Ayrancı’da bir gezgin kadın
Bugün sizleri mahallemizden bir gezginle tanıştırmak istiyorum.
Çocukluğu Aşağı Ayrancı’da geçen, daha sonra Yukarı Ayrancı’ya taşınan arkadaşım Nur Canoğlu ile…
Doktorluk mesleğini sürdürürken gelirinin çoğunu dünyanın ve Türkiye’nin farklı yerlerini gezmek için ayıran, 1984 yılından bugüne kadar gezdiği 90’a yakın ülkedeki anılarını ve fotoğraflarını “Kara Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” ile “Sarı Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” isimli iki kitapta derleyen Ayşe Nur Canoğlu ile gezginlere rehber niteliği taşıyan kitapları ve gezginlik ruhunu konuştuk.
Amacının gençlerimizin, özellikle kızlarımızın dünyayı gezmesine, dünya gençliğiyle kaynaşmasına katkıda bulunmak olduğu söyleyen Nur Canoğlu “Gezme virüsü bulaşmış bir kere, bu virüsün tek tedavisi ise gezmek.” diyor.
İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Bartın Devlet Hastanesi ve Kurucaşile Sağlık Ocağı’nda zorunlu hizmetini yaptıktan sonra TEK, Çankaya Belediyesi ve son olarak da yirmi beş yıl ODTÜ Sağlık Merkezi’nde çalışarak emekli olmuş. Emekliliğinde rahat rahat gezme planları yaparken pandemi nedeniyle gezilerine ara vermiş.
Seyyahlığın yanı sıra heykel, seramik, resim, çini, keçe gibi çok sayıda hobisi de olan Nur Canoğlu tam bir sinema tutkunu. Canoğlu “Her gezi sonuna o ülke ile ilgili bildiğim, genelde sevdiğim, izlemesi kolay ya da önemli filmleri de yazdım. Filmler; ülkeler, halklar hakkında çok ipucu veriyor” diyor.

Merhaba, kaç yıllık Ayrancılısınız?
1967’den beri hem Aşağı hem Yukarı Ayrancılı oldum. Arada üniversite için 6 yılı İstanbul’da ve zorunlu hizmeti 2 yıl Bartın’da geçirdim, sonra yine koşup geldim. Ahmet Vefik Paşa İlkokulu’na yürüyerek gider gelirdim, üçgen meyve suları içip, leblebi tozu yiyerek. Sonra Namık Kemal, Ankara Kız Lisesi’ne de yürüdüğüm çok olmuştur. Chevrolet dolmuşlarımız vardı, Şimşek Sokağı o kadar boştu ki torbalarla kayardık karda, amma eskiymişim…
İstanbul’un Ankara’ya dönüşünü sevenlerdensiniz yani?
Evet öyle. Özellikle trenle.
Peki, ne zamandan beri gezginsiniz? Kaç ülke gördünüz?
Yurt dışında 1984’ten beri geziyorum. 88 ülke gördüm. Tabii bazısını yüzeysel, bazısını didik didik gezerek.
Oralarda kalmak istediniz mi? Bundan sonra ister misiniz?
Ayrancı’ya koşmam gibi gezilerimden hep Türkiye’ye de koşup geldim. Hiçbiri vatanımdan daha cazip gelmedi. Ama Slovenya Bled’de biraz aklım kaldı doğrusu. Daha çok kalmak ama yine dönüp gelmek isterim. Gerçi son yıllarda herkes gibi benim de kafam karıştı.
Ayrancıyı en çok neden tercih edersiniz?
Her şey elimin altında. Harika bakkalım, pideci, kafeler, elektrikçi, sucu, fırın, kuaför, eczane vs. Pandemide, kapanma sürecinde çok faydasını gördüm. Büyük alışveriş merkezinin onları yutmasını istemiyoruz. Kısa sürede, hatta yürüyerek Kızılay’a, Tunalı’ya ulaşabilirim. Ben şehir merkezi sevenlerdenim. Kısa sürede birçok işimi halledip eve dönebiliyorum. Hatta heykel, çini, mozaik gibi birçok hobiyi de semtimizde yapabiliyoruz. Bir de belediyenin kursları var.
Gezi anıları ve fotoğraflarınızı iki kitapta değerlendirdiniz, ne zaman buna karar verdiniz?
1980’lerde gittiğim çalışma/gençlik kamplarını gençlere, özellikle kızlarımıza anlatmak, gezmeye teşvik etmek istiyordum. Bu nedenle not tutmaya başladım. Ama bir türlü kitaba dönüştürmeye vaktim olmadı, emekliliğe kaldı.

Kitapların adları neden böyle ilginç?
İsveç’te Türklere, Faslılara vs. “Kara Kafalı” denmesinden çok rahatsız olmuştum, o yüzden kitabımın adı “Kara Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” oldu. Çok kalın ve ağır olunca ikiye ayırmak gerekti, “Sarı Kafalı” olanı da ikinci kitap oldu. Böylece “Ak Saçlı…”nın da yolu açılmış oldu, gezmeye devam edebilirsem…
En çok etkilendiğiniz ülkelerden bahsedebilir misiniz?
Eyvah, uzun bir liste olabilir. Mesela, ağaçların arasından fırlamış tapınaklarıyla Guatemala ve Meksika, müthiş tepelerin arasından teknelerle saatlerce gidilerek ulaşılan Angel Şelalesi ile Venezuela, buzulları, sıcak suları, kuzey ışıkları ve şelaleleriyle İzlanda, Bled gölü ve çevresiyle Slovenya, insanları ve meydanlarıyla Polonya, Nil Nehri’ni saran müthiş tapınakları ve piramitleriyle Mısır, başta Venedik olmak üzere tarih ve sanat kokan şehirleriyle İtalya, ileri teknolojiyle Japonya, Çin Seddi ve toprak askerleriyle Çin, sıcak insanları ve şahane çinileriyle İran, harika doğası ve hayvanlarıyla Nepal, çeşit çeşit tapınaklarıyla Hindistan, mavi başta olmak üzere renk renk Fas, dans, dostluk ve güzel mimarisiyle Küba, görkemli eserleriyle Özbekistan, kumsalları, tepeleri ve şelaleleriyle Brezilya, sanat kokulu İspanya, denize uzanan eserleriyle Portekiz, özgür hayvanlarıyla Kenya, hem tarihi hem modern binalarıyla Azerbaycan, şelalesiyle Zimbabve, güzel insanları ve tarihi eserleriyle Suriye… Tabii çoğunun başka güzellikleri de var, çoğunda harika insanlar tanıdım. Hepsini sıralamadan bitireyim artık.
En çok nelerden etkilendiniz?
En çok, en fakir ülkelerin bile tarihi binalarını korumasından etkilendim. Mimar olmak isterken kazara doktor olduğumdan güzel binalara takıntılıyım zaten. Her yerde bol bol park olmasından, doğayı korumalarından da etkilendim. İnsanların aslında her yerde aynı olmasından, hiç tanımadan dost olabilmekten etkilendim. Hiç hoşlanmadığım Amerika’nın 1985 yılında bile her yeri engellilere uygun düzenlemesinden etkilendim. Bence gelişmişliğin belirtisi bunlar.

Türkiye’de de geziyor musunuz?
Tabi ki. Türkiye de dünya gibi gez gez bitmiyor. Pandemide daha çok kendi kendime ev içi gezileri yapıyorum ama en son Hakkari’yi gezdim bayıldım. Daha görmediğim yerleri de var.
Kitaptaki film önerileri de ilginç. Sinemayı seviyorsunuz…
Sinemayı seviyorum, bazı ülkeleri, halkları filmlerden tanımayı da seviyorum. O yüzden her bölüm sonuna o ülkelerle ilgili film tavsiyelerimi yazdım. Gitmeden önce seyredilse ne güzel olur. Hatta bilenler bana da önerse.
Bu kadar gezmiş biri olarak semtimizde, çevremizde nelerin eksikliğini hissediyorsunuz?
Bizde de engellilerin daha çok düşülmesini, evlerinden yardımsız çıkabilmelerini, parklara, her yere gidebilmelerini, yayaların karşıya daha kolay geçebilmesini isterdim. Farklı atıkların farklı konteynerlere atılmasını, parklarımızın bakımlı ve çok olmasını, eski güzel evlerin kolayca yıkılmamasını, yeni evlerin altında park yeriyle yapılmasını, metronun çok artmasını hayal ediyorum…
Kitaplarınızı nereden bulabiliriz?
Akdoğan yayınevinde var ama imzalı ve elden almak isteyenler instagram’dan bana yazabilir. Ayrancı’nın güzel kafelerinden birinde buluşup verebilirim.
İnstagram’da “n.u.r.c.a”yım.