Toplumcu Belediyecilik yolunda bir çaba, emek ve girişim olarak Çankaya Belde AŞ (2009-2014)- II Yoğun dönem projeler-istihdam-sendikalaşma

2010 CHP Kurultayı ve Yeni Dönem

Belediye döneminin ilk yılı geçmiş, kaos ve belirsizlik ortamı büyük oranda sona ermişti. Buna rağmen Cumhuriyet Halk Partisi’nde Haziran ayında yapılan ve beklenmedik şekilde gelişen ve Genel Başkan değişikliği ile sonuçlanan süreç gerçekten siyasi iklimi çok değiştirmişti. Kurultay sonrası tüzük değişikliğinin iptali ve MYK özelindeki değişiklikler ile il ve ilçe örgütleri değişmiş,  birçok konuda ve yeni koşullara göre süreçler gelişmişti. Belediye döneminin sonuna kadar da bu siyasi koşullar belirleyici oldu. 

Personel Yapılanması

Şirket artık Sosyal Projeler Merkezi’ne taşınmıştı. Kurumsal yapı oluşmuş ve genel müdüre bağlı muhasebe, insan kaynakları, sosyal projeler, işletme birimleri ve 500’ü geçen personeli ile  Çankaya Belde AŞ tam anlamı ile sahadaydı. Şirket kaynaklarının etkin kullanımı için o günün koşullarında belediyede çalışan personelinin özlük hakları ve maaş ödemelerini belediyeden almanın tek yolu piyasa koşullarında gerçekleşen ihalelere girip bu ihaleleri almaktı. Tabii hiçbir zaman kolay olmadı hatta bir ihaleyi kaybedip şirket personelinin bir kısmı ile geçici bir süre de olsa vedalaşmak durumunda kalmıştık, o günün yasal çerçevesi nedeniyle…

İlk geldiğimizde 50 kişi olan personel sayısının 500’lere çıkması nedeniyle sendikal yapılanmayı sağlıklı bir zemine oturtmak amacıyla 2010 yılında gerçekleşmesi gereken toplu sözleşme yetkisine itiraz ettik. Bu süreç mahkemede uzadı ve iş barışını bozar bir hale geldi. Bu belirsizlik uzayınca bu işin tüm tarafları bir araya gelerek hem geçmişe yönelik süreci telafi edecek bir protokol imzalanmış, hem şirket yönetimi hem de işçilerin büyük bölümünün eğilimi çerçevesinde genel iş kolunda sendikal örgütlenme sağlanmıştı. 

Şirket yönetimi olarak bu süreçte biz de kriz yönetiminde bazı yanlış uygulamalara da gitmiştik ama bunların hiçbiri örgütlenme sürecinin kendisine yönelik tasarruflar değildi. Öne sürüldüğü gibi hiçbir yer değişikliği bu sürecin bir sonucu olarak gündeme gelmemişti, bu sürece bağlı bir işten çıkarma yaşanmamıştı. Bu konuda kamuoyunda şirket yönetimine çok fazla haksızlık edildiğini ve bunun bir yıpratma politikasına dönüştürüldüğünü belirtmek isterim.

Yeni sendikal dönem başlamış ve şirket çapında tamamen belediye çapında da sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme düzenine geçilmişti. O günlerden bugünlere gelen personel yapısı çok büyük oranda bu dönemde şekillendi demek doğru olur. Bu yeni yapılanmayla büyük oranda kaynak kıtlığından değil, iç bürokratik çekişmeler nedeniyle maaşların geç ödenmesi sorunu da çözülmüş oldu.

Kreşler Sil Baştan!

Önceki dönemden gelen kreş yapılanması en fazla taşeronlaşmanın yaşandığı belediye işyeriydi. Aynı zamanda kapalı ve otoriter yapısı ile verdiği hizmetler sempatik bulunuyor, parti kamuoyu tarafından süreç anlaşılmadığı için de kısmen onay görüyordu. Bu nedenle Sağlık Müdürlüğü’ndeki yönetim değişikliği gecikti. Temmuz ayında geç de olsa yeni yönetim oluştu. Bu nedenlerle Çankaya Belediyesi’nde o yıl kreş hizmeti 1 ay geç başlamıştı. Personele üniversite mezunu çocuk gelişimcilerin takviye edilmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın standartlarının yürürlüğe konması, gıda tedarik yöntemlerinin, eğitim programının, materyallerinin ve pedagojik yönelimin değiştirilmesi ve mevcut personelin rehabilitasyonunun ve meslek içi gelişiminin desteklenmesi ile kreşler adeta yeniden hayat buldu.  

Gazete Ç çıkıyor!

O günlerde yeni başlayan ve ortalığı kasıp kavuran Ankaralı bir polisiye TV dizisine de ismiyle gönderme yapmayı hedefleyen Gazete Ç yayın hayatına başlamıştı. Sokaklarda dağıtılan, ilçenin belli başlı yerlerindeki stantlarda bulunan bir süreli yayın denemesi olarak Gazete Ç Çankaya için bir ilkti. Bu yazının yazıldığı sıralarda gazetenin 114’üncü sayısının yayınladığını görmek güzel gerçekten. Bu sayılardan 62’si bizim dönemimizde yayınlanmıştı. Gazetenin ilk sayısından sonra birkaç yıl ilk sayfanın karikatürlerini çizen “Derya Kuzuları” bandı ile tanınan usta Derya Sayın da gazeteye gerçekten renk katmıştı. Buradan saygı ve rahmetle anıyorum kendisini…

Kadın Temizlik İşçileri Projesi kapsamında 100 kadın işçi göreve başlatıldı.

Temizliğe Kadın Eli Değecek: Kadın Temizlik İşçileri Projesi

Belediye yönetimi olarak temizlikte özelleştirmeyi en aza indirmek eğilimi hâkimdi. Bu çerçevede ilk yıl içinde merkez temizliği firmadan alınıp belediye işçileri ve araç gereci aracılığıyla yapılmaya başlanmıştı. Bu çerçevede Kızılay’ın Kolej’den Meşrutiyet’e, Sakarya’dan Yüksel’e kadar kentsel mekân kalitesi artmış, firmanın başıbozuk uygulamalarından kurtulunarak temiz bir kent merkezine doğru sağlam bir adım atılmıştı. Çünkü firma konuya çöp toplama değil adeta çöp hafriyatı gözüyle bakıyordu. O yılları yaşayanlar, Mülkiyelilerin ve SSK Pasajının önündeki çöp dağlarını eminim hatırlayacaktır.

Bu süreci desteklemek ve sadece erkeklerden oluşan ve belli bir yaşı geçmiş belediye personeline ek olarak kadın personelin işe başlatılması kararı ile daha önce hiç sosyal güvenceli işte çalışmamış 100 kadın belli eğitimler ve uyum sürecinden sonra işe başlatıldı. Kadınlar işe duydukları sadakat ve titizlikleri ile bütün Çankayalıların ve tüm Türkiye’nin takdirini topladılar. Birçok belediye o dönemde benzer istihdam projeleri yaptı. Bu projede çalışan kadınlar dönemin bitmesinin ardından bir yıl içinde bina içi temizlik hizmetlerine çekilerek proje sonlandırıldı.

Kadın Temizlik İşçileri projesinin yanı sıra Rehberlik Personeli Projesi ve istihdam politikası ile Çankaya Belde Aş çalışanlarının yüzde 70’i kadın olan bir şirket haline gelmişti. O günlerde iş sahibi olan birçok kadının artık emekliliğe yaklaştıkları yolculuklarında bu sürecin hayatlarına katkılarını görmek mutluluk verici.

ÇAÇOY ve ÇENGEL 2

Belediyenin çok bilinen 15 kadar engelli gencin istihdam edildiği Çengel Projesi vardı dönem başlarken. Kolej binasında okulun kantini olarak bilinen yerde faaliyet gösteren bir kafe idi bu projenin uygulama alanı. Bu proje Kolej binasının boşaltılmasının ardından Maltepe yerleşkesinde bir süre devam etti. Öveçler’deki Sosyal Projeler Merkezi’nde de ise Çengel2 adıyla devam ediyordu. Bizden sonraki dönemde şu anki belediye binasının Sakarya cephesine taşındı.

Sosyal Projeler Merkezi’ni kurduktan sonra dönemin Belediye Meclis Üyesi Ertuğrul Şenoğlu’nun önerisiyle Belediye Meclisinde uygulama kararı alınan ÇAÇOY (Çankaya Ahşap Çocuk Oyuncakları Atölyesi) projesini de düşünerek bir mekânsal planlama yapmıştık. En altta bir atölye kurmuş, giriş katını da sergi-satış alanı olarak düzenlemiştik. Bir Frankfurt gezisi düzenleyerek oyuncak tasarımlarını bu alanda 150 yıldır faaliyet gösteren Frankfurt Belediyesi kuruluşu Praunheimer Werkstätten’ten ücretsiz olarak almıştık. İŞKUR’un da finansman katkısını aldığımız projede 150’den fazla engelli gence korunaklı atölyemizde kurs verdik. Engelliler evlerinden araçlarla alınmış, öğlen yemeği ve sosyal etkinliklerle desteklenen bir eğitim programı ile MEB müfredatında bu projenin bir çıktısı olarak oluşturduğumuz “Ahşap Oyuncak Ustalığı” almışlardı. İçlerinden 16’sı da büyüyen şirketin artan personel sayısı nedeniyle mecburi hale gelen engelli kadrolarında istihdam edilmişlerdi. Büyük bir geri dönüşü olan ve ses getiren bu projede gerçekten piyasada rekabet edilen ve talep edilen oyuncaklar üretiliyordu. 2012 yılında bu proje en küçük bir kulis çalışması olmadan Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin “En İyi Sosyal Proje Ödülü”nü almıştı. Bu proje dönem bitişinin ardından birkaç sene içinde tasfiye edildi.

Ahlatlıbel, Lozan Park’tan Vedat Dalokay’a Kadar Tüm Tesisler Yeniden Ele Alındı… 

Çankaya Belediyesi’nin en gözde tesisleri Ahlatlıbel ve Lozanpark bu süreçte atıl duruma düşmüş, tüm donanımları adeta sökülerek boşaltılmıştı. Bir yandan tesisler belediye bünyesine alınmaya çalışılırken bir yandan da faaliyete geçilebilmesi için çalışmalara hızlıca başlandı. Elde bir bütçe de olmayınca işletmeler için reklam-sponsorluk anlaşmaları yapıldı. O yıllarda içki-içecek firmaları ile anlaşma yapmak ve markaların ürünlerini satmak koşulu ile onların mimarı proje tasarımları ile markalarının bulunduğu her türlü mobilya servis malzemesi temin edildi.

Tesisler yeniden Ankaralıların hizmetine girdi. Belediye işletmeleri tesislerde fiyat rekabeti yaratıyor ve fahiş fiyatların önüne geçiyordu. İşletmelerin yüksek sezonları yaz ayları ve bahar ayları ile sınırlıydı. Bu işletmelerin kiralama yöntemiyle işletilmesi düşüncesi ideal bir yöntem gibi sunulsa da mümkün olduğunca bu tesislerde kamu işletmesi bulundurmak toplumcu belediyeciliğin gereğiydi.

Tüm bunlar devam ederken Çankayalılarca çok yoğun bir şekilde kullanılan Vedat Dalokay Nikah ve Kokteyl Salonu’nun da kangren haline gelmiş altyapı sorunlarını çözmek ve yenilemek fırsatı olmuştu.

Son Söz Yerine

Çankaya Belde AŞ’nin toplumcu belediyecilik yolculuğu 2009-2014 döneminde Bülent Tanık başkanlığında gerçekleşen Çankaya Belediyesi faaliyetlerinin omurgasını oluşturmuştu. Bu süreç bir çırpıda yazdığım gibi yaşanmadı doğrusu; birçok heyecan, umut, umutsuzluk, hayal kırıklığı, başarı ve başarısızlıkları ile dolu bir süreçti. Ama bu yaşananları anlatmak metne dökmekle kendi adıma bu süreçte verdiğim tüm emeğin bir belgesini oluşturmak benim için mutluluk vericiydi.


Belediye Hizmet Binasına Dair Bir Küçük Hatırlatma

Bu dönemde gerçekleşen Çankaya Belde AŞ faaliyetlerinin dışında Çankaya Belediyesi hizmeti olarak gerçekleşen bir dizi yapıt da bu günlere ulaştı. Bunlar arasından Belediye Hizmet Binası’nın ne kadar önemli bir kazanım olduğunun altını çizmek istiyorum. Şu anki Belediye Hizmet Binası’nın SSK İşhanı’ndan dönüştürülmesinin ne kadar önemli bir kentsel kazanım olduğunu, merkeze canlılık ve güvenlik kattığını, Çankayalıların belediye hizmetine erişimini ne denli kolaylaştırdığını bir kez daha hatırlatmak istedim. Bu sürecin de belgelenmeye anlatılmaya muhtaç olduğunu belirtmek isterim. Bu binayı belediyeye kazandıran başta Başkan Bülent Tanık olmak üzere, kararlarda ve tapuda imzası olan herkesin eline, emeğine sağlık

Toplumcu Belediyecilik yolunda bir çaba, emek ve girişim olarak Çankaya Belde AŞ (2009-2014)

2009 Yerel Seçimleri ve Küresel Kriz Koşulları

2009 yerel yönetim seçimleri ağır bir küresel ekonomik krizin sonuçlarının ülkemizde de yaşandığı bir sürece denk geliyordu. İktidar her ne kadar “teğet geçti” deyip krizin politik sonuçlarından kaçınmaya çalışsa da, işsizlik ve enflasyon bu sonuçlardan iktidarın politik olarak sakınamayacağını gösteriyordu.

Bu süreçte yerel seçimler, okul ve oda yıllarında sürekli dillendirdiğimiz “Toplumcu Belediyecilik” uygulamalarının –“ekonomik krizi”de göz önüne alarak– geniş halk kitleleri için hayata geçirilmesi bağlamında fırsat sunabileceğini düşünüyordum.

Seçimlerde Aday Adayları

Bu çerçevede Bülent Tanık’ın 2009 seçimleri için “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı” olmak için oluşturduğu teknik ekibe dahil olmuştum ve özellikle kentsel dönüşüm konusunda katkı veriyordum. Adaylığa ilişkin siyasi çalışmalar yapmak gerektiğinde de bu süreçte rol almaya başlamıştım. Partinin “Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu” üyesi olmuştum. Belediyecilikle ilgili fikirlerimi hayata geçirmek için Mamak Belediye Meclis Üyeliği için aday adayı olarak da başvurmuştum. 

Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adaylığı için teknik çalışmalarla başlayan süreç Bülent Tanık’ın Çankaya Belediye Başkan adaylığı ile sonuçlandı. Hızlı ve yoğun geçen bir kampanya sürecinden sonra kendimi mazbatalarını alan meclis üyeleri ve belediye başkanı ile Çankaya Belediyesi’nin o günlerde kolej binasında bulunan hizmet binasına girerken bulmuştum. Cahit Sıtkı tabiriyle tam yolun yarısını yeni geçmiş yaşımla, aklımdan, topluma yararlı işler yapmayacaksak bu binaya girmenin anlamsız olduğu geçiyordu. 

2011 yılı Çankaya Belde AŞ Genel Kurul Toplantısı.

Çankaya Belediye Binasında 45 günlük mesai

Makamın devir tesliminde eski ve yeni belediye başkanı, ilçe başkanı, ilçe sekreteri ve özel kalem müdürüyle birlikte yer almıştım. Belediye döneminin başlaması ile birlikte Çankaya Belde AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlüğünü yapacağım netleşmişti.

Şirket genel kurulu yapılana kadar eski bir başkan yardımcısının odasında envanter çalışması yapıyor, önceki dönem yapılan yıkımın mali, arsa varlığı, personel vb yönlerden boyutlarını tespit etmeye çalışıyordum. 

Bir yandan büyük bir kaos içerisinde gelen gidenle, yeni tanıştıklarım arasında penceremden  Kolejin iç avlusunda her seferinde farklı taşeron yapılarda istihdam edilmiş ve 8 aydır maaşlarını alamayan personelin büyük bir tükenmişlik içinde attığı voltalar dikkatimi çekiyordu. Belediyenin bir biriminden diğer birimine geçerken, tanıyanlar durduruyor, sorunlarına nasıl çözüm bulacaklarını yetkili gördükleri bizlere soruyorlardı.

2009, Mayıs 15; Çankaya Belde AŞ’nde yeni dönemi başlatıyoruz…

Tüm bu karmaşa içerisinde Mayıs’ın 15’inde Çankaya Belde AŞ’nin genel kurulunu yapıp şirket yönetimini devir alarak Reşat Nuri Sokak’taki şirket merkezinde çalışmaya başlamıştım. İlk günler kadro kurma telaşıyla geçiyordu, ama öncelikle acilen çözülmesi gereken üç sorun vardı karşımızda…

Spor kulübünde ve diğer taşeron yapılarda istihdam edilmiş, 8 aydır maaş alamamış ve tükenmişlik sendromuna girmiş yüzlerce personel,

5 yıldır maaş dışında ikramiye vb hiçbir sosyal hakkının ödemesi yapılmamış şirket personeli,

Yeni yönetime devredilmeyen Spor Kulübü’nün yönetimi altındaki Ahlatlıbel ve Lozan tesisleri.

2004-2009 dönemi Çankaya Belediyesi’ni irdelendiğimizde, çalışanların ve Çankayalı yurttaşların insan haysiyet ve onurunu hiçe sayan uygulamaları burada tekrar sıralamak istemem. Dönemin şahitleri iyi hatırlayacaktır. 

Bu süreci tersine çevirecek, yapacağımız işleri temsil edecek Yeni Toplumcu Belediye belediye logosunun altına çoktan yerleştirilmişti ama toplumcu uygulamaları hayata geçirmek sancılı bir süreçti. 

Bu sürecin ağır yükünü yüklenmekte benim yönettiğim şirketin inisiyatifi alması gerekmişti. Belediyecilik döneminin ilk 6 ayı içerisinde şirket için oluşturduğumuz logo, misyon, vizyon çalışmasında şirketin ana yönelimini Yeni Toplumcu Belediyeciliğin Hizmetinde olarak belirlemiştik. Bu bizim TMMOB günlerimizde kullandığımız Mühendisler, Mimarlar, Şehir Plancıları Halkın Hizmetinde… sloganına bir göndermeydi aslında..

Elini Taşın Altına İlk Koyma Halleri

Yukarda saydığım temel sorunlara ilişkin temel politikaları uygulamaya başlamıştık.  

Temmuz ayı itibariyle Spor Kulübü ve tüm diğer taşerondaki Çankaya Belediyesi birimlerinde çalışan işçileri Çankaya Belde Anonim Şirketi’nde almaya başlamış Ekim ayına kadar bu süreci tamamlamıştık. Bu süreçte önceliği belediyenin en önemli hizmetlerinden birisi olan ve Eylül ayında açılacak belediye kreşlerinin öğretmenlerine vermiştik.

Şirketin sermaye arttırımı ve şirketin mevcut işçilerinin geriye dönük 5 yıllık ödemelerini yapılması için belediyeden kaynak aktarılmasının önü açılmıştı.

Çankaya Belediye Meclisi’nin Spor Kulübüne yaptığı Ahlatlıbel ve Lozan Park tahsislerini kaldırması sonrası Belediye ile sözleşme imzalayarak bu tesislerin işletmesini devir almıştık. Spor Kulübü tahsisin iptalini mahkeme kanalında durdurup biraz zaman kazanmıştı ama Eylül ayı itibari ile tesislerin işletmesi şirkete geçmişti. Fakat bu devir o kadar nizami bir koşullarda gerçekleşmedi ne yazık ki… Teslim alındığında arazinin kendisi dışında büyük bir yıkım, boşaltılmış sökülmüş demirbaşları ile adeta tesis olmaktan çıkmış bir yapı idi. Buraları hızla hizmete sokmak gerekiyordu, çünkü o günün şartlarında 600 binin üstündeki nüfusa sahip Çankayalıların en önemli hafta sonu etkinliği buraların açık ağaç ve çim alanlarında bulunmaktı. Bu şekli ile tepkilerin hızla çoğalması ihtimal dahilindeydi. Çankayalılar belediyenin eski yönetimi ile yaşanan problemlerin muhatabı değildi doğal olarak… 

Çankaya Belde AŞ-İmar AŞ, Öveçler TODAM, Ahşap Oyuncak Atölyesi, Satış Mağazası ve Çengel 2 birimlerinden oluşan Sosyal Projeler Merkezi

Mekan Her Şeydir

İlk 6 ayda temel sorunların tespiti ve çözüme dönük yaklaşımlar hayata geçmeye başlaması ile birlikte, şirketin çizilen vizyonuna uygun yaklaşımı temsil edecek mekanlar ve araçlarla donatılması ihtiyacı netleşmişti. Tek apartman dairesinden oluşan bir şirket merkezi yerine şirketin kamusal kimliğini temsil edecek, bulunduğu semtte belediye binası olarak faaliyet gösterecek ve sosyal projelere ev sahipliği yapacak bir mekan arayışını başlattık. Bu Çankaya Belediyesi’nin de Kolej’de bulunan merkez binasının Kızılay merkezine taşınması ile paralel bir anlayışı ifade ediyordu. 

Böyle bir binayı Öveçler’de cadde üstünde epeydir de boş olarak duran bir yerde bulmuştuk. Sahibi bu belediyenin bir belediye binası olarak kullanılmasını çok hoş karşılamış ve uygun bedelle de kiralamıştı. 

Çankaya Belediyesi Sosyal Projeler Merkezi” levhasını taktığımız bina Çankaya Belde AŞ ve Çankaya  İmar AŞ ‘nin merkezlerini, Öveçler Semt Merkezi (TODAM), Ahşap Atölyesi, Ahşap Oyuncak Satış Birimi, Ç’engel Kafe 2 ile engelli erişimine uygun bir bina olarak Mayıs 2010’da faaliyete başlamıştı.

ÇAÇOY Çankaya Ahşap Oyuncak Atölyesi.

İlk Yılın Ardından Toplumcu Uygulamaların Zemini Hazırdı

İlk yıl gerçekten bir restorasyon-yapılanma dönemi olmuştu. Çankaya Belde AŞ bine yaklaşan personeli, hizmet vermeye başladığı sosyal tesisleri ve kurumsal kimliğini yansıtan mekanı ile “Toplumcu Belediyecilik”e hizmet edebilecek bir donanıma kavuşmuştu.

Gazete Çankaya Standı ve Stand yerleri.

Toplumcu Belediyecilik”e hizmet etme misyonu biçtiğimiz Çankaya Belde AŞ’nin vizyonunu “belediye hizmetlerini piyasa rasyonalitelerine göre değil toplumsal ihtiyaçlara göre sunma” olarak belirlemiştik. Bunu sağlamak için en temel unsurun insanların katılımı olduğunun farkındaydık. Çankaya Belde AŞ bir şirket olmasına rağmen bu katılımı sağlayacak bir siyasi perspektifi Belediye Başkanı Bülent Tanık tarafından ortaya konan “Yeni Toplumcu Belediye” programı ışığında şirket yönetim kurulu, profesyonel yöneticileri ve belediyedeki birlikte çalıştığımız bürokratlarla birlikte oluşturmuştuk.   

Personel ve istihdam projeleri, belediye tesisleri ve sosyal projeler başlıkları altında topladığımız şirket faaliyetleri olarak kadın temizlik işçileri, vatandaş refakat görevlileri gibi yeni istihdam projeleri, “Gazete Çankaya” ile ilçe kimliğini yansıtan bir basılı medya ve cankayabelediyesi.tv adlı internet medyasını oluşturma, belediyeye ait kreşlerin personel ve pedagojik olarak yeniden yapılanması, 1000 Çocuk Korosu gibi çocuklara dönük yapılanmalar, engellilere dönük sosyal projeler,  halka açık belediye tesislerinin yeniden yapılanması, şirket personelinin belediye işkolunda sendikalaşması ve daha nice toplumcu-yaratıcı çalışma için Çankaya Belde AŞ’nin yolculuğu başlamıştı artık. 


Çankaya Belde AŞ 2009-2014 Dönem Belgeseli

Çankaya Belde AŞ 2009-2014 Dönemi Sosyal Projesi ÇAÇOY Belgeseli

Çankaya’da yaşamış şair ve yazarların izinde

“Bende tarçın sende ıhlamur kokusu, 

Yürürüz başkentin sokaklarında.”

Cemal Süreya

Cemal Süreya bu dizelerle başlayan “Roman Okudum Seni Düşündüm” şiirinde, Ankara sokaklarında dolaşır. Akay’a sapar, Emek’teki kızdan söz eder.  Karanfil Sokak 11 numara Adalar Apartmanı’nda yaşar Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan’ı da Ankara’da yazar. Sevgi Soysal ise, Yenişehir’de bir öğle vaktinde devrilecek kavağın zaman dilimine odaklanır. Laf açılmışken Karanfil Sokağı’ndan, Yenişehir’den, Ahmed Arif bu sefer anlatır yaşadığı şehri:

Hatıp Çay’ın öte yüzü ılıman

Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir’de 

Karanfil Sokağı’nda gün açmış

Pek çok şair ve yazara ev sahipliği yapar Ankara. Kimisinin çocukluğu yıkılmadan önce Soysal Apartmanı’nda geçer. Kimi Yenişehir’de dolaşır, kimi Kıbrıs Caddesi’nde yaşar. Edebiyatçıların vazgeçilmez durakları olan, onların hasbihallerine şahitlik eden mekânların da şehridir Ankara.

Çankaya Belediyesi olarak başkentin kültürel mirasına katkı sunmak hedefiyle Çankaya’da yaşamış şair ve yazarların izinde bir yolculuğa çıkıyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana ilçede yaşamış şair ve yazarların, yaşadıkları evler, sık sık gezindikleri parklar, sokaklar, bazen yalnız oldukları bazen arkadaşlarıyla bir araya geldikleri mekânlar üzerine bir envanter çıkaracak ve kentin yıllar içindeki değişimine de tanık olacağız. Bu projenin, hem bir bellek çalışması hem de yolu Çankaya’ya düşmüş, Çankaya’da yaşamış, üretmiş… şair ve yazarların ayrıntılı bir dokümantasyon çalışması olmasını amaçlıyoruz.

Çankaya’da yaşamış şairler ve yazarlar

Proje, yazar ve şairlerin yaşadıkları evlerin, sokakların tespiti ve buraların tabelandırılması, vakit geçirdikleri sosyal alanların belirlenip günümüze gelebilmiş olanlar üzerine bir çalışma yapılması, proje çıktılarının kitaplaştırılması, online ortama aktarılması vs. gibi bir dizi çalışmayı kapsayacaktır.

Çankaya’da yaşamış şair ve yazarlar projesinin kurgusu, yürütülmesi ve Ankaralılarla paylaşılması noktasında Ankara’daki kurum, kuruluş, STK, oluşumlar ile kuracağımız bağları ve yapacağımız işbirliklerini önemsiyoruz. Çünkü bu projenin paydaş katılımına açık, kolektif akılla yürütülen bir çalışma olması gerektiğinin bilincindeyiz. Yanı sıra bu çalışmanın, kentin ortak hafızasında yer edineceğine, Ankara’ya değer katacağına inanıyoruz.

Ayrancı’da yaşamış şair ve yazarların yaşadığı evlerle ilgili tanıklığı olan, bilgi vermek isteyenleri 0549. 823 7003 telefonu aramaya davet ediyoruz.

Semtimizde Kent Hakkı kültürü oluşturmak

Kentlerde yaşayan insanlar, bu yerleşimlerin sorumlu, aktif ve bilgili yurttaşları olmadan, bu kentlerde çağdaş anlamda yaşayamazlar. ‘’Ancak toplumun kendi iç dinamikleri ve pratikleri daha iyi bir yaşam, daha iyi konut, sağlıklı bir çevre, eğitim gibi kentsel hakları değiştirebilir’’.

Dolayısıyla denilebilir ki, kentli hakları; “temel hakların, ekonomik, toplumsal ve kültürel hakların ve dayanışma haklarının gerçekleşme alanı olarak kent mekânında somutlaşmasıdır”. 

Avrupa’yı kapsayan; halk ve yerel yönetimlere yönelik söz konusu kampanyalarda, yereldeki yaşamın daha da iyileşmesini amaçlarken; kentsel çevrenin ve mevcut konut stokunun iyileştirilmesi, yerleşmelerde sosyal ve kültürel olanakların yaratılması konularının yanında “toplumsal kalkınma ve halk katılımının özendirilmesine de büyük ağırlık vermektedir.

Örneğin küreselleşmeci bakış, kentsel hakların İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen ve liberal demokrasinin temsil krizine alternatif olarak ileri sürdüğü yönetişim uygulamasıyla kentsel katılımın gerçekleştirileceğini ve bunun temel bir kentsel hak olduğunu ileri sürmektedir.

Buna karşın, Lefebvre’in teorik çerçevesini çizdiği bakışla kentsel hak, kent kaynaklarına ulaşma ve kentsel kararlara bireysel katılım özgürlüğünden çok daha öte, onu aşan bağlamda, kenti değiştirerek kişilerin kendilerini değiştirme perspektifi ile değerlendirilmektedir.

“Kentsel haklar karar vermeyi devletten uzaklaştırıp kentsel mekânın bir ürünü olmaya yaklaştıracak şekilde yeniden düzenlemektedir. Demokratik müzakerenin sadece devlet kararları ile sınırlı tutulması yerine, kentsel mekânın üretimine katkı sağlayacak tüm kararlarda uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Kentsel hak, kentle ilgili kararlarda kontrolü tümüyle sermaye ve devletten kent sakinlerine kaydıracak, kentsel mekânın üretiminin temelini oluşturan güç ilişkilerinin yeniden yapılandırılması ihtiyacı üzerinde durmaktadır’’. Ayrıca bu konuda başka görüşler; ‘’sadece var olan kentsel haklara erişim değil, aynı zamanda bunları dilediğimiz gibi değiştirebilme hakkı olduğunu işaret etmekte ve kentsel haklar kavramını biraz daha geliştirmektedir’’.

Kentlerde yaşayan insanların kente ait haklarının neler olduğunu bilme ve onun üzerinde karar sahibi olma hakkı vardır. Kentin mahallelerinde, sokaklarında, caddelerinde ve meydanlarında yaşayanlar orada yaşamaktan doğan haklarını bilen, yaşadıkları mekânın organizasyonunun nasıl olması gerektiğine karar verme hakları vardır. Kentsel hak, kentte yaşayanların çıkarlarını korumak ve geliştirmek üzere tasarlanmıştır. Bu haklar kullanıcılarına bir yandan kente ilişkin düşüncelerini ve kentsel aktivitelerini tanımlamak için kullanıcı haklarını doğururken, aynı zamanda yaşanabilir konutların, yeşil alanların ve diğer hizmetlerin kullanımını da içermektedir. Kent hakkı bilinci çağdaş yaşamın gelişmiş, ileri ve toplumcu kültürünün son aşamasıdır.

Gerçekten de kentsel tarihsel süreç göstermiştir ki ‘’kentler özgürlüğün doyasıya yaşandığı yerler olmuş ve özgürlük de demokrasiyle iç içe gelişmiştir’’. O halde kent tarihi açısından demokrasi bilincini geliştirmenin koşullarının ilki, insanın kentine ait olduğunu duyumsamasıdır. İkincisi ise kentsel kararlar üzerinde söz sahibi olabilmesidir diyebiliriz.

AYRANCI SEMT MECLİSİ

Meclisimizin çalışma gruplarına katılmak için ayrancisemtmeclisi@gmail.com mail adresi üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

Sosyal medya hesaplarımız

Facebook: @ayrancisemtmeclisi

Twitter: @ayrancimeclisi

Instagram: @ayrancimeclisi

Çankaya Kent Konseyi Kent Akademisi kuruldu

Günümüzde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artık nüfusun büyük çoğunluğu kentlerde yaşamakta ve dünya neredeyse artık bir kentler dünyasına dönüşmüş durumdadır. Bu dönüşüm dünyada son on yıllarda uygulanan makroekonomi politikaları ve özellikle buna uygun kent ve tarım politikaları kırsal-tarımsal ve kentsel yapılar arasındaki dengeyi etkilerken kentlerde mevcut sorunların yanı sıra yeni kentsel sorunları da beraberinde getirmiş ve getirmektedir. Bu durum kentlerde yaşanan sorunlara çözüm üretilmesini ve daha yaşanır kentler oluşturmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle insanların farklılıkları ile bir arada ve kentin tüm bileşenlerinin katılımı ile demokratik biçimde birlikte yaşama ve birlikte sorun çözme yollarını geliştirmesi giderek daha da önem kazanmaktadır. Bu anlamda Kent Konseylerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi çabasına düşünsel ve pratik katkı sunması, sorumlulukların ve yapılacakların bilimsel/nesnel değerlendirmelere dayanması amacı ile Çankaya Kent Konseyi Kent Akademisi kurulmuştur. 

Çankaya Kent Akademisi kuruldu
Çankaya Kent Akademisi kuruldu.

Çankaya Kent Konseyi Yürütme Kurulu “Çankaya Kent Konseyi Kent Akademisi” kurulması ve Akademi Başkanlığını Prof. Dr. Hayriye Erbaş’ın yürütmesi kararları almıştır. 

Prof. Dr. Hayriye ERBAŞ, Prof. Dr. Tayfun ÇINAR, Doç. Dr. Mustafa Kemal BAYIRBAĞ, Doç. Dr. Erdoğan YILDIRIM, Dr. Ethem TORUNOĞLU, Dr. Serhan SARIKAYA tarafından oluşan Akademik Kurul Kent Akademisi Çalışma Programını oluşturmuştur.

Aşağıda dönem programını sunduğumuz Kent Akademisi’nin kent yaşamının iyileştirilmesine, ortak bir gelecek vizyonunun oluşmasına ve demokratik değerlerle örülen deneyimlere düşünsel ve pratik katkı sunacağı düşüncesindeyiz. Bu oluşumun bir başlangıç olduğu ve zamanla daha da gelişerek daha yaşanır kentler için anlamlı bir örnek olabileceğine inanıyoruz. 

ÇALIŞMA PROGRAMI

“Kentsel Vatandaşlık Bilinci” Sertifikalı Eğitim Programı (Çevrimiçi/On-Line) 

1. Kent Konseyi nedir, ne değildir?  

2. Kentsel Eşitsizlikler ve Temel Haklar

3. Kent, Hukuk ve Demokrasi 

4. Kent ve Çevre

5. Kentsel ve Kültürel Bellek 

6. Kent ve Kadın

7. Kent ve Çocuk

8. Kent ve Gençler

9. Kent ve Yaşlılar

10. Kent ve Engelliler

11. Kent ve LGBT+

12. Kent ve Hayvan

13. Kent, Göç ve Göçmenler

14. Kent ve Dayanışma

15. Kent Estetiği

16. Kent ve Sanat 

17. Kent ve Eğitim

Ankara/Çankaya Üzerine Söyleşiler, Paneller ve Buluşmalar

1. Ankara Araştırmaları

2. Sanat – Edebiyat Buluşmaları

3. Söyleşilerle Belgesel, Film ve Fotoğraf Buluşmaları

Hemşehrilik: Farkındalık ve Kimlik İnşası Videoları

Ulusal Sempozyum 

“Kent, Çevre ve Gelecek için Açılımlar” (DTCF Sosyoloji Bölümü İşbirliği ile) (22-23 Ekim 2022)

Yayınlar

1. Sempozyum Kitabı

2. Ankara Üzerine Akademik Derleme Kitaplar

3. Romanlarda Ankara

4. Şiirlerde Ankara

Araştırma ve Projeler 

Araştırmacıların katılımının sağlanarak kent sorunlarının saptanmasına ve sorunların sürdürülebilir çözümlerinin üretilmesine yönelik araştırmaların yapılması. 

Kuğulupark’ta saz ve caz buluştu

Çankaya Belediyesi, “13 Ekim Ankara’nın Başkent Oluşunun 98. Yılı” dolayısıyla kültür sanat etkinlikleri düzenleyerek sergiler, söyleşiler ve çok sayıda sanatçının verdiği konserlerle Başkentlilere keyifli bir hafta yaşattı.

Uğur Kavas’ın Ankara Sinemaları Belgesel Fotoğraf Sergisi ile başlayan etkinlikler, Uğur Mumcu Parkı ve Kuğulupark’ta açılan Meçhul Seyyahların Ankara Fotoğrafları sergisi ile devam ederken, gençlik bandosu da sokaklarda konserler vererek vatandaşların coşkusunu paylaştı. Bir Masaldır Ankara müzikli gösterisi, Boğaçhan Sözmen’den Bir Başkenttir Ankara senfonik konseri, Koray Avcı ve Zeynep Bastık konserlerinin ardından Kuğulupark’ta sahne alan İsmail Tunçbilek ve Şenay Lambaoğlu ise sazı cazla buluşturarak Başkentlilere müzik dolu bir akşam yaşattılar.

Bağlamanın caz enstrümanlarıyla birlikteliğiyle ortaya çıkan harman, İsmail Tunçbilek’in bağlamasıyla seslendirdiği bozlaklara eşlik eden Şenay Lambaoğlu izleyenler tarafından tam not aldı.

Balerinler yeniden dans ediyor

Çankaya Belediyesi tarafından 1992 yılında heykeltıraş Metin Yurdanur’a yaptırılan Balerinler/Su Perilerinin Dansı Heykeli yenilenerek hizmete açıldı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in babası Doğan Taşdelen’in  döneminde yapılan “Balerinler” heykeli yine eski günlerindeki gibi su ve ışık oyunlarıyla adeta yeniden dans etmeye başladı.  

Bir kentin kimliğinin insan öncelikli kent yaratmak olduğunu kaydeden Taşdelen “Biz Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’sının kimliğini sonsuza kadar yaşatmaya devam edeceğiz. Şili Meydanı, Balerinler Heykeli ve Kuğulu Park bu üçgen şu anda komple yenilenmiş oldu” dedi

Eserin yaratıcısı Metin Yurdanur da Alper Taşdelen’in babasının armağanı olan esere sahip çıktığı için teşekkür ederek “12 Eylül’den sonra bulunduğumuz noktada kontrol noktası vardı. Ankara’nın en gözde yerinde ellerde silahlar nöbet tutuluyordu. Rahmetli Doğan Taşdelen ve arkadaşları aldıkları bir kararla bu güzelim mekanı yeniden yaşama kazandırmak istediler. Buraya suyla dans eden bir figür hazırladım. O günden bugüne yıpranan heykele sahip çıktılar, kendisine buradan çok teşekkür ediyorum” dedi. 

Şili Meydanı yenilendi

Çankaya Belediyesi tarafından Kuğulu Kavşağı ve çevresinde yapılan yenileme çalışmalarına Şili Meydanı ve Parkı da eklendi. Çankaya Belediyesi tarafından sulama, aydınlatma, bitkisel revizyon ve çevre düzenlemeleri yapılarak yenilenen Başkentin simge alanlarından “Şili Meydanı ve Parkı” yeni yüzüyle Başkentlilerin hizmetine sunuldu.

Meydanın açılış töreninde konuşan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, Çankaya’nın simge olmuş, bellek noktası mekanlarını yenilemeye devam ettiklerini söyledi. Kuğulu Parkı ve Karum çevresini yeniden düzenlediklerini kaydeden Taşdelen, “Şili’nin milli gününde tepeden tırnağa yenilediğimiz meydan ve parkı hizmete açmaktan mutluluk duyuyorum” dedi.

Çankaya’nın bütün büyükelçiliklere ev sahipliği yaptığını hatırlatan Taşdelen şöyle devam etti:

Emperyalizme karşı mücadele etmiş, ulusal Kurtuluş Savaşını vermiş, kendisine önder olarak Mustafa Kemal Atatürk’ü almış ülkelerin yüreğimizdeki yeri çok çok başkadır. Bu nedenle Latin Amerika ülkelerini çok seviyoruz.

Törende konuşan Şili’nin Ankara Büyükelçisi Rodrigo Arcos da, “bulunduğumuz bu meydan 50 yıl önce halka açılmış ve sonrasında anıt eklenmiştir. Ankara’daki başlıca sosyal hayat merkezlerinden Şili Meydanının yenilenmesi ve iyileştirilmesi için gerekli kaynak ve personeli seferber eden Çankaya Belediyesine ve özellikle Başkan Taşdelen’e teşekkür ediyoruz” dedi.

Su Perileri suya kavuşuyor

Çankaya’nın önemli kent simgelerinden biri olan, ünlü heykeltraş Metin Yurdanur’un Su Perilerinin Dansı heykeli uzun bir süredir kendi kaderine terkedilmiş bir durumda ilgi bekliyordu. Ankara’nın çeşitli grupları tarafından son yıllarda gündeme taşınmış ve bakıma alınarak sularının tekrar aktığı eski günlerine kavuşturulması yönünde kampanyalar düzenlenmişti. 

Konunun böyle canlı bir istekle gündeme gelmesi üzerine Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen açıklama yaparak heykelin bakıma alınacağını belirtmişti.

Geçtiğimiz günlerde başlatılan çalışmayla Çankaya Belediyesi Kuğulu Kavşağında yer alan Su Perilerinin Dansı heykelini yeniden canlandırıyor.

 Çankaya Belediyesi tarafından 1992 yılında heykeltraş Metin Yurdanur’a yaptırılan Su Perilerinin Dansı heykeli onarıma alındı. Su ve elektrik tesisatının yanı sıra havuzu da günümüz koşullarına uyarlanacak olan Su Perilerinin Dansı heykeli eski günlerine kavuşmak için gün sayıyor.

Heykeltraş Metin Yurdanur

Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, “Heykeltraş Metin Yurdanur’un simge eserlerinden Su Perilerinin Dansı heykelini kısa sürede yenileyerek Kuğulu Meydanını eski günlerine kavuşturacağız” dedi.

Melih Gökçek’in başkanlığı döneminde yapımını gerçekleştirdiği Kuğulu Kavşağı altyapı çalışmaları sırasında hasar gören tesisatı ve su deposu tamamen yenilecek anıtın zemin havuzu da sökülerek yalıtımı yapılacak. Havuz aslına uygun olarak yeniden inşa edilecek. Heykelin zarar gören fıskiyelerinin yenilenmesi ve aydınlatmalarının tamamlanması ile eski günlerine kavuşacak Su Perileri, yeniden ışık ve sular eşliğinde dans etmeye devam edecek.

Bir Çankaya yemeği: Öllüğün Körü

“Öllüğün Körü”, İmrahor, Dodurga, Karataş ve Mühye civarlarında yapılan bir Çankaya yemeği. Bu yöresel yemek, Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanacak “Ankara Halk Mutfağı” kitabında, diğer ilçelerin yöresel yemekleriyle birlikte arşivlenmiş olacak. 

Günümüzde yöresel yemekleri hazırlamak için vakit ayırmak pek mümkün değil. Yerine fast-food yiyecekler tercih ediliyor ve bu durumda yöresel yemekler, ister istemez unutulmaya yüz tutuyor. Yöresel yemeklerin, göç, savaş, salgın hastalıklar, iklim değişiklileri, doğal olaylar gibi sebeplerle geliştirildiğini ve yöreden yöreye değişiklik göstererek kuşaktan kuşağa aktarıldığını biliyoruz. Hatta bir yemek farklı yörelerde farklı tariflere de sahip olabiliyor. Bunun sebebi bir yörede bulunan malzemenin başka bir yörede bulunmaması ya da farklı pişirme yöntemleri olabilir. Ancak yöresel yemekler kültürün gelişimi açısından oldukça önemli.  Aynı zamanda turizm faaliyetleri için de dikkat çekici bir unsur.

Anadolu çok eski zamanlardan beri birçok kültüre ev sahipliği yapmış olması sebebiyle her yörenin kendine ait onlarca yöresel yemeği var. Bu yemekler genellikle kıtlık ya da savaş gibi sıkıntılı dönemlerde, birkaç malzemeyle kolayca yapılabilen ve lezzetli yemekler. İç Anadolu da buğday yetiştiriciliği ve hayvancılık faaliyetleri nedeniyle unlu mamuller ve etli yemekler açısından zengin; “Öllüğün Körü” de bu yemeklerden biri. 

Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, “Yöresel Mutfak Kültürü” çalışması kapsamında Ankara’nın her bir ilçesinden Ankara’nın yöresel yemeklerini yapmasını istedi. Çalışma hem yöresel lezzetlerin unutulmaması hem de gelecek nesillere aktarılması açısından önemli. Çankaya Belediyesi de bu anlamlı çalışma için “Öllüğün Körü” yemeğini seçti.

https://twitter.com/cankayabelediye/status/1376202421395857412

“Öllüğün Körü” Zübeyde Hanım Çankaya Evi’nde yapıldı. Zübeyde Hanım Çankaya Evi, Çankaya Belediyesi’nin kültür merkezlerinden biri. Normal bir dönemde onlarca kursu, binlerce öğrencisi var. Ancak pandemi döneminde Mutfak Atölyesi (Pastacılık Çırağı) kursu dışında kurs kaydı alınmıyor. Mutfak Atölyesi eğitmenlerinden Sibel Şimşek ve Nuriye Ataseven de “Öllüğün Körü”nü yapanlar. Sibel Şimşek usta öğretici olarak 3 yıldır Çankaya Belediyesi Zübeyde Hanım Çankaya Evi’nde çalışıyor. Nuriye Ataseven ise 25 yıldır usta öğretici, O da 3 yıldır Zübeyde Hanım’da. Yaptıkları “Öllüğün Körü” de, tarifiyle birlikte “Ankara Halk Mutfağı” kitabında yer alacak. 

Öllüğün Körü yemeği Çankaya Belediyesi Zübeyde Hanım Çankaya Evi’nde yapıldı

Nedir bu “Öllüğün Körü”?

Öllüğün Körü” İmrahor, Dodurga, Karataş ve Mühye civarlarında yapılan bir Çankaya yemeği. Erişte, tereyağı, kıyma, ceviz ve maydanoz ile yapılan bu yemeğin tarifi ise şöyle:

“1 kase erişteyi haşlıyoruz, süzüyoruz. 4-5 saniye soğuk suya tutup tereyağıyla kavuruyoruz. Başka bir tencerede tereyağıyla 200 gr kıymayı kavuruyoruz, yarım su bardağı dövülmüş ceviz, tuz, toz kırmızıbiber, 2-3 dal doğranmış maydanoz ilave edip karıştırıyoruz. Servis tabağına önce erişteyi sonra kıymayı yerleştirip maydanozla süslüyoruz.” 

Yemeğin adının “Öllüğün Körü” olmasının ise güzel bir hikayesi var:

İki Ankaralı arkadaştan biri diğerine sürekli o gün ne yemek pişirdiğini sorarmış. Diğer arkadaş da her seferinde ne pişirdiğini söylermiş. Ancak bir gün çok sıkkın, stresli bir zamanında kocası da hastayken arkadaşı yine ne pişirdiğini sormuş. O da sinirle “Öllüğün Körü”nü pişirdim demiş. Kocası da bunu duymuş “Hadi getir Öllüğün Körü’nü de yiyeyim” demiş. Böylece yemeğin adı “Öllüğün Körü” şeklinde kalmış.

Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün, Ankara’nın diğer ilçelerinin yemeklerinin de tarifini aldıktan sonra yayınlayacağı “Ankara Halk Mutfağı” kitabını okumak ve tarifleri denemek için heyecanla bekliyor, Sibel Hanım ve Nuriye Hanım’a da teşekkür ediyoruz.