Ankara Postası – Kasım-Aralık 1933

Yıl:1 Sayı:3

İmar

Kaçak Evler Yıktırılacak

Ankara’nın Cebeci, İsmetpaşa, Atıfbey mahallelerinde kaçak olarak, arsasının kime ait olduğunu tetkik etmeden, kanunun emrettiği inşaat ruhsatiyesini almadan ev yapanlar çok müşkül bir vaziyet ile karşılaşmaktadırlar…

Şimdiki halde imar kanununun tatbikine geçilmiş ve kaçak evlerin yıktırılmasına başlanmıştır. Bunun neticesi olarak bilhassa isimleri sayılan mahallelerde yüzlerce ev, dükkân, mağaza ve saire yıktırılacaktır. Kaçak inşaatın şimdiki imar plânına göre tadili mümkün ise tadilât yaptırılacaktır.

İnşaat ruhsatiyesi alınmadan yapılan evler arasında imar plânına göre yapılanlardan tapulu evlere tesadüf edilirse, bu ev kanunun şartlarına göre tadil edilecek yalnız inşaat ruhsatiyesinin 4 misli para cezası alınacaktır.

Belediye ruhsatsız yapılan evleri yıktırmağa karar vermekle beraber kış mevsiminde bir çok kimselerin sokak ortasında kalmaması için de tedbir alacaktır. (Akşam, 24 Teşrinisani 1933)

Kültür-Sanat

Sinemalarımız

Ankara’da iki sinema vardır. Daha fazlasına ne imkan ne de lüzum olsa gerektir. Vaziyet, fiilen olmasa dahi (istiyen başka sinema açabilir) bilkuvve [fiilen] bir monopol vaziyettir. Gerek fiatlar, gerek istirahat esbabı, gerek ise filimlerin kalitesi bakımından, yani sinemaların idaresi, Ankara halkını her üç noktadan da, dilerse memnun, dilerse bizar [rahatsız] edebilir. İşin kontroü, tamamen idarenin güzel niyetine havale edilmiştir. Meğer ki, Ankara’nın tek gazetesi Hakimiyeti Milliye, arada sırada, Ankara halkı namına tenkidi yapmakta tereddüt etmesin.

Filimlerin kalitesinden memnun olabiliriz. Fiatlar, malûm olduğu üzere, İstanbul fiatlarından yüksektir. İstirahat esbabı meselesine gelince, Yeni Sinema pekâlâ fakat Kulüp Sineması hazinin de ötesinde bir haldedir. Bir zamanlar, bu son salonda, halka elli yahut altmış kuruşa öyle zehirli bir hava teneffüs ettirilmekte idi ki, baş ağrısı, daha filmin ortalarına doğru başlıyor ve saatlerce devam ediyordu. Hakimiyet, bu hususta nazarı dikkati celbetti ve neticeyi alabildi. Fakat bu sefer, halk salonunun sandalyelerinin pisliğinden ve kokusundan bahsetmek sırası gelmişti. Elli yahut altmış kuruş, şu sıralarda, dünyanın zengin memleketlerinde bile iki saatlik bir seyir için çok paradır. Fakat insanı, bu para ile Kulüp Sineması’nda öyle bir sandalyenin üzerine oturtuyorlar ki, aynı sandalyeyi ‘bitpazarı’ idaresi dahi mezada kabul edemez. Muşambası parçalanmış, otları dışarı bırtlamış, yayları insanın etine doğru tecavüz halinde bir sandalye için kira alınmaz, olsa olsa ceza verilir.

Yerlerle tavanın halinden hiç bahsetmiyelim. Fakat her kapı açılışta içeriye dolan keskin idrar kokusu, insana sigaranın içilmesini meneden sıhhi endişenin tesadüfen acaba ne taraflarda kaldığını hatırlatıyor. Seyircinin sigara içmesi yasak da, mal sahiplerinin seyirciye idrar koklatmaları neden yasak olmuyor?

Dediğimiz gibi iki sinema var. Ve bunlar pek güzel bir para kazanmaktadırlar. İstediğimiz halk hükûmetinin merkezi Ankara’da halktan olan seyircilere insan muamelesi yapılmasıdır. (Hakimiyeti Milliye, 10 İkinci Teşrin 1933)

Sosyal Hayat

Ankara Palas’ta Toplantı Akşamları

Kış mevsimine girme zamanı olan bugünlerde Ankara’nın hayatına bir güzel değişiklik verebilmek için güzide kalabalığı en çok  içinde toplıyan Ankara Palas, bazı yenilikler düşünmüş ve tatbik etmiştir. Bu cümleden olarak bir çok garp şehirlerinde kendisine şöhret yapmış bir orkestrayı angaje etmiştir. Bu vesile ile büyük şehirlerin en güzel eğlence mahallerinden olan kafekonsere kavuşmak suretiyle son eksiklerinden birini de tamamlamış bulunmaktadır. 

Ankara Palas’ta her Salı akşamı hususî ve müsait tarifeli, ahenkli ve eğlenceli akşamlar da tertip olunmuştur. 

(Hakimiyeti Milliye, 20 İkinci Teşrin 1933)

Ankara’da Şarapçılık Gün Geçtikçe Mühim Bir Sanat Haline Giriyor

…Asrî şaraphaneler Ankara’nın en büyük hususiyetlerinden biridir. Ankara’da rakı, çilingir sofrası ve sair rakı içme teferrüatı gittikçe mevkiini kaybediyor. Bunun yerine Ankara şarabı hâkim oluyor. Ankara şaraphanelerinden en meşhuru ‘Orman Çiftliği Şaraphanesi’dir. Buranın şarapları çiftlikte yapılan yüzde yüz üzümden mamul enfes bir şey…

Orta kazançlı esnaf dükkânını kapattıktan sonra, memur daireden çıktıktan sonra şöyle bir  şaraphaneye uğruyor, şık tezgâhın önünde, şık ve uzun bar iskemlelerinin üzerinde 10 kuruşa hem de çiftlikte yapılan bir sürü meze ile Ankara şarabını yuvarlıyor.
(Hikmet Feridun [Es]: Akşam, 14 Teşrinisani 1933)

Ulaştırma

Ankara’da Tramvay Yokluğunu Hissettirmeyen Nakil Vasıtası: “Kaptı Kaçtı”

Son zamanlarda Ankara’da otobüsler, bilhassa “kaptı kaçtı” denilen otobüs yavruları pek çoğalmıştır. Ankara bu kaptı kaçtıların her dakika vızır vızır işlediği kalabalık bir arı kovanına benzer. Ankara’da tramvay yokluğu hiç hissedilmez. Çünkü istediğiniz dakikada otobüsünüz hazırdır. Cebeci mi gideceksiniz? Âla… Yenişehire mi? Mükemmel… İstasyona mı? Çok iyi. Saman pazarına mı? Şu taraftaki otobüsler… Ankara’da hemen her iki, üç dakikada bir, her semt için otobüs, kaptı kaçtı hazırdır…

Bu kaptı kaçtıların bir pratik tarafı var. Birkaç arkadaş kaptı kaçtıları pazarlıkla veya saat hesabına tutuyorlar, istedikleri yere gidiyorlar… Şimdi Ankara’da otobüs ve kaptı kaçtılar tramvay yokluğunu hissettirmiyorlar. (Hikmet Feridun [Es]; Akşam, 18 Teşrinisani 193)

*Kasım ayı, 10 Ocak 1945 tarih ve 4696 sayılı kanundan önce  Teşrin-i sâni, İkinci Teşrin, Son Teşrin olarak adlandırılmaktadır.

Kutlama

Ankara Gazi Gününü Kutladı

Gazi Hazretlerinin Sivas’tan Ankara’ya geldikleri günün yıldönümü olduğundan şehir baştan başa bayraklarla süslenmiş ve gece tenvir edilmiştir [ışıklandırılmıştır].

Halkevinin tertip ettiği müsamerede şair Behçet Kemal [Çağlar] Bey, “14 Yıl ve Ondan Sonraki Her Gün” şiirini okumuş, Halkevleri reisi Necip Ali [Küçüka], Ankara Halkevi reisi Nafi Atuf [Kansu], muallim Enver Behnan [Şapolyo] Beyler birer nutuk irat ederek bu gelişin Ankara için olduğu kadar bütün millet ve memleket ve bütün tarih için olan büyük neticelerini saymışlar ve bu büyük günü kutlulamışlardır.

Nutuklardan sonra Vazife piyesi temsil edilmiş, seymenler millî oyunları oynamışlardır. Halkevi tamamen dolmuş, evin dışında şiir, nutuklar ve temsil hoparlörlerle dinletilmiştir. (Vakit, 28 Aralık 1933)

Belediye Faaliyetleri

Ankara Belediyesi

Ankara dahilinde işliyen otomobil, kamyon, otobüs şoförleri ile istasyon hamallarının bir biçimde elbise giymeleri kararlaştırılmıştır. Şoförlerin elbiseleri ile hamalların giyecekleri elbiselerin şekilleri tesbit olunmuştur. Gerek şoförler, gerekse istasyon hamalları kânunuevvel [Aralık] ayı ortalarına kadar yeknesak [tek tip] elbise giymeğe mecbur tutulmuşlardır. Giymiyenler icrayı sanattan menedilecektir.

Belediyenin stadyom sahasında bir tanzifat [temizlik işleri] hanı vardır. Pek iptidaî bir tarzda ve ihtiyaca gayri kâfi [yetersiz] bulunan bu han yıkılacaktır. Yeni han mezbahanın yanında yapılacak ve asrî [çağdaş] bir tarzda olacaktır. İçinde araba imalâthanesi, otomobil tamirhanesi, fennî ahırlar, arpa, saman, kepek depoları, amele koğuşları ve yemekhane bulunacaktır.

Temizlik işleri müdürlüğü için de bu binadan bir yer tefrik olunacaktır [ayrılacaktır]. Süpürge amelesi asrî bir fabrika amelesi gibi muntazam kovuşlarda yatacaklar ve yemeklerini de gene muntazam bir halde yemekhanede yiyeceklerdir.

Ankara belediyesi dilencilerle pek esaslı bir surette mücadeleye başlamıştır. Bu mücadele neticesi olarak azamî on beş gün sonra ortada dilenci kalmıyacaktır. Belediye dilencileri bir araya toplamak için bir ‘dilenci evi’ açmıştır.

Belediye ceza işleri ile meşgul olmak üzere adliye vekâletince müstakil bir hâkimlik ihdas edilmiştir. Belediyenin ceza işleri bu hâkimlik tarafından tedvir olunacaktır.

Belediye dispanseri fıkara halkın bakımına bir ana şefkatile devam etmektedir. Teşrinievvel [Ekim] ayı içinde dispanserde 237 hasta bakılmış ve tedavi edilmiştir. 963 kişiye de çiçek aşısı tatbik olunmuştur. 

Bazı fırınların hamur ekmek çıkardıkları, bazı su satanların da Ankara suyunu Taşdelen şişelerine doldurarak Taşdelen suyu diye  sattıkları görülmüş ve bu gibi hilebazlar belediyece sıkı bir kontrol altında bulundurulmağa başlanmıştır.
(Akşam, 9 Aralık 1933)

Kültür-Sanat

“Türkiye’nin Kalbi Ankara”

Cumhuriyet Bayramında Ankara’da Maarif Vekâleti hesabına bir film çeviren Sovyet film müessesesi müdürü M. Yutkeviç şu açıklamayı yapmıştır:

“-Cumhuriyet Bayramında Ankara’daki tezahüratı filme aldık. Bir de 1.500 metrelik ‘Türkiye’nin Kalbi Ankara’ mevzulu bir film çevirdik, Bu filmin mevzuu şudur:

Yaşlı bir ihtiyar Cumhuriyet Bayramı münasebetile Ankara’ya geliyor ve genç bir izci kızla tanışıyor. Bu genç münevver Türk kızı ihtiyar köylüye rehberlik ederek Ankara’nın her tarafını, muazzam binaları ve mektepleri gösteriyor.

Filim sesli ve müziklidir. Riyaseticumhur orkestrası şefi Zeki [Üngör] Bey ve Ankara Musiki Muallim Mektebi hocaları filmin musiki kısmı için çalışmışlardır. Filimde resmi geçit, Gazi ve İsmet Paşa hazretlerinin nutukları da vardır. Bu filmi Maarif Vekâleti yaptırmıştır. Filim Şubat ayı içinde Türkiye’de gösterilebilecektir”.
(Cumhuriyet, 11 Aralık 1933)

Sosyal Hayat

Ankara’nın ‘Tabarin’ Barına Dair…

Tabarin bara beş altı basamak merdivenle iniliyor. … Bu basamakları inip paltonuzu vestiyere verdikten sonra eğer buranın acemisi iseniz bir an irkilir, daha çiviye yeni asılan paltonuzla şapkanızı alıp gerisin geriye çıkmak istersiniz. Çünkü kapnın üzerinde ‘davetiyesiz girilmez’ levhası asılıdır. Bu levhanın üzerinizdeki tesirini anlıyan vestiyer çırağı hemen yanınıza sokulur:

– Size göre değil efendim, der, bazıları pek sarhoş, pek kıyafetsiz ve boyunbağsız geliyorlar da onları içeriye sokmamak için bu levhayı astık.

Bu kapıyı da geçtikten sonra bardasınız. Müşterilerin görünürleri dört köşe oturmuşlardır; ortada kalan dört köşe yerde de dansedilir.

Göze görünmiyen müşteriler locadadırlar. Onların bir müddet sonra sesini, kahkahasını, kısık bir sesle şarkı söylediğini, yahut da:

– Mehmet, Nahide hanım meyve istiyor!

– Nüzhet hanımın locasına bir şişe şampanya daha!

Yollu seslendigini duyarsınız.

Bu kendileri görünmeyip sesleri gelenler Tabarin barın bahtiyar müşterileridir. Onlar cazda fokstrot, tango, rumba, blak botom, vals başlayınca hemen yanlarındaki hanımı -eğer şampanya yahut şarap şişesi bitip hanım savuşmamışsa- dansa kaldırabilirler. Oyun da bilmeseler, sarhoşlukla yalpa da vursalar, hanımların rengârenk iskarpinlerine de bassalar şişe bitinceye kadar hoş görülürler. …

Buranın hanımları -kendi rivayetlerine göre- Ankara’da ilham perisi vazifesini de görürler. Meselâ biri çantasında genç şair … bey tarafından kendisi için yazılmış altı, yedi şiir bulunduğunu söyler. Birisi yanağındaki çukur için muharrir … beyin sekiz yüz sayfalık roman yazacağını anlatır.

İşte bizim Ankara’nın Tabarin barı budur. … Arada bir yolunuz düşerse girer burada bir iki saat vakit geçirir, sonra gider yatarsınız. Dört tarafı kafesi andıran bu eğlenti yerinde gece kuşları daha iki buçuğa, polisin tayin ettiği bu kapanma saatine kadar orada eğlenecekler, yahut eğlendik sanacaklardır.
(Toplu İğne [Mehmet Nurettin Artam]; Vakit, 3 Aralık 1933)


*Aralık ayı, 10 Ocak 1945 tarih ve 4696 sayılı kanundan önce  Kânunuevvel , Birinci Kânun, İlk Kânun olarak adlandırılmaktadır.

Ankara Postası – Ekim 1933

Yıl:1 Sayı:2

Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Dönümü

Ankara’daki Kutlulamalar

Ankara’da Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü; üç gün gece gündüz büyük coşkunluklarla candan ve hep beraber kutlulanacaktır. Bunun için bayram günlerinde ve gecelerinde şehirde bulunan bütün resmî daireler, resmî ve hususî müesseseler, Cümhuriyet Halk Fırkası [Partisi] merkezi, halkevi, mektepler. spor kulüpleri, ev ve dükkânlar, minareler, meydanlar, caddeler bayraklarla, yeşilliklerle, kırmızı beyaz kurdelâlarla süslenecek ve elektrikle tenvir edilecektir [aydınlatılacaktır]. Elektrik tesisatı henüz yapılmamış olan mahaller de fenerlerle donatılacaktır.

Cümhuriyetin on yıllık bütün işlerinin mukayeseli grafikleri Büyük Millet Meclisiyle Fırka binası arasında caddenin iki tarafındaki yaya kaldırım kenarına konacak ve tenvir edilecektir. Bilumum vesaiti nakliye kırmızı beyaz kurdelâlarla süslenecektir. 

Bundan başka ana caddeler ve meydanlar inkılâp şiarlarımızı [temel ilkelerimizi] ifade eden uzun ve bez levhalar üzerine yazılı kısa sözlerle ve cümhuriyetin feyizlerini gösteren levha, resim ve grafiklerle işlenecektir. Şehirdeki tezahürata iştirak etmek üzere yakın kaza ve köylerden atlı ve yaya köylü misafirler davet edilecektir. Bu misafirler Vilâyet ve belediyece ayrılan yerlerde yatırılacaktır.
(Hakimiyeti Milliye, 27 Ekim 1933)

Onuncu Yıl Marşını Millete Öğretmek İçin

Onuncu cümhuriyet bayramı marşının notaları dağıtılmıştır. Birkaç günden beri çalıştırılan Ankara’nın bütün mektepleri talebesi dün halkevinde toplanarak hep bir ağızdan ilk provayı yaptılar. Marşın bestesi gramofon plâklarına da alınmaktadır.
(Hakimiyeti Milliye, 4 Ekim 1933) 

Bayramda Açılacak Sergiler

Cümhuriyetin onuncu yıl dönümünde, sade yaptıklarımızı göstermek ve onlarla öğünmek için değil, yeni on yıllar için hız ve kudret almak için büyük bir bayram yapıyoruz.

Ankara’da Maarif Vekâleti’nin İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nde hazırladığı ve maarif sahasındaki inkılâplarımızı gösteren sergi ile Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin ticaret lisesinde tertip ettiği ‘On Yıl İktisat Sergisi’ çok manalı ve nevileri şahıslarına mahsus eserler olacaktır.
(Hakimiyeti Milliye, 25 Ekim 1933)

Tıbbî Müstahzarlar ve Aletler Sergisi

Beşinci millî tıp kongresi ile beraber Büyük Millet Meclisi’nin yeni yapılan salonlarında açılmış olan tıbbî müstahzarlar ve alet sergisi iki gündür binlerce yurttaş tarafından ziyaret edilmektedir.
(Hakimiyeti Milliye, 23 Ekim 1933)

Spor

Ankara’da Bayram Münasebetile Birincilikler

Büyük bayram münasebetiyle denizcilikten başka bütün sporların Türkiye birincilik müsabakaları Ankara’da olacaktır. Müsabakalara 46 güreşçi, 20 eskrimci, 105 atlet ve 120 futbolcu iştirak edecektir. 

Büyük geçit resminde otuzu denizci olmak üzere beş yüzden fazla sporcu ve kulüp murahhasları [delegeleri] iştirak edecektir. (Hakimiyeti Milliye, 20 Ekim 1933)

Ankara’nın İmarı Üzerine

Tapusuz Şehir

Ziraat Enstitülerinden Ankara şehrine doğru bakıldığı zaman, gözlerinizi oğuşturmak istiyeceksiniz. Eteğinden tepesine kadar koskoca bir dağ, çamur çoban kulübeleri ile kaplanmıştır. Sanki bir gecede, bir köy Ankara’nın sırtına yapıştırılıvermiştir: En garplı şehrin omuzlarından biri üzerinde en geri şark!

Bu dağ ve yanındaki dağ, ikisi de şehir plânında yeşil saha’dırlar. Plânın 250 bin nüfus için yapıldığını da akılda tutunuz.

Bu iki dağda ne yol, ne su, ne ışık, hiçbir şey yoktur. Bu iki dağda hiçbir ev tapulu değildir. Bu iki dağ yeni Ankara’nın baştanbaşa bütün iddialarını ve davalarını tekzip etmeğe çalışıyor.

Şehrin bu iki dağını ve etrafını kaplıyan çamur şehir, hükûmet ve belediyenin kontrolsüzlüğünün ve müsamahasının değil, maatteessüf bir zaruret’in eseridir. Ankara’ya gelen binlerce amele nerede oturacaktı? Ya çadır kuracaklar, ya yerin altını kazacaklar, yahut ikisinden de farkı olmıyan bu çamur çerkileri inşa edeceklerdi. Belediye yarın hepsini silip süpürebilir; tapusuz tek bir dam bırakmıyabilir. Fakat ayazda kış ortasında biriken kadın çoluk çocuk binlerce fakir vatandaşa ne cevap verecektir?

Şehir plânında bir amele mahallesi parçası vardır. Bu topraklar, en ucuz yerlerdedir. Bu topraklarda en ucuz, bu yapılanlar kadar ucuz, fakat sıhhî, güzel ve muntazam ikametgâhlar da kurulabilir. Bu iki dağ, işte ancak böyle, aileler bir damdan başka bir dama nakledilerek, ev yapanlar orada çalıştırılıp kendilerine kendi evleri yaptırılarak, boşaltılacaktır. Bu yalnız içtimaî muavenetin [sosyal dayanışmanın] borcu değil, şehrin inzibat, estetik, sıhhat ve halk terbiyesi bakımlarından da elzemdir. Amele mahallesi yerlerinin istimlâk olunarak, birer ikişer odalı basit evler inşa olunmak için harcedilecek para, hiç şüphesiz, bu tapusuz şehr’i emrivaki gibi kabul edip, oraya ışık, su, yol ve inzıbat yetiştirmek için harcedilecek paradan daha az olacaktır.

Şurası mühimdir ki, Ankara’nın büyük iddiası karşısında bu garabet daha uzun müddet muhafaza edilemez. Üç tedbir başta geliyor: Bu iki dağı tapulandırmamak, yeniden hiçbir şey yaptırmamak, plânın amele mahallesi kısımlarını istimlâk edip bu iki dağı oraya nakletmek!
(Falih Rıfkı [Atay], Hakimiyeti Milliye, 10 Ekim 1933)

Altyapı Yatırımları

Çıbık Barajı*

Yeşil Ankara’yı, bundan beş on yıl evel ancak ham bir hayal sayılırken bugün hakiykat yapmak yolunda olan Cümhuriyet hükûmeti, bu maksadını tamamiyle tahakkuk ettirmek [gerçekleştirmek] için; Ankara’nın en mühim derdini halledecek, en mühim ihtiyacını karşılıyacak çareyi bulmuş ve başarma yolunda bulunmuştur. ‘Çıbık’ da yağmur ve sel sularının içinde toplandığı bir vadinin tepelerle çevrilmiş bir yerinde suları biriktirmek için 105 rakımına kadar yükseltilecek olan büyük Çıbık barajının inşasına hararetle devam edilmektedir. Çalışma mevsimi bitmeden evel işin büyük bir kısmı tamamlanmış olacaktır. Beton dökmeye müsait havalar daha bir müddet devam edebilecektir; bu zaman içinde işin esaslı kısımları başarılmış olacaktır.

Ankara’nın bütün ecnebi ziyaretçilerini de hayret ve takdir içinde bırakan büyük inşa işlerinin başında gelen Çıbık barajı Türkiye Cümhuriyeti merkezinin en esaslı ihtiyacını biter bitmez bütün kifayetiyle karşılamış olacaktır. (Hakimiyeti Milliye, 3 Ekim 1933)

* Barajın adı başlangıçta yörenin adının ‘halk” kullanımındaki şekliyle belirtilmiş, ancak kısa bir süre sonra ‘Çubuk’ sözcüğü benimsenmiştir.

Çubuk Barajı

Hükûmet merkezinin su ihtiyacının temini, sokakların, bahçelerin, parkların sulanması ve şehir havuzlarının tağdiyesine [doldurulmasına]  yarar suyu temin ve aynı zamanda Sincan köyüne kadar 55.000 dönüm arazinin sulanmasını ve ağaçlama sahasının inkişafını kolaylaştırmak için Çubuk feyezan [taşkın] sularını tutacak bir hazne bendi yaptırılmaya  başlanmıştır. Gelecek sene nihayetlerinde inşati bitecek olan bu bent, 12,5 milyon ton su alacaktır ve 49 milyon [ton] sel sularının kullanılmasını kolaylaştıracaktır.
(Hakimiyeti Milliye, 29 Ekim 1933)

Çarşı-Pazar

Yiyecek Fiatları

Sebze fiatları yeni mevsime ucuzlukla girdi. Çok ucuz seneler vardır ki Ankara bu mevsimde, yani yaz sebzelerinin turfanda zamanında bu kadar ucuz olmamıştır.

Fiatı en çok düşenlerden biri patatestir. Vasati [ortalama] olarak patatesin fiatı 100 paradır [2,5 kuruş]. Lahna çok boldur, dört kuruştur. Pırasa da aynı haldedir. Patlıcan 10-12 arasındadır. Kabak artık turfandadır. Ağustos iptidalarında [başlangıcında] ekilen yeni kabaklar şimdi mahsul vermeğe başlamışlardır ki bu sebeple 12,5-15 arasında tahavvül ediyor [değişiyor].

Dolmalık biber 5, sivri biber 10-12,5’tur. Sivrinin fiatının dolmalığa nisbeten bir buçuk misli fazla oluşu turşuluk için sivrinin fazla müşteri bulmasından ileri gelmektedir. Domates pek çok gelmektedir. 5-7,5 arasında istenilen domates tedarik edilebilmektedir. Köylünün getirdiği kışlık soğan 3-4 arasında satılmaktadır.

Havuç dört kuruştur. Ispanak 10-12,5 kuruşadır. Sebzeler içinde fiatı en yüksek olan çalı fasulyesidir. 20-22,5 arasında dolaşmaktadır. Barbunya ve ayşekadın 15-17,5 kuruşadır. [Bu fiatlar] esnafın kabzımallardan aldığı toptan fiattır. Esnaf da bunun üzerine bir miktar zammederek satmaktadır.
(Hakimiyeti Milliye, 8 Ekim 1933)

Kışa Girerken

Kömür Fiatları

Şehirde kömür fiatları  yüksektir. Vilayet ve belediye bu işi hal için tedbirler almaktadır. İstanbul ve Ankara arasındaki yol boyunca toplanmış olan kömürün taşınması da vagon vaziyetleri dolayısiyle tehir edilince kömür fiatları birden on beş kuruşa çıkmıştır. 

Hükumet, önüne gelenin istediği yerde odun kömürü yakmasına müsaade vermemek suretiyle pek haklı bir hassasiyet  göstermektedir. Vilayet, fennî surette ayrılan ormanlardan ağaç alınarak derhal kömür yapılması için Ayaş’a, Bâlâ’ya müsaade etmiştir. Fiatlar birkaç güne kalmadan normalleşecektir. Maden kömürü fiatları normaldir.
(Hakimiyeti Milliye, 10 Ekim 1933)

Sağlık

Hıfzıssıhha Müessesesi

Ankara’da yapılan ‘Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi’ bilhassa bulaşık hastalıklarla ilmî bir surette mücadele ederek onları yok etmek için ilmî tetkikatta bulunmak üzere tesis edilmiş çok büyük ve çok mühim bir sıhhat ocağıdır. Bu büyük müessesenin kimya ve bakteriyoloji şubeleri iki seneden beri işlemektedir. Bunlardan başka hıfzıssıhha mektebi, seroloji [serum bilim] kısmı ve fennî ahırları vardır.
(Son Posta, 29 Ekim 1933)

Eğitim

Yüksek Ziraat Enstitüsü Açıldı

Yüksek Ziraat Enstitüsü’nü dün Başvekil İsmet Paşa Hazretleri yüksek ve samimi tezahürat arasında açtı. Enstitünün açılmasını kutlulama hatırası olarak Başvekil Hazretleri tarafından bir meşe ağacı dikilmiştir.
(Hakimiyeti Milliye, 31 Ekim 1933).

Ankara Postası – Ağustos 1933

Bayram Kutlaması

Ankara’da Zafer Bayramı

Büyük Zafer Bayramı coşgun tezahürlerle kutlanmıştır. Resmi daireler kapanmış, her yer bayraklarla süslenmiştir. 

Merasime sabah saat sekiz buçukta başlanmış ve  ve bu saatte  Sarıkışla’da, fırka karargâhında dokuz buçukta da  büyük büyük erkânıharbiyede [genel kurmay başkanlığında] tebrik merasimi yapılmıştır. 

Saat 10:30’da geçit resmi sahasında merasim başlamıştır. Bu merasimde Milli Müdafaa Vekili Zekâi Bey ve büyük erkânıharbiye reisi Asım [Gündüz] Paşa, şehrimizde bulunan diğer bilumum erkân ve  ümerai askeriye, zabitan ve binlerce halk hazır bulunmuştur.

Alayın en kıdemsiz bir zabiti ve bundan sonra fırka Liva kumandanı miralay Tevfik ve Halkevi namına Haşim beyler tarafından birer nutuk söylenmiştir. Büyük bir geçit resmi ile merasime nihayet verilmiştir. Geçit resmine piyade, süvari ve topçu, jandarma kıtaatı ile iki teyyare filosu ve ayrıca bir temsil alayı iştirak etmiştir.

Öğleden sonra saat on altıda halkevinde merasim yapılmıştır. Burada başkumandanlık meydan muharebesini ve o günün hatıralarını anlatan hitabeler söylenmiş, şiirler okunmuş ve bir piyes temsil edilmiştir. 

Gece saat yirmide büyük bir fener alayı ve bahçelerde tayyare cemiyeti menfaatine muhtelif eğlenceler tertip edilmiştir.

Şehir baştan başa ışık içindedir. Sokaklarda bayram sevinci ile, coşgun bir hayat ve hareket görülmektedir.. Halk, kendisine yaşama ve istiklâl haklarını kazandıran büyük zafer gününü samimî tezahürlerle kutlulamağa devam ediyor. (Milliyet, 31 Ağustos 1933)

Sağlık

Hükûmet Tabibi Olan İlk Kadın

Ankara vilâyeti hükûmet tabipliğine Mediha Raşit hanım tayin edilmiştir. Mediha Hanım, hükûmet tabibi olan ilk doktordur. (Vakit, 19 Ağustos 1933)

Sosyal Yaşam

[Ankara’da Bir Zamanlar Museviler Vardı!]

Ankara Musevilerinin Bir İçtimaı

Ankara Musevileri dün akşam Türklük Kültür Kulübü’nde bir toplantı yapmışlardır. Bu içtimada Gazi Antep meb’usu Nuri Bey de hazır bulunmuştur. Riyaseticumhur orkestra şefi tarafından Musevilere İstiklâl marşı öğretilmiş, marş hep birlikte teganni edilmiştir. Ankara Musevileri Halkevine kaydolunmaktadırlar. (Cumhuriyet, 24 Ağustos 1933)

Ekonomi

Ankara’da Çeltik Fabrikası Kuruluyor

Memleketimizin muayyen bazı mıntakalarında yetiştirilen ve Ziraat Vekâleti’nce de ıslah ve tevsiine çalışılan pirinç mahsulü, memleketimizin bilhassa istikbalde mühim bir gelir kaynağı olacaktır. Ziraat Vekâletince bu mahsulün ıslahına muayyen bir program dahilinde çalışılmaktadır. Pirinç yetiştirilen mıntakalardan bir kısmı da Ankara vilâyeti dahilindedir. Vilâyetimizde Beypazarı, Ayaş, Kızılcahamam kazaları pirinç yetiştiren mıntakalardır.

Bu mahsulün kıymetlendirilmesi ve netiyce itibariyle yetiştiren köylünün daha çok faydalanması hususları vilâyetçe düşünülmekte ve vilâyet makamı buna çok ehemmiyet vermektedir. Bunun için de yapılacak iş halen yetiştirilen pirinçlerin taşsız, topraksız ve kırıksız, temiz olarak piyasaya çıkarılmasının temini meselesidir. … Bu da ihtiyacı karşılayabilecek bir çeltik fabrikasının tesisi ile mümkündür. … Vilâyet, köylümüzün yetiştirdiği pirinci daha ziyade müsait bir fiatla satabilmesi için bir çeltik fabrikası tesisi etrafında ciddi bir surette meşgul olmaktadır. (Hakimiyeti Milliye, 8 Ağustos 1933)

Seyyar Satıcılar

İşportacılar Fazlalaştı, Bilhassa Halı Satanlar

İşportacıların ana caddelerde belediyece kaldırılması üzerine bu kabil seyyar esnaf daha pratik bir satış şekli buldu: Elde ve sırtta, daime seferber bir vaziyette satıcılık yapmak…

Bunlar neler satmazlar? Bir liraya ayakkabı, yirmi kuruşa kayış, korsa, fanila, yüz kuruşa yatak çarşafı, yedi buçuğa boyunbağı, on kuruşa çorap. Bu kabil esnafın bir de halı satanları vardır ki belediyenin bunu ne zaman kaldıracağını merak ediyoruz. Halı kadar mikrop nakli vasıta çok az bulunur. Bu halıcıların üç beş halı birden yüklenerek sokaklarda ve yaya kaldırımlarında herkese sürünerek icrayı sanat elemeleri çekilir şey değildir. Bunların mikdarı da o kadar fazladır ki her gün bir ikisine sürünmemekliğin ihtimali yoktur. (Milliyet/Ankara Postası, 13 Ağustos 1933)

Çarşı-Pazar

Meyve Ucuzluğu

Bugün hâlde üzüm 25-30, topatan kavun 20, Kırkağaç kavunu 25, karpuz 10, şeftali 25-30, kayısı 20, akça armudu 30, Malatya armudu 25, vişne 20, Amasya elması 35, ekşi elma 20, erik 20 kuruşa satılmaktadır. (Milliyet/Ankara Postası, 18 Ağustos 1933)

20 Kuruşa Domates

Dün sabah hâlde sırık domatesin okkası perakende olarak yirmi kuruşa satılmış ve akşama doğru on beşe inmiştir. Vakıa bu bahalılığa halk, lâyık olduğu fiil cevabı vererek hale uğramamaktadır. Ancak etin okkası 25’e satıldığı şu bol mevsimde yirmiye domates satılmasına belediye nasıl müsaade ediyor? Muhterem belediyemizin hal ile biraz daha yakından alâkadar olmasını rica ederiz. (Milliyet/Ankara Postası, 24 Ağustos 1933)

Haberleşme

Ankara-İstanbul-İzmir Telefonu Hazırlanıyor

Ankara ve İstanbul’u İzmir’e bağlıyacak olan telefon hattının Bursa’dan itibaren yüz kilometrelik kısmı yapılmıştır. Geri kalan 200 kilometresinin de Teşrinisani [Kasım] içinde tamamile yapılmış olacağı tahmin ediliyor. (Vakit, 4 Ağustos 1933)

Ulaştırma

Bisiklet Merakı

Düz asfalt caddeler Ankara’da bisiklete binmek merakını arttırdı. Otobüslerin berbat vaziyette olmaları ve pahalı bulunmaları da bağlarda oturanların birer bisiklet edinmelerine sebep oldu.

Bu merak o kadar ilerledi ki; adetleri mühim bir yekûn teşkil eden bisiklet kiralayıcı dükkânlarından başka seyyar bisiklet kiralayıcıları da türedi.

[İş Bankasının önünde] bisiklet kiralayanlar Çankırı caddesinin dümdüz asfaltı üzerinde bir aşağı bir yukarı gezer ve otomobiller arasında yalpa vurarak onların seyriseferlerini işkâl ederler. …

Öğrendiğimize göre bunları kiralamak da ucuzdur. İyi markalı ve yeni velospetlerin saati altmış ve elliye, orta halilerin de otuz kuruşadır. (Milliyet/Ankara Postası, 18 Ağustos 1933)

Cebeci Yolu Açılıyor

Samanpazarını Cebeci’ye bağlayacak olan büyük yolun iki tarafındaki binalar yıkılmış, toprak tesviyesi bitmiştir. Kışa kadar yol işlemeğe açılacaktır.

Bu yol tamamen bittikten sonra istasyon caddesine bağlanacak bu suretle Cebeci’den, kolayca hem istasyona hem de Samanpazarı’ndan şehre gelmek kabil olacaktır. Cebeci yolsuzluktan kurtulacaktır. (Hakimiyeti Milliye, 8 Ağustos 1933)

Altyapı Sorunlar

Ankara İçme Suyu

Ankara içme suyu komisyonu tarafından şehir içme suyu ihtiyacının temini için yapılmakta olan işler program dahilinde yürümektedir. …

…Halen şehre gelmekte olan su mikdarı azalmağa başlamıştır. Mevsimin en kurak zamanına yaklaşılmış olması ve esasen kışın kurak geçmesi suyun eksilmeğe başlamasını çok tabii göstermektedir. (Hakimiyeti Milliye, 2 Ağustos 1933)

Su Sıkıntısı

Ankara’da her sene olduğu gibi bu sene de şehir suyu sıkıntısı başlamıştır. Suyun varidatı gayrimuntazam bir seyir takip etmekte ve şehre su verilmesi de bu seyre göre tanzim olunmaktadır.

Hâlen halkın mümkün olduğu kadar az sıkıntı çekmesi için sular eskişehir tarafında geceleri kesilmekte ve bu inkıta müddeti o günkü su varidatına göre uzayıp kısalmaktadır. (Milliyet/Ankara Postası, 13 Ağustos 1933)