Kent hakkını aramak, kente dair söz söylemek için biz Ankaralılar kolları sıvadık. İlk adımını pandemide yine Çankaya Kent Konseyi’nin düzenlediği Kent Akademisi ile attığımız çalışmanın ikinci adımı Kent Hakkı Okulu oldu. Beş dersin ardından şimdi daha özgüvenliyiz, çünkü haklarımızı biliyoruz, mücadele rotamız belli!
Çankaya Kent Konseyi ile Friedrich Ebert Vakfı işbirliğinde yürütülen Herkes İçin Kent Hakkı Okulu yüz yüze yapılan beş dersin sonunda ilk mezunlarını verdi. Çankaya Kent Konseyi bünyesinde kurulan semt meclisleri ve ilgili herkesin kent hakkı konusunda bilinçlendirilmesi amaçlanarak düzenlenen Kent Hakkı Okulu’nda çok değerli hocalardan çok güzel sunumlar dinledik.
Kent Hakkı Okulu katılımcıları
Avrupa kentsel şartı ve kent hakkı kavramının gelişimi
İlk derste Dr. İnan İzci, “Avrupa kentsel şartı ve kent hakkı kavramının gelişimi” konulu sunumuyla kent hakkına dair uluslararası metinleri, kent haklarının temelde neler olduğunu anlattı. Kent hakkını müzakereci bir müdahale ve hassas bir çizgi olarak tanımlayan İzci, kent hakkını gerçekleştirebilmenin en önemli yolunun mahalli müştereklerin tanımlanmasından geçtiğini belirtti. Mahalli müştereklerin tanımlanması içinse belediye meclisi, kent konseyi, muhtarlık, encümen, sivil inisiyatifler, vatandaşın bir arada olması gerektiğini söyleyen İzci, katılımcı bir yönetim anlayışının önemini vurguladı. Kent Konseylerinin en önemli güçlerinden birinin belediye meclislerine önerge sunmak olduğunu belirten İzci, kent konseyleri ile katılımcı bir belediyecilik için ana karar alıcıların faaliyete geçmesi gerektiğini, aksi durumda yani bütçeye dahil edilmeyen bir kent konseyinin katılımcılığının da etkisizleşeceğini belirtti.
Kentli Hakları ve Kentlinin Hak Arama Yolları
Kent Hakkı Okulu’nun ikinci dersinde Av. Cüneyd Altıparmak “Kentli Hakları ve Kentlinin Hak Arama Yolları”nı anlattı. İdare mahkemesi ile idare arasındaki arabulucu kurum olan Ombudsmanlıktan bahseden Altıparmak kurumun vereceği tavsiye kararlarının muhakkak bir yaptırımı olacağını, hak arama yolculuğumuzda bu kurumdan da faydalanabileceğimizi belirtti. Katılımcı bir yönetim anlayışının önemini vurgulayan Altıparmak, vatandaş olarak belediye meclisine öneriler sunabileceğimizi, ombudsmandan alacağımız tavsiye kararını belediye meclisine uygulatabilme gücümüz olduğunu çeşitli örneklerle anlattı.
Kent hakkı, katılım ve yerel yönetimler
Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin Kent Hakkı Okulu’nun üçüncü dersinde “Kent hakkı, katılım ve yerel yönetimler” başlıklı sunumunda katılımcılığın öneminden ve yerel yönetimlerde katılım mekanizmalarından bahsetti.
Dünyadan ve Türkiye’den kent hakkı mücadeleleri
Dördüncü derste Cihan Uzunçarşılı Baysal, “Dünyadan ve Türkiye’den kent hakkı mücadeleleri”ni örneklerle anlattı. Kentli hakkı mı kent hakkı mı diye sorarak başlayan Baysal, kent hakkının kentteki olanaklara erişme hakkından ibaret, bununla sınırlı bir hak olmadığını belirtti. Lefebvre’nin kent hakkı tanımının antisistem bir hak, radikal bir kavram olduğunu belirten Baysal artık mevcut olanaklara erişmek değil, asi vatandaşlar olarak olanakları yaratmak için mücadele anlamına geldiğini anlattı. Ayrıca Baysal, kent bostanlarının kent hakkı mücadelesinde önemli bir yeri olduğunun altını çizerken Gezi’nin somutlaşmış bir ütopya örneği olduğunu, halkın değiştirme hakkını ve değiştirme hakkını kullanma hakkını kullanması gerekliliğini ifade etti.
Kent kültürü bağlamında kent hakkı
Ankara’nın unutulmayan belediye başkanı Murat Karayalçın, son dersimizde “Kent kültürü bağlamında kent hakkı” başlıklı konuşmasıyla Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden deneyimlerini aktardı. Kente karşı işlenen suçlar olduğu halde bu suçların ceza yasalarında karşılığı olmayabildiğini vurgulayan Karayalçın kent hakkının anayasaya konması gerektiğini ve Avrupa Özerklik Şartı’nın önemini vurguladı. İnsanların yaşadığı yer üzerinde söz sahibi olmaları gerektiğini, bunun örneklerini Batıkent, Dikmen Vadisi gibi projelerinden örnekle açıklayan Karayalçın, herkesin kendi kararının sorumluluğunu aldığı, halkın iradesini ortaya koyduğu ve bunu saygıyla karşılayan, katılımcı bir anlayış benimseyen belediyeciliğin mümkün olduğunu belirtti.
Yerel yönetimler tüm dünyada gittikçe önem kazanan bir yerde konumlanıyor. Değişimin yerelden filizlendiğini de artık biliyoruz. Bu bilgiler ışığında Kent Konseyleri ile birlikte mücadele etmenin önemi de açığa çıkıyor. Kent Hakkı Okulu’nda beş değerli hocamızın anlatımlarının ardından; biz asi vatandaşlar olmaya, katılmaya, söz söyleme hakkımıza sahip çıkmaya kesin karar verdik. Siz komşularımızı da kentine, yaşamına, belediyesine, imar kararına sahip çıkmaya, kent konseyi ve semt meclisleri çatısında hep birlikte mücadeleye davet ediyoruz.
Kentlerde yaşayan insanlar, bu yerleşimlerin sorumlu, aktif ve bilgili yurttaşları olmadan, bu kentlerde çağdaş anlamda yaşayamazlar. ‘’Ancak toplumun kendi iç dinamikleri ve pratikleri daha iyi bir yaşam, daha iyi konut, sağlıklı bir çevre, eğitim gibi kentsel hakları değiştirebilir’’.
Dolayısıyla denilebilir ki, kentli hakları; “temel hakların, ekonomik, toplumsal ve kültürel hakların ve dayanışma haklarının gerçekleşme alanı olarak kent mekânında somutlaşmasıdır”.
Avrupa’yı kapsayan; halk ve yerel yönetimlere yönelik söz konusu kampanyalarda, yereldeki yaşamın daha da iyileşmesini amaçlarken; kentsel çevrenin ve mevcut konut stokunun iyileştirilmesi, yerleşmelerde sosyal ve kültürel olanakların yaratılması konularının yanında “toplumsal kalkınma ve halk katılımının özendirilmesine de büyük ağırlık vermektedir.
Örneğin küreselleşmeci bakış, kentsel hakların İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen ve liberal demokrasinin temsil krizine alternatif olarak ileri sürdüğü yönetişim uygulamasıyla kentsel katılımın gerçekleştirileceğini ve bunun temel bir kentsel hak olduğunu ileri sürmektedir.
Buna karşın, Lefebvre’in teorik çerçevesini çizdiği bakışla kentsel hak, kent kaynaklarına ulaşma ve kentsel kararlara bireysel katılım özgürlüğünden çok daha öte, onu aşan bağlamda, kenti değiştirerek kişilerin kendilerini değiştirme perspektifi ile değerlendirilmektedir.
“Kentsel haklar karar vermeyi devletten uzaklaştırıp kentsel mekânın bir ürünü olmaya yaklaştıracak şekilde yeniden düzenlemektedir. Demokratik müzakerenin sadece devlet kararları ile sınırlı tutulması yerine, kentsel mekânın üretimine katkı sağlayacak tüm kararlarda uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Kentsel hak, kentle ilgili kararlarda kontrolü tümüyle sermaye ve devletten kent sakinlerine kaydıracak, kentsel mekânın üretiminin temelini oluşturan güç ilişkilerinin yeniden yapılandırılması ihtiyacı üzerinde durmaktadır’’. Ayrıca bu konuda başka görüşler; ‘’sadece var olan kentsel haklara erişim değil, aynı zamanda bunları dilediğimiz gibi değiştirebilme hakkı olduğunu işaret etmekte ve kentsel haklar kavramını biraz daha geliştirmektedir’’.
Kentlerde yaşayan insanların kente ait haklarının neler olduğunu bilme ve onun üzerinde karar sahibi olma hakkı vardır. Kentin mahallelerinde, sokaklarında, caddelerinde ve meydanlarında yaşayanlar orada yaşamaktan doğan haklarını bilen, yaşadıkları mekânın organizasyonunun nasıl olması gerektiğine karar verme hakları vardır. Kentsel hak, kentte yaşayanların çıkarlarını korumak ve geliştirmek üzere tasarlanmıştır. Bu haklar kullanıcılarına bir yandan kente ilişkin düşüncelerini ve kentsel aktivitelerini tanımlamak için kullanıcı haklarını doğururken, aynı zamanda yaşanabilir konutların, yeşil alanların ve diğer hizmetlerin kullanımını da içermektedir. Kent hakkı bilinci çağdaş yaşamın gelişmiş, ileri ve toplumcu kültürünün son aşamasıdır.
Gerçekten de kentsel tarihsel süreç göstermiştir ki ‘’kentler özgürlüğün doyasıya yaşandığı yerler olmuş ve özgürlük de demokrasiyle iç içe gelişmiştir’’. O halde kent tarihi açısından demokrasi bilincini geliştirmenin koşullarının ilki, insanın kentine ait olduğunu duyumsamasıdır. İkincisi ise kentsel kararlar üzerinde söz sahibi olabilmesidir diyebiliriz.
AYRANCI SEMT MECLİSİ
Meclisimizin çalışma gruplarına katılmak için ayrancisemtmeclisi@gmail.com mail adresi üzerinden iletişime geçebilirsiniz.
19 Kasım 2021’de yapılan ilk genel kurul ile kurulan semt meclisimiz çalışmalarına başlıyor sevgili semt sakinleri. Ayrancı Semt Meclisi (ASM) semtte çalışan, yaşayan, bir sebepten bulunan, semti seven, semte bir faydam dokunsun diyen herkesin meclisi. Bu ‘herkesin oluş’, tabii ki bir görevler çemberiyle perçinlenecek ve düzenlenecek. Bu sebeple canımız istediği zaman değil canımız semtimiz için gerektiği zaman çalışmak, düşünmek, araştırmak, bazen fikir belki bazen başka bir takım şeyler üretmek için kendimizi bazı gruplara dahil etmemiz gerekiyor.
Ayrancılılar olarak kentsel-yerel sorunların çözümü amacıyla yaygın bir katılım ve temsil oluşturmak için erişebildiğimiz her kimliği ve çevreyi meclis sürecine katmaya çalıştık. Meclisimizin Yürütme Kurulu beş mahallemizin muhtarları dahil 28 üye ile oluştu. 11 Aralık 2021’de yaptığımız Yürütme Kurulu toplantısında ise çalışma gruplarımızı oluşturduk. Hissedilen ihtiyaç ve gelen taleplere göre şekillenen, şimdilik 11 başlıkta topladığımız çalışma gruplarımız şöyle:
-Kent ve Çevre Sorunları ÇG
-Kültür ve Sanat ÇG
-Esnaf ve Zanaatkar ÇG
-Toplumsal Cinsiyet ÇG
-Gençlik ÇG
-Halk Sağlığı ve Gıda ÇG
-Hayvan Hakları ÇG
-Doğa ÇG
-Yaşlılık ÇG
-Eğitim ÇG
-Arama-Kurtarma ve İlkyardım Gönüllüsü ÇG
Ayrancı’da yaşayan bizlerin yaşam alanlarımız hakkında alınan kararlarda, yapılan faaliyetlerde söz sahibi olmamız ve politika yapan aktörlere yön verebilmemiz ancak katılımımızla mümkün ve doğru orantılı olacaktır. Birer katılım organı olan çalışma gruplarımız her Ayrancılı’nın katılımına açık. Kurulmuş olan bu çalışma gruplarının dışında özgül her çalışma ve programa da meclis yürütmesi olarak açığız. Bu nedenle fikri, hevesi ve enerjisi olan herkesi bekliyoruz! Sizsiz 1 eksiğiz!
Nasıl bir kentte yaşayacağımız, kentte yaşayanların ve komşuların farkındalığıyla doğrudan ilgilidir. Bu yüzden bundan böyle semti ilgilendiren her konu hakkında bilgi sahibi olmak ve olmayanları da bilgilendirmek için çalışmalar yapacağız. Meclisimiz, kent bilincimizi ve farkındalığımızı geliştireceği gibi, komşuluk ilişkilerimizi de çoğaltacak; Meclis’teki çalışma gruplarına katılım, bir arada olmamızı ve tanışıklığımızı artıracak. Bu şekilde kentsel haklarımız ve güvenliğimiz kendine zemin bulacak. Bu son derece heyecan verici bir bilgi ve bu bilgiye sahip bir semt meclisi neler neler yapabilir, bir düşünün abiler…*
Ayrancı’da bireylerin kültür ve edinimleri gelişkindir. Bu anlamda her bir komşumuzun Ayrancı’ya ve çevresine katkısı çok yerinde olacaktır şüphesiz. Ayrıca bireyler kendi kafalarında oluşan soru ve cevapların muhataplarını kendi yaşadıkları yerlerde, mahallelerinde bulabilirler, bu şekilde politikalara dahil olabilirler. Dolayısıyla yaşadıkları yerde sorunların değil ama çözümlerin bir parçası olabilirler.
Ayrancı Semt Meclisi olarak Ayrancı’da yaşayan her bir bireyin katkısı, desteği, görüşleri ve gücüne ihtiyacımız var. Sorun yaratanlardan değil mevcut sorunları çözebilenlerden, ortaya çıkabilecek sorunları tespit edebilip anlık harekete geçebileceklerden olacağız. Nasıl? Tabii ki hep beraber, tabii ki dayanışmayla. Semt aşkı değil mi konuştuğumuz? O halde tekrar söyleyeyim; aşk örgütlenmektir, bir daha düşünelim abiler*…
Ayrancı’da yaşayanlar olarak Çankaya Kent Konseyi çatısı altında kurulan yedi semt meclisinin yanında sekizinci semt meclisini beş mahallemizle birlikte oluşturup yerimizi aldık.
Günümüzde yerel yönetimlerin varlık nedenlerinden birisi de katılımcı demokrasinin gerçekleşmesi konusunda halkın yönetişim süreçlerine katılmasıdır. Ayrancı halkı olarak yaşadığımız kentle ilgili yaşamsal alanlarımızda alınan kararlarda ve yapılan faaliyetlerde söz sahibi ve politika yapan aktörlerden birisi olmamız demokrasi kültürümüzün gelişmesiyle doğrudan ilgilidir.
Ayrancı Semt Meclisi
Semt veya mahalle meclisleri hem semt-mahalle sakinlerine, yöneticilerle aynı platformda buluşma fırsatı vermekte hem de bireylerin yaşadıkları alan ile ilgili yönetsel kararlara doğrudan katılım gerçekleştirmelerini sağlamaktadır.
Ayrancı semti olarak oluşturduğumuz meclis kentsel yönetişim bakımından önemli bir eksiğimizi tamamlayacaktır. Ayrancı’da mahalleli olma, Ayrancı’da oturma bilinci Ankara’nın birçok semt ve mahallesine göre daha köklüdür. Burada yaşayanlar daha sıcak ve samimi ilişkilere sahiptir. Ayrancı Meclisi, kentli yaşamımızda kentin sorunlarını anlamak ve açıklamak, çözümlerine destek sağlamanın çağdaş bir aracı olacaktır. Ayrancı, Semt Meclisi ile daha güvenli, daha temiz, daha estetik bir semt olarak kendini var edip sürdürebilecektir.
Ayrancı’da yaşayanların nitelik ve birikimleri kendi yaşadıkları sokakları, caddeleri, parkları ve binaları çağdaş anlamda anlayabilecek şekillendirebilecek ve sürdürebilecek ölçektedir.
Çankaya Belediyesi gibi, Ankara’da ve Türkiye’de kıyaslandığında oldukça yetkin bir belediye hizmet sahasında yer alıyoruz. Bu anlamda belki de şanslı semtlerden biriyiz.
Buna rağmen bir bakalım; daha güvenli, daha temiz, daha sağlıklı, daha ulaşılabilir, daha çevreci ve daha estetik bir semtte mi yaşıyoruz! Ayrıca, Ayrancı’nın daha çağdaş bir semt olmasında sadece belediye ve devletin hizmetleri yeterli olabilir mi? Her nerede ve ne şekilde olursa olsun, yaşadığı yer ve ortamda her bir bireyin yaşamın sürecine katılmadığı bir hayat eksiktir. Kent politikalarının oluşmasında yerel unsurların etkisi hayati derecede önemlidir.
Çağdaş anlamda kentlilik bilinciyle yaşayan bir kent, hem kültürel bağlarıyla daha sıcak ve sıkı, hem daha güvenli, hem de temiz ve estetik bir kenttir. Bunun Dünyada örnekleri vardır. Katılımcı politikaların hayat bulduğu ortamlarda bireylerin farkındalığı yüksektir. Farkındalığı yüksek olan bireyler bulundukları yerde sorunların değil ama çözümlerin bir parçası olurlar. Ayrancı Meclisi, Ayrancı’da yaşayanların birikimlerini, bilgilerini değerlendireceği gibi, her bir yurttaşımızın çağdaş anlamda niteliksel dönüşümüne de ortam sağlayacaktır. Ayrancı neşeli bir semt olacak, neşesini ve huzurunu kalıcı festivallerle de sürdürecektir. Ayrancılıları Ayrancı Meclisi’ne katılmaya davet ediyoruz. Ayrancılılar meclisleriyle kendilerini yöneteceklerdir.
Ayrancı Semt Meclisi’nin yolculuğu 2019’da Çankaya Bahar Evi’nde yapılan ilk toplantı ile başlamıştı. Ancak ne yazık ki pandemi sebebiyle Ayrancı Semt Meclisi’nin kuruluşu da ertelenmek durumunda kalmıştı. Nihayetinde, Ayrancım Derneği’nin de yoğun çabaları ile 2021 yılı boyunca semt meclisinde görev almak isteyen, semte gönül veren kişiler bir araya geldiler ve takvimler 19 Kasım 2021 Cuma gününü gösterdiğinde Ayrancı Semt Meclisi semt halkının yoğun katılımıyla kuruldu.
Genel kurul toplantısını Çankaya Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi ve Ayrancım Derneği Başkanı Ali Necati Koçak başlattı.
Ayrancı, Aziziye, Güvenevler, Güzeltepe ve Remzi Oğuz Arık mahallelerini kapsayan Ayrancı Semt Meclisi ilk genel kurulu, Çankaya Kent Konseyi’nin 12 Kasım 2021’de yaptığı çağrı üzerine 19 Kasım’da Çankaya Bahar Evi’nde toplandı. Genel kurul toplantısını Çankaya Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi ve Ayrancım Derneği Başkanı Ali Necati Koçak başlattı.
Koçak konuşmasında Ayrancı Semt Meclisi’nin yolculuğunu anlattı. “Aslında süreç pandemiye denk gelmeseydi birkaç ay içinde Ayrancı Semt Meclisi’nin Genel Kurulu’nu da yapıp çalışmalara başlayacaktık fakat sokağa çıkma yasakları, pandemi süreci derken her yerde olduğu gibi burada da süreç bir miktar ertelendi” diyen Koçak Çankaya Kent Konseyi Başkanı Mustafa Coşar’ın Ayrancım Derneği Başkanı olarak kendisini Çankaya Kent Konseyi’nde ilçedeki semt ve mahalle derneklerini temsilen yönetime davet ettiğini belirtti.
“Bizim için en temel anayasa komşuluk ve mahalle hukuku “
Koçak, kurulacak semt meclisinin 2019’daki toplantıdan sonra aslında biraz da gayrı resmi olarak açılan sosyal medya hesapları hakkındaki görüşlerini şöyle belirtti:
“Sözü Sayın Mustafa Coşar’a bırakmadan önce süreci nasıl yönettiğimizi, ne beklediğimizi, neler yapacağımızı paylaşmak istiyorum. Birincisi; biliyorsunuz Ayrancı Semt Meclisi henüz oluşuyor, dolayısıyla kurulmamış bir meclis adına bizim dışımızda açılan sosyal medya hesapları da doğru ve meşru değil. O nedenle bugün oluşacak yeni yürütme kurulu bu çalışmaları devralacak ve organize edecek.”
İkinci olarak 5 mahallenin 5 muhtarının da tartışılmaz ögeler olduğunu ifade eden Koçak, şunları söyledi:
“Çankaya Kent Konseyi’nin yönetmeliği içinde semt meclisinin nasıl oluşacağı, neler yapacağı tarif edilmiş. Bu tarifin üzerine ÇKK yönetimi ve başkanının çok hassas olduğu, diğer semt meclislerinde başından beri uygulanan çok temel bir anlayışımız var. Mahallenin seçilmiş muhtarlarının bu semt meclislerinin bünyesinde bulunması anlayışı ve gerekçesidir. 123 mahallemiz var birbirine benzemediği gibi muhtarları da çalışmalarıyla, siyasi anlayışlarıyla, cinsiyetleriyle ve görev süreçlerinde birbirlerine benzemiyorlar. Ancak biz seçilmiş muhtarlarımızı her zaman başımızın üzerinde tutuyoruz. Bu süreçte muhtarların olması bizim için tartışılmaz bir şey. Kent Konseyi Başkanımızın anlayışı da baştan beri böyleydi ve oluşan tüm mahalle meclislerimizde, muhtarlarımız en başta görev aldılar. Bu görev bana verildiğinde 5 mahalle muhtarımızı tek tek dolaştım ve kendilerini semt meclisi oluşumuna davet ettim, onlarla fikirlerimi paylaştım onların fikirlerini aldım. Biz aslında bunları tartışma konusu yapmadık ama bu konular dışarda maalesef tartışıldı. Neticede muhtarlarımızla ve ‘Bu iş ne zaman başlayacak, içinde bulunmak istiyorum’ diyenlerle ikinci, üçüncü istişareleri yaptıktan sonra genel kurul tarihini belirledik.”
“Ayrancı Semt Meclisi bugün burada bulunan herkestir”
“Ayrancı Semt Meclisi, bugün burada bulunan herkestir. Yani beş mahallemizden buraya gelen, talep eden, söz isteyen herkes meclistir. Siz ne kadar devam eder, bu toplantılara katılırsanız bu meclis o kadar devam eder. Meclise bir üyelik, kayıt yok. Bizim için en temel anayasa komşuluk ve mahalle hukukudur. Dolayısıyla bu mahallede yaşayan, çalışan, bu mahalleyi seven herkes meclisimizin bir parçası. Biz sadece belli periyotlarda bu çalışmaları sürdürecek, belli yazışmaları yapacak bir yürütme kurulu seçeceğiz. Bu kurul belki daha sık toplanacak, mahallelerin, muhtarlarımızın Ayrancı Semt Meclisi’nin taleplerini, önerilerini alacak öncelikle Kent Konseyi’ne sonra Konsey aracılığıyla muhatap olunan diğer kurum ve kuruluşlara iletecek. Buranın çalışma prensibi temek olarak bu. Biz bu toplantıları belli aralıklarla yapacağız ve ne isteniyor ne tür sorunlar var, nasıl çözüm üretebiliriz, bunları yürütme kurulu aracılığıyla gerekli yerlere ileteceğiz. Bu konuda pek çok arkadaşımızın sorusu ve bilgi eksikliği olduğu için bunları temel olarak belirtmek istedim. Bugün burada önerileri, talepleri alacağız sonra eğer yürütme kuruluna aday arkadaşlarımız varsa, bir liste çalışması varsa onların adaylıklarını da alıp küçük bir seçim yapacağız.”
Çankaya Kent Konseyi Başkanı Mustafa Coşar
“En kötü örgütlülük en iyi örgütsüzlükten iyidir”
Çankaya Kent Konseyi Başkanı Mustafa Coşar da şöyle konuştu:
“Çankaya’da 7 semt meclisi, 123 mahale var hem dayanışma kültürü açısından sosyolojik olarak lokasyon olarak da birbirine yakın mahallelerden semt meclisleri oluşturduk. Bu 7 semt meclisinden yeni kurulanlar var, yeri olanlar var, yeniden çalışmaya başlayanlar, çaba sarfedenler var. Önümüzdeki dönem için hedeflerimizden biri bütün mahallelerimizde semt meclislerini oluşturmak. Bunun temel gerekçesi de en kötü örgütlülük en iyi örgütsüzlükten iyidir. Sorunlar sıkıntılar eksikler olsa da iyidir. Bu temel saiklerle önümüzdeki süreç için bütün mahallelileri kapsayan bir semt meclisleri sürecine girdik bunu Genel Kurul’da da beyan etmiştik. İlk adım olarak Ayrancı’da bir süreç zaten hareketlenmişti ki, Ayrancı’nın tüm mahallelerini kapsayarak söylüyorum, Ankara için kadim bir bölgedir. Entelektüel birikimi, örgütlenmeye olan alışkınlık, demokratik yaşam ve dayanışma kültürü içinde olması bunu geliştirecek potansiyeli taşıyor olması ve karanlık siyasal süreçlere daha aydınlık bir çerçeve açabilecek bir dinamizmi temsil ediyor olmasından kaynaklı da Ayrancı Semt Meclisi önemli bir noktada.
Kamusal alan tasfiye edildi ve tamamen neoliberal süreçlerin emrine sunuldu. Biz kendi kent hayatımız açısından söylersek ne oldu? Bizler için kritik şey şu; bizim sokaklarımız, caddelerimiz ve meydanlarımız kamusal alanlardır. Bu ticarete, boydan boya trafiğe tahvil edilemez, kent bu değil kent demek kentlilerle ilgili bir şeydir. Bu yıkım süreci, bütün bu kamusal alanları ortadan kaldırdı. Bizim sokaklarımız, caddelerimiz, meydanlarımız insansız, sadece ticaretin ve turizmin, trafiğin alanına sunuldu. Biz bu alanları yeniden talep etmeliyiz. Sabahları işe giderken mutsuz insanlar duraklarda, akşamları işten dönen mutsuz insanlar duraklarda, hiçbir biçimde geleceğe dair ışıltılı bir güzellik görmüyoruz. Neden kamusal alanın yeniden talep edilmesini ve inşasını sokaklardan, caddelerden, meydanlardan istemeyelim? Neden duraklarda şairler işe giden insanlara şiirler okumasınlar, neden şarkılar söylenmesin, neden sanatçılar bunları yapmasın, neden insanlar bir araya gelip eğlenmesin? Biz mutsuz olmaya mahkum muyuz? Aslında semt meclisi ve kent konseyi de böyle bir şey. Ayrancı’ya ilişkin münhasıran bir uyarıda bulunmak isterim. Ben uzun yıllardır burdayım, 17 yaşından sonra hep Ankara’daydım, burada ve pek çok semtinde yaşadım, bu nedenle de kendimi Ankaralı hissederim. Dikkat edin, bir kültürel göç var, negatif bir kültürel göç. Ulus vardı eskiden, şimdi folklorik bir eleştiri yapmıyorum ama kriminal bir şey vardı, sonra o kriminal şey Sakarya’ya geldi, yani uyuşturucu ve benzeri suç gasp, kadına yönelik şiddet, kadınların gece dışarda gezememesine neden olan sosyal kültürel hayat. Konur Sokağı’na geldi, Olgunlar’a geldi ve şu an Ayrancı’ya geliyor. Bu negatif kültürel göç kriminal bir bozukluğu tarif eden bir zeminden bize geliyor. Bir turnusol kağıdına yağın damlaması gibi gittiği her yeri bozan bir negatif olay gelirken kadın hayatını tehdit ediyor, özgürlükleri kısıtlıyor! Dolayısıyla buraya ilişkin olarak bu göçün tehditi altındasınız. Sokağımızı, caddemizi, mahallemizi, bize ait olanı elimizde alan bu vahşi kapitalizm, yağmacı, talancı durumu tersine çevirecek bir şeye ihtiyaç var. Bir günlük yaşam pratiğine ihtiyaç var. Yarattığımız değerler cinsiyetçilik, türcülük, sömürü, tahakküm ilişkileri! Hala insan merkezli bir tartışma içindeyiz. Kentleşme tartıştığımız zaman otopark, kaldırım konuşuyoruz. Bu kentte kuşlar, ağaçlar, böcekler yok mu?
Ayrancı semt meclisi böyle bir deneyim yaratmayı, özgürleştirici, yaratıcı dinamizmi yaratmayı başarabilecek bir yer. Ayrancı semt meclisi buraya katılan hatta katılmayan herkesindir. Ümit ediyorum ki çok güzel bir yola çıktık ve güzel işlerle devam edeceğiz.”
Ali Necati Koçak, “Bir liste çalışması varsa listeyi, tek tek aday olanlar varsa aday olanların isimlerini alıp başlayacağız. Önce konuşmalar sonrasında da gerek görülürse açık veya kapalı oylama ile toplantımızı sonlandıracağız” diyerek adayların başvurularının beklendiğini belirtti.
Semt halkından birkaç yurttaş söz alıp mahallelinin dayanışmasının öneminin altını çizdi. Akademisyen Gülseren Adaklı’nın önerisi ile divan oluşturuldu, gönüllü kişiler divanda yerlerini aldılar. Ahmet Uçar söz alarak 26 kişilik bir liste çalışması olduğunu belirtti ve listedeki adayları açıkladı, başka aday olup olmadığı soruldu. Katılımcılar içinden iki kişi aday olmak istediklerini belirttiler. Semt meclisi katılımcılarının önerisi üzerine aday olan iki kişi de 26 kişilik listeye eklenerek 28 kişiden oluşan Yürütme Kurulu açık oylama yöntemi ile oylandı. Kimse reddetmedi veya aksi yönde görüş bildirmedi, böylelikle Ayrancı Semt Meclisi’nin ilk yürütme kurulu oybirliği ile göreve seçilmiş oldu. Ekipteki tüm arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz. Mustafa Coşar’ın da belirttiği gibi en kötü örgütlülük en iyi örgütsüzlükten iyidir.
Ayrancı Semt Meclisi kuruldu
Ayrancı Semt Meclisi Yürütme Kurulu ilk toplantısını gerçekleştirdi
Ayrancı Semt Meclisi Yürütme Kurulu ilk toplantısını Semt Meclisi kuruluşunun akabinde 27 Kasım’da Ayrancı Bahar Evi’nde gerçekleştirdi. Yürütme Kurulu üyelerinin tanışmasının ardından semt meclisinin gündemi ve çalışma yöntemi üzerine konuşuldu. Toplantı her açıdan çok heyecan vericiydi. Semt için çalışacak gönüllü insanlar eminim dayanışmayı, bir arada yaşamayı, kolektif bir umudu körükleyecek, belki de Türkiye’de semt meclisleri başlığına yeni bir anlam katacak.
Mustafa Coşar’ın da dediği gibi birbirimize soracağız: Neden olmasın? Neden kamusal alanlarımızı, caddelerimizi meydanlarımızı istemeyelim ki? Buralar zaten bizim ve bizim kalması için bizden alınanları geri kazanmak için elimizden geleni yapacağız.
Sen de yurttaş olarak semt meclisinde görev al, çalışma gruplarına katıl ve geleceğe söz söyle!
1989-1993 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptınız, bugün konuştuğumuz pek çok şeyin sizin döneminizde hayata geçmiş örnekleri var. Bu deneyimlerin üzerinden yaklaşık 30 yıllık bir süre geçmiş. Şimdi değerlendirecek olursak, sizin döneminizdeki katılım anlayışınızı nasıl tarif edersiniz?
Murat Karayalçın
Bizim katılım platformumuz “Ankara Kurultayı” idi. Genç yaşlı, cinsiyet ayrımı yapmadan hemşerilerin katılımını üç alanda önemsiyordum; bütçeye katılım, planlara katılım ve projeye katılım.
Bu Ankara Kurultayı şöyle örgütlendi; birincisi bir temsil yapısı vardı. Temsil edilen insanlar oraya gönderecekleri kişiye delege olma yetkisi veriyordu. Bunu dikkate alarak Ankara’daki bütün sivil toplum örgütlerine bir mektup yazdım. Onları davet ettim, ‘temsilci, delege gönderin’ dedim. Bunların içinde hem bilinen sivil toplum örgütleri vardı, yani TMMOB, sendikalar, ticaret odaları gibi hem de Ankara’da oldukça yaygın olan hemşeri dernekleri vardı.
Bir de hiçbir sivil toplum örgütüne üye olmayan ama bu kurultaya katılmak isteyenler de olabilir diye düşünerek billboardlar hazırladık. Katılmak isteyenler gelip kayıt yaptıracaktı. Gelenin girebildiği değil, kayıt yaptırılarak delege kartı alarak kurultaya girdiler.
Kurultayın üç amacı vardı; bütçenin görüşülmesi, belediyenin hazırladığı imar planlarının müzakere edilmesi ve projelere katılım.
“Dikmen Vadisi Projesi katılımın da ötesinde bir ortaklaşmadır”
Biz projelere katılımı ayrı tuttuk. Her proje kendi özelinde ele alındı. Mesela Dikmen, Batıkent, İvedik Organize Sanayi Bölgesi projesi gibi. Biz bu projelerden olumlu-olumsuz etkilenecek Ankaralılarla bir ortaklık platformu oluşturduk. Yani Batıkent’in 55 bin sabit toplumsal tabanı var, bu konut sayısı. Bu konutlarda oturmak isteyen insanların üyesi oldukları kooperatifleri esas aldık. Dikmen projesinde 2 bin gecekondu vardı. Onlara kooperatif kurdurduk. Dönüşüm kooperatifi dediğimiz kooperatiflerdi. Hacı Bayram’da kaldıracağımız 170 dükkan vardı, bunlara kooperatif kurdurmadık ama temsilci seçtirdik. İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde ise kooperatifler vardı. Orada da kooperatiflerle çalıştık yani kimi zaman kooperatiflerle kimi zaman bu projelerden etkilenecek kişilerin seçtikleri temsilcilerle çalıştık. Aynı zamanda belediye görevlileriyle bir araya geldiler ve bu projelerin karar kurulunu oluşturdular. Örneğin Dikmen’de 5 tane kooperatif temsilcisi vardı. Ben de 5 belediye görevlisi tayin ettim, 10 kişi, ben de başlarındaydım, 11 kişi Dikmen Vadisi Projesi karar kurulunu oluşturdu. Bu Türkiye’de ilk defa yapılıyordu ve bu tamamen sosyal demokrat, sol bir çözüm. Bu 10 kişi Dikmen Vadisi Projesi için alınması gereken bütün kararları birlikte aldılar, birlikte imzaladılar ve ben bu kararları belediyeye talimatım olarak verdim. Aynı zamanda projeyi birlikte izleyip denetlediler. Bu olağanüstü bir modeldir. Yani katılım da değil bu ortaklaşmadır. Katılımın da ötesindedir.
Tekrar Ankara Kurultayı’na bakacak olursak iki konu öne çıkmıştır; bütçe ve imar planları. Ankara Kurultayı’nı Ekim ayında toplamıştık. 13 Ekim Ankara’nın başkent olduğu hafta Ankara Kurultayı haftasıydı. Hem delegelerle birlikte olduk hem de 13 Ekim’i kutladık. Burada bütçe taslağını kurultaya sundum. Büyükşehir belediyesinin meclis üyeleri de kurultayın doğal üyesiydi.
“Hem Ankara hem de İstanbul için işe yarayacak bir modeldir”
Aslında bu hem Ekrem İmamoğlu hem Mansur Yavaş için işe yarayacak bir model. O zaman biz belediye meclisinde de çoğunluktaydık. Şimdi Ankara ve İstanbul’da çoğunlukta değiliz. Onun için belediye meclisi üyelerini belediye başkanının kendi ağırlığını taşıyan bir platforma çekip hemşerileri ile bütünleştiği o platformda baskı yapmak işe yarar bir yöntemdir. Bu modelde bütçeyi Ankaralılar tartışmış oluyor. Bu bütçenin bir provasıydı. Aynı zamanda imar planları da orada tartışmaya açılıyordu. İmar kararları belediye meclisinde kabul edildikten sonra bu kararlar kamu yararı oluyor ve bu müthiş bir güç. Kurultay dilediği komisyonları kurabiliyordu. Gecekonduların Ankarası, Gençlerin Ankarası, Kadınların Ankarası gibi komisyonlar kuruldu. Doğrusu bu komisyonlar söylemde güçlü ancak pratik olarak pek başarılı değildi. Pratik olan bütçe ve imar planlarına ilişkin çalışmalardı.
Belediyecilik anlayışınız içinde gençlerinin yerinin ayrı olduğunu biliyoruz. Gençlere ilişkin Ankara Kurultayı’nda ne gibi çalışmalar yapıldı? Beklentileriniz nelerdi?
“Kaliteli kent hizmetinin yaygınlaştırılması, gençlere ve tüm kent yoksullarına sunulabilmesi” sosyal demokrat belediyeciliğin özüdür. Aslında bu bir paylaşım. Dikmen projesinde iki tane yüksek kule arasında da köprü vardır. Bu köprüye ‘Gençlik Köprüsü’ ya da ‘Kültür Köprüsü’ denmektedir. Bu alan tümüyle gençlere ayrılmıştı. Gençler burada müzik dinleyebilecekleri, kitap okuyabilecekleri, oyun oynayabilecekleri, sohbet edebilecekleri bir takım büyük mekanlara sahip olmuşlardı. Bu aslında müzik kitaplığı, bilardo, satranç demek. Bir genç gelsin orda tostunu yesin, çayını içsin, tüm gününü kaliteli bir şekilde ucuza geçirsin. Gençlerin zevkle gidebilecekleri alanların yaratılması projesiydi.
“Her eğitim yılının başında üniversitelere gittim gençleri Ankara’nın yönetimine davet ettim”
Ben belediye başkanı olarak her eğitim yılının başında üniversitelere gittim. Hepsinde de gençleri Ankara’nın yönetimine davet ettim. Gençler de ‘tamam’ dediler ama her sene böyle geçti. Ne ben öneride bulundum ne de gençler öneride bulundu.
Bir sonraki sene yeniden gittim. Gazi Üniversitesi’ndeydi. Ben tekrar çağrı yaptım gençlerde ‘tamam’ dediler ‘ancak bu sefer bir karara bağlayalım’ dedim. Öneri sordum ancak salondan öneri gelmedi. Ben de o sırada aklıma gelen Seymenler Parkı’nın yönetimini gençlere vermeyi teklif ettim. Temsilcilerinizle gelin ve protokol imzalayalım dedim. Seymenler Parkı hayli büyük bir park ve amfisi var. Parkta konserler olsun, bakımını, temizliğini ister öğrenciler yapsın ister belediye yapsın, çocuk parkına tıp fakültesinden öğrenciler gelsin, aileler için güvenli bir ortam olsun gibi önerilerde bulundum. Bu şekilde bir protokol imzalandı ancak gençlerin katılımı çok kısa sürdü.
İnsanlar ancak sonucunda bir şey kazanacakları süreçlere katılıyorlar. Maddi ya da manevi bir şey kazanacaksın. Batıkent projesi bence bir mucize. 11 yılda bir kent kuruldu; bin hektarlık bir alanda 300 bin nüfuslu kent. Bence kamu ile konut elde etmek için projeye asılan insanların çabası ile oldu. Dikmen’de iki yılda birinci kısım bitti. Kaliteli bir yaşama ivedilikle ulaşmak isteyen insanlar işe asıldılar. Güveniyorlardı çünkü ortaklaşa karar veriyorlardı.
Kurultayda gençlik komisyonu çalışmalarını sürdürdü ama oradan çok somut kullanacağımız bir şey çıkmadı. Ben projelerden etkilenen kişileri ‘proje muhafızları’ diye adlandırmıştım. Bu kişiler projeye sahip çıkıyorlar ve bir enerji ortaya çıkıyor ve sürüklüyor projeyi. Zaten bu benim değişmez kamu yönetimi anlayışım. Birlikte karar aldığın zaman iyi işler ortaya çıkarabiliyorsun. Yürütme erkinin içine halkı da katacaksın. Sonuç itibariyle bu yapıyı denedik ve başarılı olduk.
Aralarında Ece Temelkuran‘ın da olduğu dönemin Ankara Gençlik Konseyi tarafından çıkarılan “Gençlik” bülteninin 3 sayısı
“Etrafı üniversite öğrencileri ile çevrili iki parkı halkın kullanımına açtık”
Sizin gençlik konseyi fikriniz o dönem için ilkmiş. Ne gibi çalışmalar yapmıştınız? Günümüzde gençlik çalışması yürüten gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Bir arayışın ifadesiydi bu. Ankara Kurultayı kendi içinde birkaç komisyon kurmuştu. Bu insanlar orada bir şey ortaya çıkacak diye umarak geliyorlardı. Yani ‘Gençlerin Ankara’sı’ komisyonunu gençlerin Ankara’da daha iyi bir yaşam için çözümler üreteceğini umarak oluşturduk. Öncelikle etrafı üniversite öğrencileri ile çevrili olan iki parkı halkın kullanımına açtık. Kurtuluş Parkı büyük duvarlarla çevriliydi ve kimse giremezdi. Gençlik Parkı’na ise girişler ücretliydi. Ben ikisini de halkın kullanımına açtım. Ankaralılar bir taraftan girecek diğer tarafından çıkacak. Bu bir projeydi ve sonuçta ortaya görünür bir şeyler çıktı.
Proje üzerinde örgütlenmek çok önemli. Konsey tabii ki çalışmalarını yapsın, ilgili komisyonlar kurulsun. Onlar ilkeler, politikalar saptasın, önersin ama projeye eğilin. Projeleri tanımlayın, hazırlayın. Bunlar öyle projeler olsun ki sonuçta insanların işine gelsin. Bir kazanımı olsun çünkü insanlar bir şey elde edilecekse çalışmalara katılıyor. Yoksa olmuyor.
Örneğin belediyeden ucuz hizmet talebiniz varsa en iyi yöntem projelere dayandırmaktır. Mühendislik, iktisat, kamu yönetimi okuyan arkadaşlarınız vardır. Basit bir proje ile belediyeyle çalışabilirsiniz.
Bizim çok önemli bir etkinliğimiz vardı; hipodrom konserleri. Hipodroma yüz binler geliyordu. Yılda iki konser verdik. John Baez, Theodorakis, Zülfü Livaneli, Grup Yorum, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserleri yapıldı. Belediye otobüsleri topluyordu vatandaşları ve geri bırakıyordu. Ulaşım maliyetsiz ve kolay oluyordu. İki saat boyunca müzik şöleni oluyordu ve gençler hemşerileşiyordu, toplumsallaşıyordu. Sanat kitleselleşiyordu. Gençler de böyle etkinlikler yapabilirler. 2022 Mayıs ayına böyle bir organizasyon düzenleyebilirsiniz. Somut olmak ve tarih vermek lazım.
Gazi Üniversitesi öğrencilerine tahsis edilen “Seğmenler Parkı” etkinlikleri için yapılan bir ilan örneği