Periler gerçek midir?

Periler gerçekten var mıdır, nerelerde yaşarlar, ne yer ne içerler, ne iş yaparlar? Ayrancı semalarından görülürler mi? Sorular, sorular yıllardır hep zihnimde dolaşıp duran sorular. Ama sonunda gerçek ortaya çıktı işte. Evet evet gerçek olduklarını öğrendim artık, aramızda yaşıyorlar, sizin benim gibi hayatları var. Nereden mi biliyorum, biliyorum işte hikayemi anlatınca siz de bana hak vereceksiniz. 

Kahramanımız, biz ona Ahmet diyelim, (eğer ismi gerçekten böyleyse büyük tesadüf olur) evet ne diyorduk Ahmet bir şirkette çalışmaktadır, şirkette çalışanların sağ koludur, her yere yetişir, her şeye yetişir. Herkesin eli ayağıdır, herkesin sevdiği biridir. Gel gör ki, günün birinde hastalanır, öyle böyle değil, ciddi bir hastalığın pençesine düşmüştür, hastaneye yatması tedavi olması gerekmektedir. Tedavi ise masraflıdır, ailesi doğal olarak bu duruma çok üzülmüş, çaresiz kalmış, perişan olmuşlardır. İşte tam da bu anda bir peri kanatlarını çırparak süzülerek gelir, bütün hastane masraflarını üstlenir, her gün ziyaretine gelir, ailesi ile sürekli ilgilenir, maddi manevi her konuda yardım eder.

Uzun süren tedavi sonunda perinin kanatlarının gücünden midir bilinmez, günden güne toparlanır ve sonunda tamamen iyileşir, eski sağlığına kavuşur. Periye büyük minnet duymaktadır, ona yeni bir hayat vermiştir, ne yapsa ne etse onun hakkını ödemesinin mümkün olmadığını düşünür. Günlerce düşünür, düşünür aklına gelen hiçbir fikri beğenmez, yeterli bulmaz. Sonunda bütün bu düşüncelerinin üzerinde bir şimşek çakar, gözleri parlar işte bulmuştur, peri onun ikinci kez hayata gelmesine sebep olmamış mıdır, ikinci annesi sayılmaz mı? O halde yaklaşan anneler gününde ona özel bir armağan vermelidir, perinin resmini yaptırmaya, ofisteki odasına koyup ona sürpriz yapmaya karar verir.

Eline kurtarıcısının sevgili köpeği ile birlikte olan fotoğrafını alır ve o fotoğraftan resmini yapacak bir ressam aramaya başlar. Kuveyt Caddesi’ndeki antikacı “böyle bir ressam tanıyorum” der, adresini verir, Ahmet adresi bulur, bu ressam o yıllarda İç Sokak’ta oturan Çiğdem Buçak Telli’den başkası değildir, komşumuz yani.

Hemen öyküyü anlatır, Çiğdem olan bitenden çok etkilenir, sanatçı duyarlılığı ile konuya farklı bir bakış açısı getirir ve Ahmet’in patronunu yani onu yeniden hayata döndüreni peri olarak resmetmeye karar verir, zaman kaybetmeden çalışmaya başlar, gece gündüz çalışır, çalışır ve sonunda resim anneler gününde periye armağan edilmeye hazırdır.

Demiştim değil mi, periler gerçektir diye 

Ve tabii ki Ayrancı semalarından da görülürler.