Bir Ankara hayali: Parklarla kentleşmek

Yaşanabilir ve yaşayan kentler her kent sakinin hakkı olmakla birlikte kent sakinlerinin düşlediği kentten beklentileri dönemsel olarak farklılık göstermektedir. Kentleşmenin ilk süreçlerinde kentten en büyük beklenti ekonomik faaliyetlere ortam hazırlamasıyken sonraki dönemlerde sosyal ve kültürel beklentiler oluşmaya başlamıştır. Toprak ve yeşile temas etmenin insanlara hissettirdiği huzur, kır hayatından kente geçiş sürecinden sonra da devam etmiştir. Kent yaşamında, açık yeşil alanlar toprak ve yeşile en kolay temas edebileceğimiz bölgeler olmalıdır.

Hiç düşündük mü, bugün kentsel açık alanlar hayatımızın neresinde ve biz bu alanların neresindeyiz? Yüksek ve çapraşık binaların arasında sıkışmış birkaç yüz metrekarelik kentsel boşluklar yaratıp bu alanlara ‘park’ adı verilince ‘kişi başına düşen açık yeşil alan’ miktarını artırdığını gururla kamuoyu ile paylaşan belediye başkanlarına nicelik ve nitelik arasındaki ilişkiyi nasıl anlatabiliriz? Çoğumuz yoğun hayat temposunda evlere, okullara ya da ofislere kapandıktan kısa süre sonra dinlenmek için kentsel açık yeşil alanlara ihtiyaç duymaktayız. Özellikle pandemi dönemi, insanların açık yeşil alanların değerini anlayıp bu alanlarda daha fazla vakit geçirmesine sebep oldu. Covid-19 Krizi tarihe karışırken bizlere de sırtında katlanır sandalyeleri, elinde termoslarıyla oturup vakit geçirecek alan arama alışkanlığını miras bıraktı.

Kuğulu Park (Sinan Tankut Gültekin, 2022 Haziran)

Dikkat çekici kentsel çalışmalarıyla bildiğimiz Gazeteci Jane Jacobs, şehir parklarının başarısını insanların onu kullanması ile ilişkilendirmiştir. Bir semti parklarıyla öldürebilir ya da yaşatabilirsiniz. Ankara özelinde düşündüğümüzde hangi meydanların, açık alanların ya da parkların içinden geçerken bizlere korku dolu anlar yaşattığını ya da tam tersi kendimizi huzurlu ve güvende hissettiğimizi en iyi biz biliriz. Son zamanlarda bebek kuğularla beraber popülerliğini artırmaya devam eden Kuğulu Park’ı bu kadar eğlenceli ve canlı yapan unsurlar nelerdir? Karanlık bir vakitte bizleri çoğu zaman sarhoş ya da uyuşturucu kullanıcılarının işgal ettiği semt parkımızın içinden geçmekten alıkoyan şey nedir? Bugün meydan ve park olarak sınırladığımız açık yeşil alanlarımızın asıl sahiplerinin kimler olduğunu ve bu alanların kimlere nasıl hizmet etmesi gerektiğinin cevabını bulduğumuzda nitelikli alanları nasıl inşa edeceğimizin de cevabını bulacağız. 

Park olarak tanımlanan alanlar yalnızca çocuklar ve ebeveynleri için ayrılmış, birkaç plastik park mobilyasının yerleştirildiği alanlardan ibaret bir anlayışla tasarlanmamalı. Bu şekilde tasarlanmış parklar hedef kullanıcıların ilgisini çekmediği için pasif kalmış alanlara dönüşmekte ve suç işleme potansiyeli olan grupların işgaline de ortam hazırlamaktadır.

Peki, Nasıl Olmalı?

Bir alanda karma kullanımlar hem o mekâna farklı ruhlar katar hem de kent sakinleri için farklı grupların günün farklı zaman dilimlerinde birbiriyle rastlaşmasına zemin hazırlayan eşik mekânları oluştur. Çocuğunu parka getiren bir ebeveyn, yaşıtlarıyla sohbet etmeye gelen emekliler, çimlerde oturup sakince kitabını okumak isteyen genç ya da günlük alışverişini bitirdikten sonra bir bankta dinlenmek isteyen insanlar… Örneğin Kuğulu Park’ta evcil hayvan parkının, su ögesi, kuğular ve sanatsal heykellerin varlığı alanda birçok grubun ilgisini çekerek kalabalıklığını her dönem sürdürmüş ve gruplar arası etkileşimi artırmayı da başarmıştır. Bulunduğu lokasyon itibarıyla parkın çevresinde konutlarla da iç içe geçmiş farklı iş kolları ve işlevleri barından kullanımlar, alana günün her saati aktiflik katmış böylece çevresine rahatsızlık yaratabilme potansiyelindeki grupların parkı işgal etmesi engellenmiştir. Elbette, bir parkın aktif kullanımını sadece bulunduğu lokasyonla sağlamak mümkün değildir. Tasarım kurallarına ek olarak kullanıcıların hem görsel hem de dokunsal açıdan peyzaj ögeleriyle (yürüyüş yolları ve patikalar, göletler, çim alanlar, oyun alanları, ağaçlar ve çalılar) temas etmesine imkân sağlaması parkların temel amaçlarından olmalıdır. Alanın her köşesi yarattığı sürpriz mekânlarıyla, karşılaştırdığı heykelleriyle ve sıcak havalarda yarattığı ağaç gölgeleriyle kullanıcılara farklı sahneler sunabilmelidir.

Kuğulu Park (Olcay Kabaktepe)

Jane Jacobs’a göre parklar iyi bir yerde ve nitelikli bir biçimde tasarlanmışsa çevresine değer katabilir ama tersi olduğunda tüm bölgeyi ziyan etmesi de mümkündür. 

Kentlerimize baktığımızda yapılan en büyük hata, politika üretmeden mekân üretme çabasına girilmesidir. Ankara’da bunun en somut örneğini yaklaşık 1,3 milyon m2 alana inşa edilmiş şimdilerde atıl durumda bekleyen Ankapark’a baktığımızda görebiliriz. Kısa mesafeli bir kent turuna çıktığımızda çoğumuzun çevresinde benzer örnekleri göreceğine de eminim. Merkezi ve yerel yönetimler açık yeşil alan planlaması konusunda kamuoyu ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde belli bir politika üreterek ya da geçmişte farklı ülkelerde üretilen politikaları inceleyip kendi kentine uyarlayarak, kentsel alandan ‘tırtıklanarak’ parçacıl park ve bahçe üretme çabasından çıkıp sürekliliği olan ve kent ile bütünleşen alanlar yaratmaya özen göstermelidir. Bu konuda Ebenezer Howard’ın 19. yüzyılın sonlarında, endüstriyel kentlerin sorunlarını çözmek amacıyla doğal ve kırsal yaşamla kentsel yaşamı birleştiren şehirler kurulmasını önerdiği “Bahçe Şehirleri” yaklaşımını incelemekte fayda var.

Bir kent hakkı mücadelesi deneyimi “Ankaram Platformu”

1990’lı yılların sonu toplumsal muhalefetin tükendiği, yeni mücadele alanlarının yaratılması gerektiğinin çok farkında olunduğu yıllardı. Çünkü öncelikle 90’lı yılların yükselen kamu emekçileri hareketi konfederasyonlaşma ile bürokratikleşmeye başlamış, işçi sendikaları açısından ise DİSK’in yeniden açılmasına rağmen “sarı sendikacılık” cenderesi kırılamamıştı.

1970’li yıllardan gelen “demokratik kitle örgütleri” ise topluma nüfuz etmek konusunda eski etkisini gösteremiyordu. TMMOB, TTB gibi meslek örgütleri ise 1980 öncesi politikleşmiş son kuşağını tüketmekle meşguldü.

Ankara Demokrasi Platformu

Bu koşullar altında 1990’ların sonlarında Ankara’da faaliyet gösteren işçi sendikaları, kamu emekçileri sendikaları, meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin oluşturduğu “Ankara Demokrasi Platformu” (ADP) girilen bu çıkmazı; özellikle özelleştirmelere, insan hakları ihlallerine, zamlara ve hayat pahalılığına karşı bir eksende oluşturulan bir mücadele örgütü olarak hayata geçmişti. Bu çerçevede ADP eylemlilikleri arasında Çiller–Karayalçın Hükümetinin yarattığı 5 Nisan krizine karşı protestolar, “mezarda emekliliğe” karşı eylemler ve 1980 sonrası Ankara’da ilk ortaklaşmış
1 Mayıs kutlamaları akla gelenler…

Bu yıllarda özellikle klasik sendikacılığın tükenmişliğinin de etkisi ile Latin Amerika’da gelişen “toplumsal hareket sendikacılığı” çokça tartışılan bir gündemdi. Aslında ADP toplumsal hareket sendikacılığını bir yerelleştirme denemesiydi.

İçinden geldiğim TMMOB örgütlülüğü açısından da 90’lı yıllarda ortaya çıkan örgütsel kıpırdanma ve geleneği tekrar ayağa kaldırma çabası 2000 yılında Kaya Güvenç başkanlığında Emek Platformu içinde önderlik edebilecek bir pozisyona gelmesi ile sonuçlanmıştı. TMMOB 2002 seçimleri için Emek programının yazımı, F tipi cezaevlerine karşı gelişen toplumsal muhalefet içerisinde alınan konum, Irak’ta başlayan işgale karşı tutumla platformun önderliğini fiilen üstlenmişti. ,  Bu süreç en ileri aşamasına Irak’ın işgali için Amerikan askerlerinin Türkiye topraklarından geçmesi ve NATO Askeri üslerinin kullanılmasını öngören 1 Mart tezkeresinin TBMM’de reddi için oluşturulan toplumsal muhalefet içinde konum ile ulaşmıştı.

Ankaram Platformu

1990’ların özeleştirisi olarak Ankaram Platformu

Bu gündem içinde 1994’de Ankara’da ulaşım sorununu çözme iddiasıyla Gökçek başkanlığında Ankara Büyükşehir Belediyesi ilk olarak Mithatpaşa Caddesi’nde başlanan köprülü kavşak tartışmaları önemli bir mücadele alanı olmuştu. Bu süreçte TMMOB Odaları, toplumla bağ kuramamış, topluma gerçekleri anlatamamıştı. Bu sürecin bir kavşak tuzağı olduğu trafik sorununu bir sonraki kavşağa aktarmak dışında bir sonuç üretilemeyeceği çok açıktı. Buna karşılık sağ popülizm “Mimarlar, mühendisler işine baksın – trafiği şoförlere bıraksın” sloganıyla somutlaşan bir kamuoyu yaratmıştı. Bu süreçte yaşanan marjinalleşme özeleştirisi yapılması gereken bir konu olarak karşımızdaydı.

Bu çerçevede “kent hakkı” mücadelesinin nasıl geliştirileceği konusu ise o günlerde başta şehir plancıları, mimarlar, peyzaj mimarları, çevre, inşaat ve harita mühendisleri gibi bu konuya duyarlı Odaların gündemindeydi.

Fakat “Kent Hakkı” mücadelesini toplumun tüm kesimleri ile birlikte hayata geçirme fırsatı ilk olarak 2004 yerel seçimleri öncesinde doğdu. Bu süreçte “ulaşım zamları”na karşı oluşturulan örgütlerin bir araya geldiği bir birliktelik oluştu. Kent suçları konusunda zaten sürekli bir takip içinde olan yukarıda saydığım 6 meslek odasının oluşturduğu çekirdek etrafında Kavaklıdere, Çiğdemim gibi mahalle dernekleri, Halkevleri ve KESK Ankara şubeleri, Ankara Tabip Odası ve Ankara Barosu da eklendiğinde 1990’lardaki katlı kavşaklara karşı verilen mücadele deneyimini aşan ve onun özeleştirisi niteliğinde bir hareket olarak “Ankaram Platformu” doğdu.

Ulaşım zamlarına karşı başlatılan süreç yerel seçimlerde “Nasıl Bir Ankara İstiyoruz?” üst başlığı ile gençlerin, kadınların, yaşlıların, engellilerin, öğrencilerin, gecekonduların nasıl bir Ankara istediğini konu alan 10’dan fazla deklarasyon yayınlandı.   

Ankaram Platformu yeni bir mücadele tarzı yaratarak sorunun mekansal kaynağına da inerek mücadelelere özel insiyatifler oluşturma kabiliyetini geliştirdi.

Ankaram Platformu’nun Mücadele Haritası 

Ulaşım zamlarına karşı TÜDEF-Tüketici Dernekleri Federasyonu ile yapılan ve Ankaram Platformu’nun kuruluşuna vesile olan çalışmalar,

Ankaram Platformu’nun kamuoyunda en çok tanınmasını sağlayan “Kızılay Yaya Geçitleri Mücadelesi” 

Ulus’ta yanan Modern Çarşı esnafıyla bir araya gelebildiği “Ulus Girişimi”, 

Yeni Sahne yıkımına karşı TOBAV’la yanyana durabildiği  “Yeni Sahne Girişimi”, 

Barınma Hakkı Büroları ile Barınma hakkını savunduğu “Barınma Hakkı Çalışma Grubu”, 

Kuğulu Park direnişi ile Kavaklıderem Derneği’nin merkezde olduğu “Kuğulu Park Direnişi” 

İnşaat Mühendisleri Odası öncülüğünde
Su Hakkı Girişimi

Platformun sürdürdüğü faaliyetleri 2010’lu yıllara kadar hayata geçmeye devam etti.

Taklitler Aslını Yaşatıyor

Ankaram Platformu’nun çalışmaları bir dönem etkisini o kadar arttırmıştı ki dönemin Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimi taklit bir “Ankara Platformu” kurup kamuoyunu yanıltmaya bile girişti. 

Bu tarz platformların kalıcı olmasını beklemek, kurumsallaşmasını sağlamaya çalışmak örgütlenme deneyimi olanların çok iyi bileceği gibi pek mümkün değil. Döneminin siyasi ikliminin, kadrolarının yöneliminin belirleyici olduğu Ankaram Platformu ülkemizdeki ve Ankara’daki kent hakkı mücadelesinde yaratıcılığı, katılımcılığı ve mücadeleciliği ile yerini çoktan aldı… Kadroların ve anlayışların değişmesi ile Ankaram Platformu’nun yerini doldurmaya çalışan Saltanata Son, Ben Ankara ve benzeri oluşumlar platformun kapsayıcılığını ve kazanım oluşturabilme kabiliyetini hiçbir zaman yakalayamadılar. 

ANKARAM PLATFORMU’NUN ZAMAN ZAMAN DEĞİŞSE DE KATILIMIN EN FAZLA OLDUĞU DÖNEMLERDE İMZACILARI

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası,İnşaat Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubeleri, Metalurji Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Mülkiyeliler Birliği, ODTÜ Mezunları Derneği, Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği, Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği, Küresel Denge Derneği, KADER Ankara Şubesi, Kadın Dayanışma Vakfı, Kavaklıderem Derneği, Çiğdemim Derneği, 68 liler Dayanışma Derneği, Ankara Halkevleri, Altı Nokta Körler Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ankara Şubesi, DİSK-Oleyis, DİSK-Dev.Maden.Sen, DİSK Emekli Sen, Edebiyatçılar Derneği, Eğit- Der, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, KESK Ankara Şubeler Platformu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği,Tüketici Hakları Derneği, Tüm İşçi Emeklileri Derneği, Zihinsel Özürlüler Federasyonu, İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Tüketici Hakları Derneği

DEĞİŞİK ZAMANLARDA PLATFORMUN İMZACISI OLMUŞ DİĞER ÖRGÜTLER
Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği, Çağdaş Gazeteciler DerneğiÇağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ankara Şubesi, Esatlılar Güzelleştirme Derneği, KASSAİD, Spina Bifida Derneği Ankara Şubesi, Yenimahalle Yerel Gündem 21,Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, Uçan Süpürge, Zihinsel Özürlüler Federasyonu

Kaynak:

“Kızılay Kent Merkezinde Yaya Ulaşımı İçin Bir Mücadele” Öyküsü

https://www.spo.org.tr/resimler/ekler/18317b57931b6b7_ek.pdf

Kuğulupark’ta saz ve caz buluştu

Çankaya Belediyesi, “13 Ekim Ankara’nın Başkent Oluşunun 98. Yılı” dolayısıyla kültür sanat etkinlikleri düzenleyerek sergiler, söyleşiler ve çok sayıda sanatçının verdiği konserlerle Başkentlilere keyifli bir hafta yaşattı.

Uğur Kavas’ın Ankara Sinemaları Belgesel Fotoğraf Sergisi ile başlayan etkinlikler, Uğur Mumcu Parkı ve Kuğulupark’ta açılan Meçhul Seyyahların Ankara Fotoğrafları sergisi ile devam ederken, gençlik bandosu da sokaklarda konserler vererek vatandaşların coşkusunu paylaştı. Bir Masaldır Ankara müzikli gösterisi, Boğaçhan Sözmen’den Bir Başkenttir Ankara senfonik konseri, Koray Avcı ve Zeynep Bastık konserlerinin ardından Kuğulupark’ta sahne alan İsmail Tunçbilek ve Şenay Lambaoğlu ise sazı cazla buluşturarak Başkentlilere müzik dolu bir akşam yaşattılar.

Bağlamanın caz enstrümanlarıyla birlikteliğiyle ortaya çıkan harman, İsmail Tunçbilek’in bağlamasıyla seslendirdiği bozlaklara eşlik eden Şenay Lambaoğlu izleyenler tarafından tam not aldı.

Zamanında müdahale kuğulupark kavşağında büyük bir felaketi önledi

Kuğulupark kavşağında yaşanan ve birkaç kişinin dikkati sonucunda felakete yol açmadan önlenen bir olay ne kadar tesadüfen yaşadığımızı gözler önüne serdi. Mart ayında birkaç gün devam eden sağanak yağışlar sırasında Kuğulupark Kavşağındaki asfaltta bir çökme meydana geldi. 

Kentin ana aksı olan Atatürk Bulvarı üzerinde Sırbistan’ın Ankara Büyükelçiliği önündeki asfaltta (Kuğulu Park’ın karşısı) meydana gelen çökmeyi zamanında fark eden ASKİ ekipleri, gece olaya müdahale etti.

Yer altı kamerasıyla takip

Birkaç gündür devam eden sağanak yağış sonrasında Kuğulu 1 Alt Geçidi’ne sızan atık suyu yer altı kamerası yardımıyla takip eden ekipler, toprağın çekilmesi ile bulvar üzerindeki asfaltın altında boşluk oluştuğunu tespit etti.

ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk ve Ankara 1. Bölge Su ve Kanal İşletme Dairesi Başkanı İlteriş Erdaş’ın da incelemelerde bulunduğu noktada vakit kaybetmeden kazı çalışması başlattılar.

Kazı sonunda sorunun asfaltın altından geçen iki boru hattının ağızlarının birleştirilmeden bırakılmasından kaynaklandığı tespit edildi. 

Atık su hattı hatalı yapılmış

Yapımı büyük tartışmalara yol açan ve dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 2006 yılında 5 ay gibi kısa bir zamanda bitirerek hizmete açmakla övündüğü Kuğulu Kavşağı’ndaki inşaat sırasında önce yolun altından geçen su, atık su ve diğer altyapı hatları kazı alanının dışında alındı. 

Yapımı büyük tartışmalara yol açan ve dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 2006 yılında 5 ayda bitirerek hizmete açmakla övündüğü Kuğulu kavşağı’ndaki inşaat sırasında önce yolun altından geçen su, atık su ve diğer altyapı hatları kazı alanının dışına alınmıştı.

Bu aktarımlar sırasında atık su hattı baca çıkışından itibaren 3 metrelik kısmı birleştirilmeden bırakıldı. Beton, taş ve duvar örülmesi gereken bu bölüm açıktan kum torbalarıyla kapatıldı ve üzerine asfalt döküldü. Zamanla yağışlardan etkilenen ve sızmalar nedeniyle kum torbalarının erimesiyle asfaltın altı tamamen boşaldı. Boşalan bu alanda önce bir çökme meydana geldi. Zamanında müdahale edilmeseydi üzerindeki araç ve yaya ağırlığı nedeniyle ani bir çökmeye neden olacak bir felaket yaşanabilecekti. 

ASKi Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, olaya tamamen özensiz ve hatalı inşaat çalışmasının neden olduğuna dikkat çekerek ekiplerin dikkatinin olası bir felaketi önlediğini söyledi:

Çalışmaya başladığımızda atık su hattı baca çıkışından itibaren 3 metrelik bir kısmın açıktan kum çuvalları ile tahkimat yapılarak boru içine yönlendirildiğini gördük. Çuvallarla çevrilen söz konusu kısımda taş duvar örerek, beton attık. Zamanında buraya yağmur suyu hattı inşa edilirken, beton, taş ve duvar örülmesi gereken yere ne yazık ki sadece kum torbaları koyarak suyu yönlendirmeye çalışmışlar. Zamanla sistem iflas edince de ciddi sızmalar meydana gelmiş. Ekiplerimiz durumu fark eder etmez hemen harekete geçerek toprağın boşaldığı yerleri kazı ile genişletip, burada stabil bir yapı oluşturmak için çalışma başlattı. Şu an müdahale etmemiş olsaydık ilerleyen zaman içinde havaların ısınmasıyla birlikte zemin daha da gevşeyecek ve ciddi çökmeler, belki de hiç tahmin edemeyeceğimiz olası felaketler söz konusu olacaktı.

ASKİ ekiplerinin yoğun kar yağışının altında sabahın erken saatlerine kadar riskli alanda çalışarak onarımı tamamlamasının ardından yol trafiğe açılırken, Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri ekipleri de çalışma alanında asfaltlama çalışması gerçekleştirdi.