye kanun, ud, bendir, keman sanatçılarından oluşan bir de DEK (Dikmen Emekliler Lokali korosu) TSM eserleri alanında konserler veriyor. Lokalin diğer görevlileri Şeyda Yıldız ile Betül Akın hanımefendiler bir görevi yerine getirmenin ötesinde candan hizmet veriyorlar. Dileyen satranç, tavla oynuyor. Ve masraflarını belediyenin karşıladığı geziler düzenleniyor. Gezi kapasitesi kaç kişilik ise haksızlık ve kayırma olmasın diye başvuru sırasına göre düzenleniyor. Yönetici Ayşe Hanım bu konuda çok ilkeli ve kararlı. Sakın torpil istemeyin.

Lokalin yoga ustası Ersin Söğütkıran ile yüz yogası ve kondisyon ustası lokalin müdiresi Ayşe Seçkin Özyılmaz

Bilindiği üzere Mansur Yavaş öncesinde Dikmen Vadisi’nin havuzları su kaçırdığı gerekçesiyle ihmal edilmişti. Havuzlar kuruyunca vadideki hayatın canlılığı azalmıştı.  Mansur Yavaş seçildiğinde havuzların onarımını başlattı ve yeniden düzenlenen fıskiyeler yeniden coşmaya başladı. Havuzlar susuz kalınca Vadideki canlılık neredeyse yok olmuştu. Pek çok işletme, büfeler kapanmıştı. Şimdi Dikmen Vadisi yeniden canlanmaya başladı.

Dikmen Emekliler Lokali de emeklilere, 60 yaş üstü insanımıza değer veren cazibe merkezi oldu. Tüm emeği geçenleri Ayrancım Gazetesi, Ayrancı ve Dikmen halkı adına kutluyoruz, minnet duygularıyla teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Eski RTÜK Başkanlarından gazeteci-yazar Nuri Kayış, lokal katılımcılarıyla

Ücretsiz toplu taşıma mümkün

Kent içi ulaşım zamları, başarısız ekonomik politikaların neden olduğu döviz kurlarındaki artışa paralel gelen hiper enflasyonun bir parçası olarak kentlinin sırtına binen yüklerden sadece birisi.

Geçen yılın ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş 4,5 liraya çıkardıkları tam bilet fiyatının akaryakıt zamlarıyla orantılandığında en az 6,5 lira olması gerektiğini ama mümkün olduğu sürece bu farkın belediyenin öz kaynaklarıyla karşılayacaklarını açıklamıştı. Yavaş, EGO işletmesinin bilet gelirlerinden gelen paradan daha fazla yakıt harcaması yaptıklarını, buna işletme ve personel giderlerinin de eklendiğinde açığın çok daha fazla olduğunu ama ulaşım hizmetinin Ankaralılar için en uygun şekilde ücretlendirme politikası yürüttüklerini belirtiyordu.

Akaryakıt zamlarının hesabını kim verecekti?

Son zammın üstünden 2 ay geçtikten sonra özel taşıma şirketleri 9 Mart 2022 sabahı sosyal medya üzerinden yaptıkları “çok üzgünüz, affınıza sığınıyoruz” uyarısıyla birlikte ertesi günden itibaren çalışmayacaklarını beyan etmişlerdi. Bu ani çıkış bir grev miydi yoksa bir şantaj mıydı bilemiyoruz ama ertesi sabah bilet fiyatlarının en az 10 lira olması talebiyle Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan özel taşımacılar “Esnaf burada, Mansur nerede?” şeklinde tempo tutarken, Minibüsçüler Esnaf Odası Başkanı Murat Yılmazer, “KDV’siz ÖTV’siz yakıt desteği sağlanmasını istiyoruz. Olumlu sonuç alana kadar eylemimiz sürecek” diyordu. 9 Mart’ın karlı sabahında işlerine gitmek için uyanan kentlileri bir de özel halk otobüsleri ve minibüsçülerin iş bırakmasından kaynaklı ulaşım krizi bekliyordu. O sabah Yavaş, bütün hatlara ek sefer düzenleyeceklerini ve mümkünse özel araç kullanmalarını tavsiye ediyordu halka.

Mutlu son meğer acı bir reçete imiş

10 Mart günü belediyeden anlaşmanın sağlandığı müjdesi veriliyordu Ankaralılara. Özel halk otobüsleri ve minibüsçüler tekrar servise çıktılar. Bu anlaşmanın içeriğinden çok ulaşımın normale dönmesiyle ilgilenen kentliler anlaşmanın acı faturasını bir gün sonra öğrenecekti. 

Toplu taşıma ücretlerine yüzde 44 zam gelmişti. Belediye, zam açıklamasında buna mecbur kaldıklarını ifade ediyordu. Bilet fiyatları 4.5 liradan 6.5 liraya yükseltilmişti. Öte yandan özel minibüs ve otobüslere kişi başına 2-4 lira da belediye tarafından ödeme yapılacaktı. Yılda 440 milyon kişiyi taşıyan özel halk otobüsleri ve minibüslere yüzde 44 zam dışında yüzlerce milyon liralık belediye kaynağı akıtılacaktı bundan böyle.

Son yerel seçim hezimetinden sonra toplu taşımaya ücretsiz binme hakkı olanların masrafını karşılayan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kaynağı kesip belediyelere vermesiyle birlikte bu hakka sahip yüz binlerce insanın payını da belediyeden çıkardıklarını bir kere daha hatırlatalım bu arada.

Anlaşıldığı gibi bu zamların iki taraflı zararı dokunuyordu bizlere, sadece yüzde 44 zam değil belediyenin bütçesinden çok ciddi miktarda paranın aktarılması pek çok toplu taşıma projelerinin ertelenmesine neden olacaktı. 

Toplu taşımada özel şirketlerin gücü nedir?

Öte yandan Mansur Yavaş’ı zam yapmak zorunda bırakan özel şirketlerin kent içi ulaşım sektörünü nasıl domine edebildiklerini ve güçlerini görmüş olduk. Açıkçası buz dağının görünmeyen yüzü çıktı karşımıza. Peki kimdi bu şirketler, ne zaman ortaya çıkmışlardı ve nasıl veya kimler tarafından böylesi güçlenmişlerdi?

Dolmuşların geçmişi çok eskilere dayansa da şimdiki minibüslerden çok farklı bir duruş çizmekteydiler aslında. Özel Halk Otobüsleri ve diğer özel toplu taşıma araçlarının da yollarda görünmeye başlanması 40 yıl öncesine dayanıyordu. Ulaşım sektörünün hızla büyümesi gözlerini buraya diken sermayenin bu alana yatırım yapması da özellikle bir önceki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek dönemine denk geliyor. Hatta o dönemleri yaşayanlar bilir, EGO otobüsleri yoğun hatlardan yavaş yavaş el çektirilmiş, yerlerine özel şirketlerin araçları geçirilmişti. Çoğumuz bu araçların yüksek hızlarda seyrettiğini, birbirleriyle nasıl yarıştıklarını ve sık sık EGO otobüslerinin önüne geçmek için nasıl türlü manevralar yaptıklarını hatırlarız mutlaka. Minibüsler ise bambaşka bir alemdir. Güvenpark’ın yarısını işgal etmelerine izin verilmesi kadar, milyonluk değerlere ulaşan hatlarında en çok insan taşıyan bu sektörün belediye tarafından hiçbir denetime tabi tutulmaması da trajik bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Yılda 330 milyon yolcu taşıyarak yüzde 18.3 paya sahip bu ekibin, belediyenin ulaşım sisteminde böylesi ağırlığı varken, denetimden uzak kalabildiğine akıl erdirmek gerçekten anlaşılması zor bir durum. 

Bir başka ulaşım mümkün mü?

Peki, bir kenti yöneten belediyeden yine kent ulaşım hizmetini sağlamasını beklemek çok mu zor? Sadece Ankara değil hangi kentimizde bu hizmeti sağlayabilecek donanıma sahip belediyemiz var? Neden mümkün olamıyor? İnsanlar neden sürekli özel araç hayali kuruyor?

Bu soruların cevabı belediye yönetiminin veya yerel yönetim yasalarının eksikliğiyle açıklamak çok yeterli olmayabilir. Özel sektörün bu alana girmek istemesinin dolayısıyla bu sektörde dönen akçenin çekiciliği belki bize bir kapı açabilir sorularımıza bir cevap bulmak açısından. 

Diğer yandan kent hakkı açısından baktığımızda kentte yaşayanların barınma, beslenme, eğitim kadar ulaşım haklarının da olduğunu görmekteyiz. İnsanların her türlü aktivitesinin ulaşım yoluyla sağlanabileceğini göz önünde tutarsak bu hak neden ücretsiz olmasın? Çok mu ütopik geliyor kulağa? Neden? Bize bu kadar uzak gelmesi belki haklarımız konusunda yeterli farkındalık yaratılmamış olmasına veya bu talebin mümkün kılınmasının istenmiyor olmasına bağlayabilir miyiz?

Ankaralılar olarak çok özel ve farklı bir kentte yaşıyor olduğumuz bilinciyle ve kent yaşamının “bir başka kent mümkün” taleplerimizi yükselttiğimiz oranda güzelleşeceğine olan inancımız gereği temel haklarımızdan yararlanmanın bir lüks ya da ütopya olmadığını daha sık savunmalıyız. Daha güzel bir kent ve daha kaliteli bir yaşam için…