İtfaiye giremeyen sokaklar

Ayrancı’nın gözardı edilen tehlikeleri

25 Temmuz 2024 günü Ayrancı Reşat Nuri Caddesi’ndeki bir apartmanın en üst katındaki dairede sabah saatlerinde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı.

Evde bulunan anne H.D. ile büyük oğlu K.Ö.D, kısa sürede büyüyen yangından komşuların yardımıyla kurtarıldı. Ailenin küçük oğlu E.D. ise balkonda mahsur kaldı. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. E.D. itfaiye ekibinin çalışmalarıyla kurtarıldı.

Mahalle sakinlerinden Ramazan Özkök, gelen bağırma seslerinin ardından dışarı çıktığı sırada yangın çıktığı evdeki camların patladığını söyledi. Olay yerine gelen bir vatandaşın o sırada evin çatısına çıkarak çocuğa su verdiğini belirten Özkök, “Çocuğu balkonun önünde tutmaya çalıştık ama itfaiye gecikmeli geldi. Biz de kendini atarsa diye apartman önünde battaniye ve yorgan açtık. Şükürler olsun atmadı, orada bekledi” diye konuştu.

Özkök, dumandan fazla etkilenmemesi için çocuğu yönlendirdiklerini anlatarak, “Gelen itfaiye çocuğu kurtardı” dedi.

İtfaiye’nin kurtarma çalışmaları sırasında olay yerine gelen Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner kurtarma çalışmalarını izledi ve olay yerinden çekilen fotoğrafları sosyal medya hesabından paylaştı.

Mahalleli endişeli

Yangın Ayrancı’da pek çok evde konuşuldu tabii. Yeşilyurt Sokağında işletmesi bulunan bir esnaf ise aynı şeyin kendi sokağında olması durumunda nasıl müdahale edileceğini düşünüp endişelendi ve durumu CİMER’e yazdı. Ayrancı’da Yeşilyurt Sokağı gibi pek çok dar sokak olduğunu, buralarda çift taraflı araç parkı nedeniyle çoğu zaman normal araçların bile geçmekte zorlandığını belirterek olası bir acil durumda itfaiye ve ambulansın bu sokaklardan nasıl geçeceğini sordu ve sorunun çözülmesini talep etti.

CİMER’den kendisine bir yanıt gelmedi fakat tam da onun endişelendiği gibi bir durum 2 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşti. Bir ihbara müdahale etmek için Ayrancı’ya Cinnah caddesi üzerinden gelen itfaiye aracı Yeşilyurt Sokağına çift taraflı araç parkı nedeniyle giremediler. İtfaiye aracı sirenlerini açmasına rağmen kimse aracını yoldan çekmedi. Çaresiz kalan itfaiye geri dönerek kendisine başka bir yol aradı.

Sokaklarda nasıl park edileceğine kim karar veriyor?

Böyle acil durumlarda sormadan edemiyoruz; caddelere, sokaklara nasıl park edileceğine kim, nasıl karar veriyor? Büyükşehir olan illerde, sokaklara ve caddelere nasıl araç parkı yapılacağına dair kararlar, temel olarak yerel yönetimler tarafından alınıyor, ancak bu kararlar çeşitli yasal düzenlemeler ve yönetmelikler doğrultusunda şekilleniyor. 

Büyükşehir Belediyeleri, şehir içindeki trafik düzenlemeleri ve park alanları ile ilgili ana yetkili mercidir. Belediye Meclisi, şehrin genel ulaşım planları ve sokak düzenlemeleri ile ilgili kararlar alır. Büyükşehirlerdeki imar planları, sokaklardaki park düzenlemelerinin temelini oluşturur. İmar planlarında belirlenen bölgeler, park alanları, yollar, caddeler ve otoparklar, belediyelerin kararlarının dayanağınıdır. Park yerlerinin ve araç parkı düzenlemelerinin yerel ihtiyaçlara ve şehir altyapısına uygun olmasını sağlar.

Büyükşehir belediyelerindeki yetkiyi şimdi hükümet kullanıyor

UKOME (Ulaşım Koordinasyon Merkezi), büyükşehir belediyelerinde ulaşımın etkin, güvenli ve düzenli bir şekilde sağlanabilmesi için özellikle şehir içi ulaşım, trafik düzenlemeleri, toplu taşıma, park yönetimi ve trafik güvenliği gibi alanlarda kararlar alır ve uygulamalar konusunda yetkilidir. Ulaşım altyapısının, acil durumlar karşısında ne şekilde işleyebileceği konusunda planlamaları yapar. 

UKOME, Büyükşehir Belediyesi bünyesinde oluşturulan bir kuruldur ve üyeleri belediyenin çeşitli daire başkanlıkları, trafik uzmanları, ulaşım mühendisleri, şehir planlamacıları gibi uzmanlardan oluşur. 2020’de UKOME’nin yapısına hükümetin kararı ile Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait temsilciler eklendi. Bu değişiklik sonucunda büyükşehir belediyesine ait temsilcilerin sayısı azınlık konumuna geçerken, hükûmet tarafından atanan üyeler çoğunluğa sahip oldu. UKOME, son yıllarda özel halk otobüsleriyle ilgili krizlerle gündeme gelmişti.

Şimdi sorununun çözülmesi için UKOME’nin değerlendirmesini bekleyeceğiz. Fakat sokaklara, kaldırımlara park eden, park yasaklarını ihlal eden vatandaşlar olarak da bu itfaiyenin ya da ambulansın bizim evimize de gelmek üzere yola çıkabileceğini aklımızda tutmamız gerekiyor.


Ankara itfaiyesi hangi olaylara müdahale ediyor?

İtfaiyenin sadece yangınlara müdahale ettiğini düşünüyoruz genelde. Fakat itfaiyenin görev ve yetki alanının ne kadar çeşitli olduğunu gördüğünüzde şaşıracaksınız. 

Ankara Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı her ay “Ankara İli İtfai Olayları Raporu” yayınlıyor. Bu rapora göre itfaiyenin müdahale ettiği olaylar şöyle sınıflandırılmış: Yangınlar (konut, işyeri ve diğer tüm yangınlar), su baskını, kurtarma (asansörde mahsur kalma, hayvan kurtarma, intihar girişimi vs), trafik kazası.

2024 yılının ilk 10 aylık olay tablosu aşağıda. Burada ilginç veriler var. Mesela itfaiyenin müdahale ettiği olaylar içerisinde konut yangını %3, işyeri yangını %1 gibi küçük bir rakam. Yangınlar içerisinde asıl büyük rakam ise ot yangını, samanlık yangını, çöp ve çöplük yangını ve anız yangını gibi daha çok kırsalda ve boş alanlardaki yangınlar oluşturuyor.

OlaySayıYüzde
Yangınlar9822%35
   Konut yangını713(%3)
   İşyeri yangını355(%1)
   Diğer yangın (Ot, anız, çöp vs)8754(%31)
Su baskını3943%14
Kurtarma (asansörde mahsur kalma, hayvan kurtarma, intihar girişimi vs)11094%39
Trafik kazası967%3
Diğer (Asılsız ihbar vs)2623%9
Toplam28.449
Tablo: 2024 yılı ilk 10 ay Ankara itfaiyesi olay sayıları

Kurtarma vakaları ise toplam itfaiye müdahalesinin %39’unu oluşturmuş. Bunların içerisinde asansörde mahsur kalanların kurtarılması, insan kurtarma, hayvan kurtarma, intihar vakalarına müdahale gibi olaylar var. Burada ilginç bir rakam var; kedi kurtarma olayı 4445 olay ile toplam müdahalenin %16’sını oluşturmuş

Çoğunlukla gözardı ettiğimiz su baskınları ise %14 civarında ve bunların tamamına yakını mayıs ve haziran aylarında gerçekleşmiş.

Son yıllarda intihar vakalarının da çok yükseldiği verilen bilgiler içerisinde. 2024 yılının ilk 10 ayında toplam 624 intihar girişimine itfaiye ekipleri tarafından müdahale edilmiş.

2023 yılında 27 bin 934 olaya müdahale eden Ankara itfaiyesi 2024 yılının ilk 9 ayında bu rakamları aşmış görünüyor.

Ankara itfaiyesi kasım ayında yeni personel alımına çıkarak 300 yeni itfaiye eri alacak. Bunların çoğunluğu ise meslek liselerinin itfaiyecilik bölümünü bitirenler tercih edilecek.

Ankara İtfaiyesi araç filosunu da yeniliyor; 4 yılda 130 yeni alınan araç sayısı alarak ve toplam araç sayısını 264’e yükselttiler.

Orman Mühendisi Ahmet Demirtaş:Ormanlar meta yapıldıysa yangınların sorumlusu kim?

Temmuz ayının son günlerinde aşırı kurak ve sıcak hava ile birden fazla yerde çıkan orman yangınlarını canımız yanarak izledik. Onlarca köy, milyonlarca canlı göz göre göre yandı. Yangınlar bir yerde sönerken bir diğer yerde yeniden başlıyor. Peki sorun iklim krizi mi, yönetim krizi mi?

Ahmet Demirtaş

Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’nden Orman Mühendisi Ahmet Demirtaş ile söyleşimizde bu soruların cevaplarını aradık, kendisinden değerli bilgiler aldık:

Orman yangını

Sorun iklim krizi mi, yönetim krizi mi?

Türkiye’deki ormanların yüzde 99’u devlet ormanları. Eskiden özel mülkteki ormanlar 1945 yılında çıkan yasayla devletleştirilmişti. Örneğin Ankara’daki Beynam kalıntı ormanı o yasayla devletleştirilmiş. Tabii ki orman sahipleri yasaya karşı çıkmış o tarihlerde. Demokrat Parti de iktidara gelirken özel orman sahiplerini kollayan düzenlemeler yapma sözü vermiş. İktidara geldiği dönemde büyük bir orman yangını patlaması yaşanmış tüm yurtta. Günümüzde ormanların devletin olması öte yandan büyük avantaj olmuş bugüne kadar. Aksi halde durum daha vahim olurdu. 

Türkiye ormanlarının Akdeniz ve Ege bölgesinde olan ve denizi gören kısımlarında bin-bin iki yüz metreye kadar olan yükseltide Kızılçam türü egemendir. Bodrum Güvercinlik’te ise Halep çamı özgün bir yapı gösterdiği için Tabiatı Koruma Alanı statüsünde korunmakta. Bu ormanın bir bölümü doksanlı yılların sonunda yanmış ve yerine bir otel dikilmişti, Anayasa ve kanunlara aykırı bir biçimde. 

Geç kalındığında tepe yangını ile uğraşmak çok daha zor

Kızılçam ormanları evrimsel olarak çıktığı dönemden beri yangınlarla haşır neşirdir. Dolayısıyla yangınlara karşı evrimleşmiş bir türdür. Bu nedenle hızlı büyür. Karaçam yılda 40 cm boy atarken Kızılçam 1 metreye kadar büyür. Karaçam 20-25 yaşında kozalak verecek ergenliğe ulaşırken Kızılçam için bu süre sadece 5 yıldan ibarettir. Aynı şekilde Kızılçam ağaçlarında kozalaklar yıllarca dökülmeden ağacın dalında kalır. Orman yangınları sırasında alev alan kozalaklar on metrelerce uzağa fırlayarak tohumlarını uzağa saçmış olurlar. Yapılan bilimsel araştırmalar Kızılçam tohumlarının 80 dereceyi gördüğünde çimlenme oranının yüzde 90’lara ulaştığı gözlenmiş. Tüm bu özellikler Kızılçamın yangına karşı evrimleştiğinin göstergeleri.

Bunun dışında Kızılçam kuraklığa karşı son derece dayanıklı. Derin kök yapısı var. Bu sene çimlenen çam tohumunun toprak üstündeki kısmı 4-5 cm iken kök kısmı 90 cm’ye inebiliyor. Bu özelliği ile yangın sonrası çimlenen diğer tohumlara göre kuraklıkla daha kolay başa çıkabiliyor. 

Kızılçam aslında Ankara’da bile var. Çayırhan kuş cennetine su sağlayan Aladağ deresi Seben’den doğru gelir Çayırhan’a. O derenin devamında bin 700 hektar Kızılçam ormanı bulunmakta. Hatta orası da geçen hafta yangına sahne oldu ama çok büyümeden müdahale edildi. 

Çam türleri gibi Kızılçam da kolay tutuşur. Reçineli yapısı ateş almasını kolaylaştırır. Bu tür ormanlar otuzlu kırklı yaşlarda en fazla yanıcı maddeyi biriktirdiği dönemdir.  Bu yaştaki ormanda ağaçların alt dalları güneş görmediği için kurumaya başlayıp dökülür. Yapraklar da yerde bolca birikir. Tüm bunlar belli bir kalınlığa ulaştığında kuru ve sıcak dönemlerde tutuşmaya hazır çıra vazifesi görürler. Dolayısıyla bir küçük kıvılcımla bile yangın başlayabilir. İşte bu nedenle OGM yangın tehlikesinin çok yüksek olduğu Kızılçam ormanlarında biriken bu materyalleri bölgeden mutlaka uzaklaştırması gerekmektedir. Aksi takdirde örtü yangını dediğimiz olaylara neden olmakta, örtü yangını da hızlıca ağacın üst kısımlarına ulaşarak tepe yangınına yol açmaktadır. Hızlı müdahale ile örtü yangınını söndürmek kolaydır ama geç kalındığında tepe yangını ile uğraşmak çok daha zordur. Çünkü alevler artık rüzgarla da güçlenmektedir. Bu günlerde yaşadığımız yangınlar bu şekildedir ne yazık ki.

Kızılçam yangınla karşılaştığında nasıl başa çıkabileceğini biliyor. Halk da biliyor, ya bakanlık?

Tarih öncesi orman yangınları yıldırım gibi doğal nedenlerle çıkarken günümüzde yurdumuz yangınlarının yüzde 90, 95’i insan faaliyetleri nedeniyle çıkmaktadır. Kasıtlı veya ihmalden kaynaklı yangınlar en büyük problemdir. Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) yangınların nedenlerini tespit edip önleyici tedbirler alması zorunludur ama bunu yapmadığını görmekteyiz. Dolayısıyla insan faaliyeti sonucu yangınlar çıkıyor demek tek başına bir şey ifade etmemekte. Lakin orman yangınları çıktığında OGM son zamanlarda şöyle bir söylem geliştirdi; “Biz yangın söndürme konusunda çok başarılıyız. Avrupa’nın en iyisiyiz…” Ne yazık ki bu da çok anlamsız ve dayanaktan yoksun bir söylem çünkü her ülkenin ekolojik/ekonomik/topografik/orman özellikleri farklıyken neye göre başarılı olduğunuzu söyleyebilirsiniz?  OGM’nin yangına karşı önlem alması önemlidir. 

OGM ne kadar örgütlü, deneyimli olduklarını söyleseler de bir gündeki orman yangını sayısı ikiye üçe katlandığında çok yetersiz kaldığını ve yangınların kontrol dışına çıktığını görmekteyiz.

Turizm teşvik yasası aslında iktidarın doğal varlıklara nasıl baktığının bir yansıması

Turizm teşvik yasası aslında iktidarın doğal varlıklara nasıl baktığının bir yansıması.  Dolayısıyla ormana rant getirecek, yerine göre para kazanılacak arsa, yerine göre odun, yerine göre satılacak manzara diye bakıyor sadece. Orasının bir ekosistem, insanlığın ortak varlığı gibi görmüyor. Para kazanılacağı bir meta olarak görmekte.

2018 yılında çıkarılan 7139 sayılı yasa ile orman dışına çıkarılacak yerlerle ilgili düzenlemeler anayasamıza açıktan aykırıdır. Çünkü 169. Madde “orman olarak muhafazasında yarar görülmeyip tarım ve hayvancılıkta kullanılmasının daha uygun olduğuna karar verilen yerler orman vasfından çıkarılır” demektedir. 1982 Anayasasında böyle yazar. İktidarın çıkardığı yasada şunu yazar “orman olarak korunmasında yarar görülmeyen, tarımda da kullanılmayan, taşlık kayalık, eğimi fazla olan yerler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle orman vasfından çıkarılır” diyor. Akdeniz Bölgesi ve Toros Dağlarındaki ormanların büyük bölümünün taşlık kayalık yerlerde bulunduğunu belirtelim. Dolayısıyla bu yasa uygulanırsa o bölgedeki ormanlar yok edilir.  

Son yıllardaki uygulamalar; maden, HES, RES izinleri sonucunda toplumun Orman Genel Müdürlüğü’ne güveni azalmıştır. Bu güvensizlikten kaynaklı olarak yanan orman alanlarının yapılaşmaya açılacağı düşüncesi yaygındır. 

OGM yıllık bütçesi dışında orman yangınlarını önlemek üzere genel bütçeden sınırsız ödenek alma hakkına sahiptir ama müdürlüğün maalesef yıllık bütçesini bile faydalı kullanmadığı anlaşılıyor. Son yangınlarda söndürme çalışmalarındaki tişört giymiş kişilerin görüntüleri yayınlanmıştır. Yangın söndürme personelinin yangına dayanıklı giysi ve başlıkla donatılmış olması gerekir. Kurumun orman yangınlarıyla mücadele kapsamında, nereye ne kadar harcanmıştır, hangi önlemler alınmıştır, yetersizlikler nelerdir ve mevzuata uygun mudur gibi konuları içerecek biçimde denetimi yapılmalıdır.  

Orman yangınlarının davranışları üzerine mücadele edecek gönüllü personelin bilgilendirilmesi, eğitilmesi şarttır. Ormanın yapısı, topografya, ağaçların özellikleri, rüzgar çok belirleyicidir. Bunları bilmeden yangın söndürmeye giden ekiplerin hayati tehlikesi büyüktür. Eğitimsiz eleman çalıştırılmaması gerekiyor. Dışarıdan yardıma gelen asker, itfaiyeci veya gönüllüler bölgeyi tanımadığı için zor durumda kalabilirler. OGM’nin bunun planlamasını yapması gerekmektedir. Orman yangınlarını koruyucu tedbir almak yol kenarına uyarıcı levha koymak yeterli değildir. 

Ormanın yapısal özellikleri gibi veriler elde edilmemişken fidan kampanyasının ne anlamı var? 

Daha ormanlar yanarken Orman Bakanının fidan kampanyası başlatması acizlik göstergesidir. TEMA da bunun fırsatçılığını yapıyor. Yangınlar söndürülememişlerken, yanan ormanın alanı, yapısal özellikleri, toprak durumu vb. veriler elde edilmemişken fidan kampanyasının ne anlamı var? 

Tarihin en büyük fidan kampanyasını yapacağız…” Bakanın müjdelediği bu haber çok vahim. Bir kere yanan bölgeleri ağaçlandıracak Kızılçam fidanınız elinizde yok. Ne yapacaklar o zaman? Ülkenin her yerinden fidan getirip dikecekler. Bölgeye adapt olamayan bu fidanlar da kısa sürede kuruyacak. Akıl dışı, bilim dışı, savurganlık kokan bir kampanya bu.  Kızılçam ormanlarına yandıktan sonra çok müdahale etmemek en iyisi. Yanan bölgeyi koruma altına alarak bir iki sene gözlemek, sonra çimlenmenin az olduğu belli bölgelere uygun tohum veya fidan takviyesi yapmak en doğrusu. Tabii ki takviye yapacağınız tohum veya fidanı benzer coğrafyalardan temin etmiş olmak çok önemli.  Başıbozuk kampanyalar faydadan çok zarar verecektir.

Zaten şu andaki önceliğimiz mevcut yangınları söndürmek olmalı. Sonrasında hasar envanterinin çıkarılması ve bilimsel çalışmaların yapılması şart. Şimdiden kampanya çağrıları yapmak çok yersiz.

“Böylesi zorlu coğrafyalarda yangına ilk müdahalede uçak veya helikopter çok önemli”

Türkiye’de orman yangınlarının olduğu Akdeniz bölgesinin topografik yapısına bakarsak oldukça sarp ve değişken olduğunu görüyoruz. Böylesi zorlu coğrafyalarda yangına ilk müdahalede uçak veya helikopter çok önemli. Hızla bölgeye ulaşabilen bu araçlardan atılan sular alevleri henüz yayılmadan söndürebiliyorsa ne ala. Eğer bunu yapamadıysanız yangınlar yayıldıktan sonra yapılan havadan mücadele genellikle başarısız olabiliyor. Dağların konumları, derin vadiler, sık tepeler uçakların manevra kabiliyetini sınırlıyor, etkili olamıyorlar her noktada. Yangına fazla yaklaşamıyorlar tepelere çarpma riskinden dolayı. Çok yüksekten bıraktıkları sular da etkili olamıyor. İki yüz metreden bırakılan su kütleselliğini kaybediyor aşağı düşerken, dağılıyor. Böylece ısının etkisiyle buhar oluyor. Bir de rüzgar faktörü varsa durum daha da zorlaşıyor. Topografya düz ise uçağın şansı artıyor. 

Helikopterin manevra kabiliyeti yüksektir. Hem ekiplerin bölgeye hızlıca ulaştırılması hem de suyla ilk müdahale edebilmesi açısından kara araçlarından avantajı vardır. 

Artık tüm yetki Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda

Tarım ve Orman Bakanlığı iklim değişikliğine karşı pek çok eğitim, panel düzenlemesine rağmen uygulamada bunu pek göremiyoruz. İklim değişikliğine karşı tarımın ve ormanların adaptasyonuna dair elle tutulur bir proje geliştirdiklerini duymadık.  2009 yılında Manavgat ile Serik arasında 20 bin hektarlık orman yangını sonrası OGM, “Yanan Ormanların Rehabilitasyonu ve Yangına Dirençli Ormanlar Projesi -YARDOP” geliştirerek yanan bölgede ateşe dayanıklı orman oluşturma çalışması yürütüldüğü açıklanmıştı. Lakin son çıkan Manavgat yangınında o projenin etkisiz kaldığı ortaya çıktı çünkü uygun ağaç türlerini dikmek yetmiyor, orman ölü örtüsünün (yanıcı madde) de temizlenmesi ve emniyet şeritlerinin bakımlı tutulması da çok önemli. 

İklim değişikliği olduğunu kabul ediyorlar ama ne tarımsal ne de ormanlar açısından bu değişikliğe uygun bir önlem alınmıyor. Kurak bölgelerde çok su isteyen bitkisel ürünler yetişmesini teşvik etmeleri nedeniyle yeraltı sularının tükenecek hale gelmesi bakanlığın bakış açısını gayet net gösteriyor. İklim değişikliği, iktidarın hatalarını kapatmak için kullandıkları bir bahane haline geldi.

18 Temmuz tarihinde çıkan ve 28 Temmuz 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 7334 sayılı Turizm Teşvik Yasası ile tüm ormanlar ticari işletmelerin kullanımına açıldı. Üstelik yetkiyi Kültür ve Turizm Bakanlığına veriyorlar ama sorumluluk tamamen OGM’de. Yani işletmenin ormanda yapacağı tahribatın sorumlusu kendisi olmayacak. Artık tüm yetki Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda.